Uzun süredir hiç içimden gelmiyor yazmak… Olur ya bazen o kadar çok konuşmuşsunuzdur ki tek kelime edecek haliniz kalmaz susar kalırsınız hani, öyle işte… Gazetemiz Genel Koordinatörü Salih abinin bana sürekli söylediği bir cümle var “Daha ananın koyduğu adla duruyorsun” diye. Doğru, daha annemin koyduğu adla duruyorum, ele karışmadım.

Uzun süredir hiç içimden gelmiyor yazmak…
Olur ya bazen o kadar çok konuşmuşsunuzdur ki tek kelime edecek haliniz kalmaz susar kalırsınız hani, öyle işte…
Gazetemiz Genel Koordinatörü Salih abinin bana sürekli söylediği bir cümle var “Daha ananın koyduğu adla duruyorsun” diye.
Doğru, daha annemin koyduğu adla duruyorum, ele karışmadım.
Ama daha genç sayılacak bir yaşta bende gördüm, yaşadım bir şeyler.
En çok da ne biliyor musunuz? En çok vefasızlık, haksızlık, riyakarlık birde…
Hiç bi zaman mükemmel olduğumu düşünmedim, kimse mükemmel olamaz da zaten! Ama hep dikkat ettiğim olmazsa olmazlarım oldu, bu döneme ağır gelen!
Yalan söyleyememek, ikiyüzlülüğü becerememek, sahte samimiyet kuramamak…
Evet, kulağa ne hoş geliyor değil mi? Doğru dürüst bir insan olmak!
Ama dedim ya, bu yüzyıl için fazla bu doğruluk.
Devir yalan söyleyenlerin, ikiyüzlülerin devri olmuş.
Ha bir de pişkinlerin, öyle bir pişkinlik ki, hiç kendi hayatına bakmadan, evden çıkmak üzere olup, yalan olmasın diye çıktım diyemeyecek kadar doğrucu bi insanı yalancılıkla suçlayacak kadar!
Çok anlamam ama biraz araştırdım, psikolojide buna “Yansıtma” deniyormuş.
Uzmanlar bunun, "Aşağılık kompleksi ile paranoyanın eşlik ettiği egosal halden ileri geldiğini ifade ediyor. Erdemli, namuslu, onurlu ve toplumsal değerleri ruhunda taşıyan kişilerin asla girmemesi gereken bu hallere, eğer birisi giriyor ve bu hastalığı ruhunda yaşıyorsa, o kişinin "Erdemsel açlığın en derin noktasında" olduğunu ve bu durumda olan kişiliklerin insanlık erdemlerini bir başkasında gördüğünde, tıpkı aç bir hayvanın açlık dürtüsüyle avına saldırdığı gibi, kendini önemseme ve önemsetme açlığından dolayı, tamamen ilkel bir içgüdüyle o kişiye ve aç olduğu o erdemlere saldırır"
Yani biri sizi bir şeyle itham ediyorsa aslında bu kendi yaptığı şeyi size yansıtmasıdır.
Az önce de dediğim gibi hiç yalan söylemeyecek birini yalancılıkla itham etmek gibi. Zaten kendi sürekli yalan söyleyen bir insan karşısındakinin de her söylediğini yalan sanar orası da ayrı da!
Bir de vefasızlık var ki onu zaten burada anlatmaya gerek yok.
Tüm iyi niyetinizle yaklaştığınız bir insanın en ufak bir şeyde size sırtını dönmesini, hele birde dönerken size hiç hak etmeyeceğiniz şeyler söylemesinin adı vefasızlık, haksızlık değil de ne ki zaten?
En zor günlerinde yanında durmuşsunuz, kimse yokken siz olmuşsunuz, yaptığı tüm hatalara rağmen arkanızı dönmemişsiniz…
Ama yok…
Ne ki bunlar? Bir kelime “Yapmasaydın!..” ya da daha ağırı “Ne yaptın ki?”
İşte bu böyledir, insan çiğ süt emmiştir…
Eee ne demişler, “Yüzsüzdür insanoğlu, kimse bilmez fendini; kime iyilik ettiysen ondan koru kendini!..”