kırşehirsporumuzun1983-84 sezonu devre arası A takım kadrosuna çağırılıyoruz. Heyecanımız hat safhada, kalbimiz yerinden fırlayacak, duyduğumuza inanamıyoruz, şimdi biz Abdurrahman, Sinan, Muzaffer, Adnan, Alaaddin, Kenan, Memduh, Derviş, Kaleci Mehmet ve diğerleri ile antrenmana mı çıkacağız?
Daha iki hafta önce tribünlerden seyredip gıpta ettiğimiz ağabeylerimizin arasında mı olacağı? Rüya sanki, çocuk sayılacak yaşta böylesi bir çağrı ayaklarını yerden kesiyor insanın.
1984 yılı ocak ayının sonları, güneşli bir kış günü ilk antrenman için Şehir Stadı’nın (Ahi Stadı) yolunu tuttuk. Stadın içinde soyunma odalarına giren kapının önünde beklemeye başladık, birer ikişer geldi ağabeylerimiz. Duruşları, kıyafetleri, konuşma şekilleri, birbirleri ile olan iletişimleri heyecanımızı daha da arttırdı. Hiç kimse bizi dikkate almıyor, birbirleri ile sarılıp hal hatır ediyorlar ama bizim yüzümüze bakan yok. 
En son Abdurrahman Cem geldi, Bize doğru yöneldi ve “Hoş geldin Mustafa” dedi. 
Kalbim yerinden çıkacak zannettim. Sonra elini uzattı yanımdaki asker tıraşlı uzun boylu adamla tokalaştı “Askerliği de bitirdin geçmiş olsun“ dedi. Meğer yanında durduğum asker tıraşlı uzun boylu adam Sarı Mustafa ve Abdurrahman Cem de ona “hoş geldin” demiş. O an anladım ki gururlanmanın havalara girmenin bir manası yok. Oradaki statümüz sadece orada olmak. 
Yaşı 50’nin üzerinde olanlar hatırlarlar. O yıllar Kırşehirspor’un iyi olduğu yıllardı. Türkiye’de 18 takımlı Birinci Lig ve yine 18’er takımlı İkinci Lig Kırmızı ve Beyaz gruplar vardı. Türkiye liglerinde toplam 54 takım vardı ve Kırşehirsporumuz da onlardan birisi. Gurubunda Rize, Giresun, Van, Konya, Kayseri, gibi şu an Süper Ligde olan takımlar bulunuyordu. 
İlk günden burnumuz sürtülse, statümüz belli edilse de orada olabilmek mutlulukların en büyüğüydü. Bu satırları yazarken bile heyecanlandığım muhteşem bir süreçti. 
Ara sıra ilk 16 kişilik kadroya girerdik, uzak deplasmanlar, rahmetli Kavruk Ali’nin kullandığı en bakımlı Belediye Otobüsü, yolda verilen molalar, maçın oynanacağı stadyum, ağabeylerimizin sahadaki mücadeleleri hala gözlerimin önünde.
Kadroya giremediğimiz zaman maçın bitiş saatini hesaplayıp postanenin önüne gidip maç sonucunu öğrenmek için onlarca kişi ile beklememiz, postaneden çıkan bir görevlinin maç sonucunu söylemesinden sonra yaşadığımız şeyler hala yüreğimizde. 
Ömrümüz olursa devam edeceğiz, anılar, maçlar, yaşananlar. Anlatmaya çalışacağız. O günleri yaşayanları gülümsetecek, yaşamayanlar için belki geçmişe bir ışık tutacağız.