Yazılarımı eşimin annesinin rahatsızlığı nedeniyle gitmiş olduğumuz Eskişehir'den yazmaya devam ediyor ve Eskişehir'den Kırşehir'e selam olsun diyorum.
Teknoloji var, gam yok.
Nihayet İstanbul seçimlerini geride bıraktık. Meğer ne kadar önemliymiş İstanbul' a Belediye Başkanı seçmek. Sanki İstanbul'a Belediye Başkanı seçmedik, Çanakkale cephelerinde Türkiye'yi kurtardık. Seksen milyonluk Türkiye' de, on altı milyonluk İstanbul'dan başka il yok, Anadolu, Karadeniz, Ege ve diğer bölgeler yok, Türkiye'nin işsizlik sorunu yok, ekonomisi çok iyi, israf ve savurganlık yok, savunma, sağlık, eğitim, güvenlik konularında dört dörtlüğüz, terör olaylarını hallettik, başka problemlerimiz kalmadı. Etrafımız, ateş çemberi değil, dört tarafımız düşmanlarla, içimiz hainlerle dolu değil, Türk İnsanı, Türk Milleti güllük gülistanlık ortamda yaşıyor ve hal böyle olunca doğal olarak gözümüzü İstanbul'a çevirdik ve İstanbul'u dinledik.
Bazen geçtiğimiz dönemlerde Kırşehir Esnaf Odaları Başkanlığını yapmış Kenan Kerimoğlu ile sohbet ederiz ve yazılı basına verdiği demeçleri okurum. Kenan Kerimoğlu sohbetinde ve demeçlerinde bir esnaf olarak kendisinin de Kırşehir'deki diğer esnaflarında durumlarının iç açıcı olmadığına çok sayıda esnafın dükkânlarını kapatarak Kırşehir'i terk ettiğine değinir ve çok kötü durumdayız Allah yardımcımız olsun der.
Diğer tanıdık diğer esnaflarla konuştuğumda onlarda aynı konulara değinirler, ekonominin, gidişatın kötü olduğunu siftah yapmadan dükkânlarını kapattıklarını söylerler.
" Kırşehir Çiğdem” Gazetesi olarak bizler yazılarımızda ve haberlerimizde Kırşehir' e bir değil, üç, beş hatta onlarca Petlas ayarında fabrika yapılması için siyasilere, iktidara seslenirken ülkemizin en büyük fabrikası olan şehrimizin göz bebeği, çalıştırdığı üç binden fazla personelle, dış ülkelere yaptığı ihracatlarla Kırşehir ekonomisine hayat veren, göçü durdurduğu gibi Kırşehir'in göçü almasına sebep olan Petlas Lastik Fabrikasının da ekonomik krizden etkilendiği duyumlarını almaktayım.
Organize Sanayi Bölgemiz gerekli atılımları gerçekleştiremedi, faaliyetteki fabrika yüzler sayılarına, çalışan personel sayısı on binler civarına ulaşamadı.
Türkiye ile birlikte Kırşehir'inde halledilmesi gereken çok sayıda sorunları var. Ancak bizler bu sorunlarla uğraşmak yerine Türkiye İstanbul'dan ibaretmiş gibi iktidarıyla, muhalefetiyle İstanbul'a taşındık, kimisi mitilini attı, kimisi yorganını, kimisi karavanını ve günlerce, haftalarca İstanbul'la yattık, İstanbul'la kalktık.
Bir de Kırşehir' den başkan adaylarına destek olmak için gidenlere ne demeli, onlara bir şeyler den denmemeli sadece Kırşehir'i kurtardınız da sıra İstanbul'a mı geldi diye gülünmeli.
Birde devlet memuru olduğu halde İstanbul'a giderek başkan adaylarına destek olmaya çalışanlarda her halde destekten ziyade gösterdikleri boy karşılığında bir üst makama gelmeyi veya yerlerini sağlamlaştırmayı düşündüler.
Sonunda seçimler yapıldı ve gördük ki ne Çanakkale' de, ne Kurtuluş Savaşı Cephelerinde, ne de başka cephelerde Türkiye'yi kurtardık, sadece belediye başkanı seçtik.
Bizler İstanbul'la yatıp kalkarken, kız çocuğu okur mu okumaz mı, dışarı çıkması günah mı, değil mi, kadın türban takmalı mı, takmamalı mı, peçe giyinmeli mi, giyinmemeli mi? gibi konularla uğraşırken, ihtiyaç olmadığı halde camiler yaptırırken, Güney Kore 31 Mart - 15 Mayıs arasında altmış adet teknolojik üretim gerçekleştirdi, bunlara uluslara arası patent aldı ve binlerce vatandaşına iş imkânı sağladı.
Bu da bizim ilimle, irfanla, teknolojiyle ilgilenen ülkelerle aramızda ki farkı göstermektedir.
Bir başka konu…
Yine bizler İstanbul' la yatıp, kalkarken ABD Devletleri Suriye ve Irak'daki PKK, YPG gibi terör örgütlerine iki yüz tır ağır silah gönderdi, bununla birlikte çok özendiğimiz, imrendiğimiz, Türkiye'yi Araplaştırma yolunda büyük adımlar attığımız, kralları öldüğünde Türkiye'de yas ilan ettiğimiz, Arap kültürünü Müslümanlık zannettiğimiz Suudi Arabistan Körfez Bakanı Irak ve Suriye' deki Arap Aşiretlerini gezerek PKK, YPG gibi terör örgütlerine destek vermeleri konusunda talimatlar verdi. Türkiye'de yaşayan Arap sevdalılarına duyurulur.
Hakikaten Türkiye'de Arap gibi yaşamak isteyenler, ortalığı karıştıranlar neden Suudi Arabistan'a giderek orada Arap gibi yaşamazlar Türkiye'yi karıştırmaya çalışırlar. Gidin Arap Ülkelerine istediğiniz şekilde Arap gibi yaşayın, Türkiye'yi rahat bırakın ve Türkiye Müslüman Türk Milleti ve Devleti olarak yaşamaya devam etsin.
Lakin bizler İstanbul seçimleri yüzünden ülkece gözlerimiz bir şey görmedi, etrafta olan bitenlerden haberimiz olmadı.
Orhan Veli'nin "İstanbul'u Dinliyorum" şiirinde olduğu gibi sadece İstanbul'u dinledik. Hem öyle bir dinledik ki İstanbul'u ne Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik, kriz, ne işsizlik, ne terör olayları, sağlık, eğitim, savunma, güvenlik konuları aklımıza gelmedi.
İstanbul'u dinledik gözlerimiz kapalı.
Ne hayat pahalılığını, ne çöpten ekmek toplayanları düşündük. Ne evine ekmek götüremeyen, çocuğuna harçlık veremeyen babayı.
İstanbul'u dinledik gözlerimiz kapalı, ne gelen şehitleri gördük, ne de işsizlikten intihar eden babaları, gençleri.
Sadece İstanbul'u dinledik gözlerimiz kapalı.
Allah her ikisinin de rahmetini bol versin, nur içinde yatsınlar, rahmetli annemin anlattığına göre yine rahmetli olan babam askerliğini İstanbul'da yaparken babamın annesi yani ebem " oğlun nerede askerlik yapıyor " diyenlere cevap olarak " her ananın doğurduğu babayiğit İstanbul'da askerlik yapar mı? Benim oğlum İstanbul' da askerlik yapıyor " diyerek övünerek anlatırmış.
Bizlerde son iki ayda her ananın doğurduğu babayiğitin askerlik yapamadığı İstanbul'u dinledik gözlerimiz kapalı.