Türkiye coğrafi olarak dört mevsimin aynı anda yaşanan nadir ülkelerden birisi. Yanlış politikalar ve beceriksiz idareciler tarafında kendisini bir türlü toplayıp, gerek dış ilişkilerde, gerek iç politikada şimdiye kadar istikrarlı bir rotaya giremedi. Gelişen teknolojiye yeterli ARGE yatırımı yapamadığı ve günü kurtarma politikalarıyla enflasyonu körükleyici kararlar TL’yi güvensiz ve rizikolu para haline getirirken, yabancı yatırımlara şans tanıyıp, esnek yabancı yatırımcıyı destekleyici yasalar, her zaman teleyi prangaya mahkûm etmekle kalmayıp, “kalkınıyoruz” yalanının Türkiye’yi getirdiği durum ortada. Ağır sanayinin tarım ve hayvancılıkla gelişeceğini bilmemek yanlışlığın diğer boyutu.
Yanlış ve günlük ucuz politikalarla, büyük baş hayvan besiciliği, değil ucuz et üretmeyi piyasayı daha da pahalandırıp vurgunculara yol açtı. Köylüyü ve küçük aile şirketlerinde Tarımda ve hububat üretimi desteklenmediği, veya hangi mahsulün nerde yetiştirileceği kontrol edilemediği için çiftçi her zaman mağdur edildi ve aynı zamanda temel gıda maddemiz haline gelen ekmeği pahalı yemeye başladık.
Yerel tohum üretiminde gereken desteği fazla göremeyen çiftçi gedolu ürünlerle düşen verimin faturası yine çiftçiye fatura edilir duruma gelindi. Uzakdoğu’da devleşen Çin’in yavaş yavaş dünya ticaretini ele geçirme politikaları Amerika’yı korkutup paniklemesine sebep olması, Avrupa ülkelerinin kendi çıkarları için Amerikan’ın politikalarını desteklemesi ve Türkiye’nin de önünü kesme çabaları gözden kaçırılmamalı.
Çin’in ulaşım ağını genişleterek, Hazar denizine kadar inşaa ettiği otoyolu, Türkiye üzerinde veya Kafkaslar üzerinde Karadeniz’in kuzeyini kullanarak Avrupa’ya ulaşma ağını Türkiye üzerinde geçirilmesi, Türk ekonomisi ve Türk ticaret adamları için çok önemlidir.
Devlet imkânları dahilinde bu yolun yapımında ortak olmalı. Belki Çin kadar katkısı olmasa bile kurulacak konsersiyumun içerisinde mutlaka yer almalı. Tarım ürünlerinin ve sanayi ürünlerinin Uzakdoğu’ya ulaşımı için çok önemli. Türkiye’nin sorunlu olan güney ve doğu komşuları, Suriye, Irak Lübnan ve hatta Mısır’la diyaloga geçilip bu bölgede zorba ve emperyalist ülkelerin mutlaka önü kesilmeli. İran’la olan ilişkiler en üst düzeyde diyalog devam ettirilmeli ve her zaman yanlarında olduğumuzu hissettirmeliyiz. Arap dünyasını ve Müslüman emirliklerini kontrol altına alan ABD’de yalan ve ileriye dönük, kendi çıkarlarını koruyacak propaganda bitmez.
İran’ı Türkiye’ye karşı ve Türkiye’yi İran’a karşı kışkırtmanın yollarını her zaman deneyecektir. (gerçi bizim politikacılar yalanda ABD’den bir kaç tabak yüksektedir).
Saddam’ın cehennem topları hikayesini unutmamak lazım. Adamın petrol borularını top namlusu diye bayağı bir korku salmıştı. Bizim de bir koyup üç alacağımız tarihler pek eski değil. Eskiya ABD herhalde İran’ın sınırları içerisinde 40 milyon Türkün yaşadığını da hesaplıyordur.