Son yıllarda ülkemizde yaşanan öyle olaylara tanık oluyoruz ki insanın tüyleri diken diken oluyor.
İşsizlikten intihar edenler, hayat pahalılığından çöplüklerde yiyecek toplayan insanlara…
Çaresizliğin gözü kör olsun!
Oğluna pantolon alamadığı, çocuklarını ısıtamadığı ve ataması yapılmadığı için insanların kendini öldürdüğü Türkiye'de yaşamak giderek zorlaşıyor.
Her güne bir kalp ağrısıyla uyanıyoruz ve gelecek günler için endişe taşıyoruz ne yazık ki!..
Çaresizlikle başa çıkamayan ve geride daha da büyük bir çaresizlik bırakan yitip giden canları görüyoruz.
Türk lirasının döviz karşısındaki değer kaybı, önlenemeyen enflasyon, zamlar ve gittikçe düşen alım gücü hepimizin belini büküyor.
Bütün sıkıntılara ve zorluklara rağmen üniversiteyi bitiren, KPSS sınavından yüksek puan almasına rağmen, torpili olmadığı için atanamayan, iş bulamadığı için evde her gün baskı altında kalan, ailesinden azar işiten, bunalıma giren gençlere kim el uzatacak?
Arkadaşları evlenip, çocuk sahibi olurken, bunalımlar geçirmemek mümkün mü?
Türk Milleti terör, enflasyon, eğitim, tarım, sağlık, hayvancılık başta olmak üzere her alanda büyük sıkıntılar yaşıyor.
Toplumun belli kesimleri bir eli yağda, bir eli balda iktidarın nimetleriyle yaşarken, Türk ekonomisi artık nereye varır bilmiyoruz.
Türk Milletindeki birlik ve beraberlikler, yardımseverlikler maalesef her geçen gün kayboluyor ve kaybetti desek yanılmamış oluruz.
Eskiden böyle miydi? İşyerlerindeki esnaf, tüccar birbirlerinin senetlerini öder, kefil olurlardı, birlik ve beraberlik en üst seviyelerdeydi. Kaybettik bütün değerlerimiz gibi bu birlikteliklerimizi…
Hani Kırşehir olarak Ahi şehriydik?
Hiç alakası kalmadı hepsi lafta kaldı.
Komşusu açken, tok olan bizden sayılmazdı.
Kendisi bir ürün satarsa, ikinci müşterisini siftah yapmayan esnaf kardeşine yönlendirirdi. Var mı bugün bu güzel Ahilik geleneği? Benden sonrası tufan mantığı öne çıkmış durumda.
Aslına bakarsanız bizler bu çerçevede yardımlaşmayı seven ihtiyaç sahiplerine kucak açan bir millet olarak tarih boyunca bunu ispat ettik, etmeye de devam ediyoruz.
İşte toplumun büyük bir kesimi eleştirseler de yanı başımızda savaştan kaçan Suriyelilere bizler kucak açtık. Onlara iş ve aş verdik. Gerektiğinde ekmeğimizi paylaştık. Bütün dünya ve Avrupa bu masumlara yüz çevirirken, biz ülke olarak yakışanı yaptık. Bir binanın taşları gibi birbirimize kenetlenmesini bildik.
Ama kendi insanımıza sahip çıkamıyor, destek olamıyoruz. Kendi ülkelerinde ikinci sınıf insan muamelesi görülmek ne acı!
Cömertlik, insanlık yardımseverlik vardı eski Kırşehirlilerden…
Şimdi insanlık ölmüş, insanlar kendi derdine düşmüş olmalı ki herkes burnundan soluyor.
Şahsen benim çocukluğumda, benim Kırşehir’de gördüğüm, yaşadığım o güzellikler, o komşuluk ilişkileri yok olmuş durumda.
Eskiden Kırşehir’de çarşıdaki esnaflar öğlenleri tava gibi yemekler yapar, 15-20 esnaf işyerlerinin önünde yerlerdi. Bu gelenek ve dayanışma da bitti. Arıyoruz o güzel günleri…
Ülkede yaşanan şu olaylara bir bakınız.
İstanbul’da bir belediye otobüsü şoförü halkın üstene otobüs sürüp, yolcuları tartaklayıp, birini bıçaklıyor ve kendini denize atıyor. Tam bir psikopat. Böyle insanlık olur mu?
Yine İstanbul’da yaşları 48-65 arasındaki ikisi erkek dört kardeş işsizlikten, yoksulluktan siyanür içip intihar ederek, yaşamlarına son vermişler.
Ne olurdu bu dört kardeşe, aşevlerinde yemek verilseydi, maddi durumu iyi olan hayırseverler yardım elini uzatsalardı?
Alın size bir de Antalya’da örnek. İşsizlikten, parasızlıktan cinnet geçirip, eşini kızını, oğlunu ve kendini siyanürle öldürüp, hayatlarını son veren aile…
Hayat pahalılığı, işsizlik, yoksulluk, bu milleti ne yazık ki bu duruma getirdi.
Gelir adaletsizliği bu iktidar döneminde daha da arttı. Bıçak açıldıkça açıldı.
2020 yılına girmeye günler kaldığı bir zamanda ülkemizde yaşanan durumlar yürekler acısı.
İktidar yanlıları muazzam bir yaşam sürdürürken, ülkenin büyük bir bölümü cinnet içinde yaşıyor. Eşine, çocuklarına şiddet uyguluyor, öldürüyor, yakıyor.
Ülkemiz her gün bir olayla sarsılıyor. Görmediğimiz, duymadığımız vahşi olayları duyuyoruz. Sapıkça, canice olaylar gündeme geliyor.
Türk insanı neden bu hale geldi?
İnsanlığın öldüğü yer diyelim.
Tam bir insanlık dramı.
İnsanlığın bittiği yerdeyiz.
Her şey para, her şey çıkar, her şey menfaat!
İnsanlık tarihte nice olaylar yaşamış, bunlardan ders almalıdır.
Sunay Akın hatırlatmış bir olayı…
Yıl 1962… Cağaloğlu'ndaki bir köşe yazarının odasına üstü başı bakımsız, kirli sakallı biri girer. Adını söyledikten sonra yazardan kendisine yardım etmesini ister.
Köşe yazarı, karşısındakinin içler acısı durumundan büyük üzüntü duyar. Cüzdanını çıkararak istediği kadar alması için adama uzatır. O da uygun bir miktar para alarak iki büklüm gözden kaybolur.
Birkaç ay sonra tek sütunluk bir gazete haberi köşe yazarının gözüne çarpar. Haberde, İstanbul sokaklarında, bir çöp bidonunun yanında bulunan bir cesetten söz edilmektedir. Fotoğrafa dikkatle bakar. Bu, para istemek için kendisine gelen adamdan başkası değildir.
Emin Ersoy'dur… Mehmet Akif Ersoy'un oğlu Emin Ersoy!..
Yıl 1985... Üsküdar Belediyesi, emekli maaşıyla geçinmeye çalışırken hastalanan, zor ve bakımsız günlerin ardından gözlerini hayata kapayan bir adamın cenazesi ortada kalmasın diye tüm masrafları karşılar…
O unutulan insan, Tahir Ersoy'dur. Mehmet Akif Ersoy'un torunu!..
Yıl 1991… Beyoğlu'nda bir evin kiracıları, kirayı ödeyemedikleri için sokağa atılırlar. Onlar da Mehmet Akif Ersoy'un kızı ve torunlarıdır!..
İşte sizlere, "İstiklal Marşı" için devletin verdiği para ödülünü almayan, ticarete alet olmasın diye de, "İstiklal Marşı"nı kitabına almayan Mehmet Akif Ersoy'un Türk milletine emanet ettiği çocuklarının yaşamlarından kahredici bir kesit...
Evet, bir toplumda ne kadar çok yardımlaşma ve dayanışma varsa o kadar çok huzur, barış ve kardeşlik hakim olur. Bu duyguları kaybeden ve sadece kendini düşünen bir kişi, insanlıktan nasibini almaz.
O halde hiç vakit kaybetmeden yardıma, iyiliğe koşalım, kötülükten bencillikten uzak duralım. Bize yakışan bu olmalı.