“Ben güzel ahlakı tamamlamaya geldim“ demiş Peygamber Efendimiz.
Siz hiç Peygamber Efendimizin tamamlamak istediği “Güzel ahlak“ peşinde koşan bir insan gördünüz mü?
Cevabı biliyorum. Görmediniz.
Ben de görmedim.
Yazımın başlığı sizlere tuhaf geldi mi? Onun cevabını da biliyorum tuhaf geldi.
Yalan söylemeye gerek yok, bana da tuhaf geldi.
İnsanlar nereye koşabilir ki?
Başlığa bakıp, insanlar bilgi, teknoloji, ilim irfan, saygı, sevgi, hoşgörü, adalet, hak, hukuk ve güzel ahlak peşinde koşuyor zannetmeyin.
Emek harcayarak, alın teri dökerek, hak ederek bir yerlere gelmek için koştuklarını zannetmeyin.
Güzel Ahlak peşinde koştuğunu zannetmeyin, ülkemiz insanında güzel ahlak peşinde hal kalmadı.
Herkes kendi havasında, kendisi çalıp, kendisi söylüyor.
Ne kadar kural tanımamazlık, riyakârlık, yalakalık, menfaat, çıkar ve gayri ahlaki durum varsa onun peşinden koşuyor.
Öyle bir dönemden geçiyoruz ki bütün ahlaki ve vicdani değerlerin kaybolduğu, seviyesizliğin dip yaptığı ve adeta bir değerler savrulmasının yaşandığı kâbus gibi bir dönem. Herhalde zihinlerin bu kadar köreldiği insanca yaşamanın önemini kaybettiği böyle bir dönem hiç olmamıştır.
İnsanca yaşamak diyorum ama, “insanlık mı kaldı dünyada? sorusunu sormadan edemiyorum.
Herkes aklınca, kendince, keyfince bir dünya kurmuş; o dünyada koşup duruyor!
Ağzımızı açınca Müslümanlıktan dem vurduğumuz ve yüzde doksan dokuzunun Müslüman olduğunu söyleyerek övündüğümüz ülkemizde cinayetler, kadına şiddet ve öldürmeler, erkek ve kız çocukları demeden tecavüzler öldürmeler, organ mafyası, hırsızlıklar, ahlaksızlıklar, vurdumduymazlıklar almış başını gidiyor. Ülkemiz insanının gözü ve beyni dönmüş durumda. Peygamber efendimizin belirttiği güzel ahlakın yanında geçen yok. Herkes bir yol tutturmuş gidiyor, ama nereye gittiğini kendi de bilmiyor.
Adeta birileri bu gayri ahlaki durumlardan nemalanıyorlar. Birileri makam ve mevki sahibi olacak, birileri para kazanacak, birileri arzularını ve şehvetlerini birileri egolarını tatmin edecek diye insanlık ve kanun dışı ne varsa yapıyorlar.
Ülke olarak bir taraftan terör, bir tarafta ABD-AB, ülkeleri, bir tarafta Rusya ve bir tarafta sözde ümmet dediğimiz, yaşantılarını din zannettiğimiz, özendiğimiz, kralları ölünce ülkemizde üç gün yas ilan ettiğimiz Arap dünyasının ülkemiz üzerinde oynadıkları oyunlarla mücadele etmemiz yetmiyor gibi bir de içimizde ki Allah’ tan korkmayan, kuldan utanmayan, kanun tanımayan, insanlıktan nasibi almayan zatlarla uğraşıyoruz.
Bu da yetmiyor gibi Aksaray’da meydana gelen ve hepimizin dudaklarımızın uçukladığı, hayretler içinde izlediğimiz ve “sözün bittiği an” dediğimiz olayda “otizmli çocuklar bizim çocuklarla aynı okulda okuyamaz” diye eylem yapan otizmli çocukları ve ailelerini yuhalayan zatlar çıktı piyasaya.
Toplum sanki şiddet üretim merkezine dönmüş, olay çıkarmaktan, vurmaktan, yaralamaktan, öldürmekten zevk alan sadist insanlar topluluğuna bürünmüş. Anlayış ve hoşgörü tamamen bitmiş, böyle olunca en küçük durumda saldır gitsin.
Otizmli çocuklar diğer çocuklarla aynı okula mı gidiyor? Yuhala gitsin!
İşte böyle saldırgan bir toplum olmuşuz.
Tekrar ediyorum yüzde doksan dokuzunun Müslüman olduğuyla övündüğümüz ülkemizde otizmli çocukları ve ailelerini yuhalamak hangi Müslüman insana yakışır.
Allah’ın varlığına, birliğine, meleklere, kitaplarına, Peygamberlere, ahiret gününe,
kadere, yani hayır ve şerlerin (iyilik ve kötülüklerin) Allah’tan geldiğine inanıyorsak otizmli çocukları yuhalamak neyin nesi.
Neden Allah’ın bizlere otizmli çocuk verebileceğini düşünmüyoruz?
Gerek otizmli, gerek engelli çocuk sahibi olan aileler kendi kendi iradeleriyle mi sahip oldular otizmli ve diğer engelli çocuklara. Onlar da çocuklarının diğer çocuklar gibi tüm uzuvlarıyla, zekâsıyla sağlıklı çocuklara sahip olmayı, normal bir hayat sürmelerini, normal okula gitmelerini, koşmalarını, eğlenmelerini ve kendi ayakları üstünde durmalarını istemezler miydi?
Hiçbir şey insanın kendi elinde olmayıp, nasıl bir çocuğa sahip olacağı da ailelerin elinde değildir.
Bir saniye sonrasının ne olacağı belli olmayan, büyüklerimizin “At düşer adam ölür “ dediği dünya da her an bizlerde engelli, otizmli olabilir, sakat ve yatalak kalabiliriz.
Kırşehir’de sağlam iken başına gelen kaza sonucunda sakat ve yatalak kalan onlarca kişinin olduğu unutulmamalıdır.
Yine Kırşehir’de gerek otizmli, gerek çeşitli şekilde engeli olan özürlü çocukların ve ailelerin olduğu bu ailelerin çocuklarını topluma kazandırmak ve mutlu etmek adına gündüz yorularak, gece uykusuz kalarak, okul, spor salonları ve hastane köşelerinde büyük fedakârlıklar yapmakta ve mücadele etmektedirler.
Yine çevremde elimizde büyüyen, kucağımızda taşıdığımız, otizmli çocukları olan arkadaşlarımız var ve bu otizmli çocuklar ne kavga biliyorlar, ne kötü söz söylüyorlar, ne de kötülük ediyorlar, kimselere zararları olmuyor. Hal böyle olunca Aksaray’da meydana gelen otizmli çocukların ve ailelerin yuhalandığını görünce “insanlar nereye koşuyor?” demeden edemiyor ve çözüm bulmamız gerektiğine inanıyorum. Bunun içinde okullarda ahlak dersinin yanında, sevgi, saygı, hoşgörü dersleri verilmelidir.
Bu olaylara inançsızlık, manevî değerlerimize duyarsızlık, aile tanımazlık, para kazanma, zengin olma hırsı gibi birçok sebep olduğundan Diyanet İşleri Başkanlığına ve İl Müftülüklerine büyük işler düşmektedir. Bu kurumlarımız camilerde okunan vaaz ve hutbelerde bu konulara değinilmesini sağlamalıdırlar.
Neyin nereden, nasıl geleceği belli olmayan, nelerle uğraşacağımızı bilmeyen bir ülke olduk.
Allah cümlemizi, ülkemizi, ailemizi, çocuklarımızı şer odaklarının gazabından, sevgisizlikten, saygısızlıktan, hoşgörüsüzlükten, yalancının, iftiracının zikrinden korusun diyor ve tekrar soruyorum “ İnsanlar nereye koşuyor?”