Türkiye’de insan sağlığı hakkında alınan tedbirler ve beyanatların ne kadar doğru olup olmadığı, yapılan icraatlar açısından değerlendirmek daha gerçek olur.
Kırşehir merkezinde iptal edilen doğal kaynaklı ve halkın yıllardır kullandığı çeşmeler yerine, ne ve nereden doldurulduğu belli olmayan şişe sularına mahkûm eden kimseler, herhalde vicdan rahatsızlığı duymadan görevini doğru yapmanın huzuru içerisinde yaşamlarını sürdürüyorlar.
Dünyada kendisine yetecek derecede içme suyu kaynağı bulunan Türkiye, bu kaynakları yanlış politikalar ve yanlış mandıra sahaları seçerek maalesef yok etti.
Bir insan et, mangal yemeden yaşayabilir. Doğada yetişen her çeşit bitkiyi herhangi bir şekilde yenecek duruma getirilebilir. Fakat susuz yaşamak mümkün değil.
İnsan sağlığı açısından elverişli olmayan suların tespiti acaba çok mu zor?
Hayır, maksat o değil, satılan şişe sularından gelecek vergi insan sağlığından daha önemli ki, Kırşehir’de bilinen 52 çeşme yanlış imar planları ve yanlış uygulamalarla kapatıldı. Kimin kapattığı çokta önemli değil, önemli olan içilebilir su kaynaklarını tekrar faaliyete geçirmek önemli.
Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci’nin bir sözü vardı (Eğer yanlış hatırlıyorsam özür dilerim) bazı mahalle çeşmelerini restore edeceğini söylemişti herhalde unuttu. Bizim siyasiler verilen sözü seçimin hemen sonrasında unutuveriyor. Bu da bizim kültürel mavi unutkanlığımız.
Kırşehir çevresi bir gübre atık ve atıkların yaydığı kokuların yeri oldu. İçme sularının hemen yakınına yapılan mandıraların bıraktığı atıklar, kısıtlı olan yeraltı sularının kirlenmesine sebep olurken, çözümü sadece sigara parası kadar cezalarla geçiştirilmeye çalışılıyor.
Çukurçayır’dan çıkıp Toklumen ve Sarıyahşi’ye gidenler, bilhassa Sevdiğin köyü çevresinde herhalde maske kullanıyor olmalılar. Bu mandıraların atıklarında üreyen, karasinek sivrisinek ve zararlı bazı böceklerin üremesini bilmeyen, çevre sağlığı ile ilgilenen kurumlar ne zaman ve nasıl müdahale ederler merak konusu.
Değişik zamanlarda verilen dilekçelerin ve müracaatların nasıl neticelendiği kimse tarafından bilinmiyor. Yetkili kurumlara ulaşmanın zorluğunu bilen hükümet, Valiliklerde “Açık Kapı” diye bir yer açmış. Herhalde vatandaş daha kolay ulaşabilir ve meramını anlatabilir düşüncesiyle. Burada çalışanlar kendilerine verilen görevi yerine getirmek için çırpınıyorlar, fakat nafile.
Şahsen benim karasinek ve sivrisinek mücadelesi için verilen dilekçeden üç hafta geçmesine rağmen bir netice yok. Bundan sonra yetkiliyi rahatsız etmek yok, açık kapıdan girecek ve kapalı kapıdan çıkacaksın! Yaz mevsiminde sinek için dilekçe vermeye ne gerek var, bunu bilmeyen yetkili bulunduğu yerde niye ve ne için oturduğunu dilekçeyle mi bilecek?