Ahilikle ilgili Konya’da yapılacak olan program için Kırşehir içinden ve dışından özel mailime çok mesaj geldi ve caddelerde beni görenler Kırşehir’de belediye başkanlığını CHP’nin kazanması nedeniyle art niyetli olarak Ahilikle ilgili programının Konya’ya alındığını gündeme getirmemi söyleyenler oldu.
Bu konu hakkında oldukça sert ve eleştirisel yazı yazacaktım ama bir gün önce Esnaf Odaları, Ticaret Odası ve Ziraat Odası Başkanlarının ortaklaşa düzenledikleri basın toplantısında söylediklerini ve kendisi de Kırşehirli olan Esnaf Sanatkarlar ve Kooperatifçilik Genel Müdürü Necmettin Erkan’ın açıklamalarına inanmak istediğimden sert eleştirilerde bulunmak istemiyorum. İnşallah art niyetli düşünce değildir.
Lakin ben hiçbir zaman siyasete ve siyasetçilere güvenmemişimdir. Onların ne yaptığı belli olmaz. Zira T.C. Devleti kurulduğundan itibaren Türkiye tarihinde ilk kez bir il, 2 Mayıs 1954 yılında yapılan seçimlerde iktidar partisinin istemediği bir Milletvekilini seçtiği için cezalandırılmış olması, Kırşehirli Osman Bölükbaşı ve partisi Adnan Menderes’in olduğu kadar Demokrat Partililerin de korkulu rüyası olmuş, özellikle 1950-1954 yılları arasında gerek Meclis içinde, gerek Meclis dışında yaptığı konuşmalarda Adnan Menderes’i ve DP’yi ağır ve iğneleyici bir dille eleştiren Osman Bölükbaşı Adnan Menderes için baş edilmesi zor siyasetçiydi.
Adnan Menderes bu zor ve sert muhaliften kurtulmak istiyor, 1954’teki seçimler öncesinde onun milletvekili seçilmemesi için gayret gösteriyordu. Adnan Menderes’in her türlü engellemelerine rağmen Osman Bölükbaşı liderliğindeki Cumhuriyetçi Millet Partisi, 2 Mayıs 1954’te 45 ilde katıldığı seçimlerde yalnızca Kırşehir’den beş milletvekili çıkarıyor ve Adnan Menderes’in istemediği Osman Bölükbaşı yeniden milletvekili seçiliyordu. Bu durumun karşısında çileden çıkan Adnan Menderes hırsını Kırşehir’den almış ve ağır bir şekilde cezalandırmıştı. Gerçekten de Kırşehir’in muhalefete, hele de Osman Bölükbaşı’nın partisine oy vermesine sinirlenen Adnan Menderes, Kırşehirlileri cezalandırmak için ilçe haline getirdi. Gazeteci yazar Altan Öymen Kırşehir’in uğradığı bu haksızlığı kaleme aldığı “ÖFKELİ YILLAR” kitabında Kırşehir’in ilçe yapılmasını şu şekilse anlatmaktadır.
“1954 Seçimlerinden hemen sonra Adnan Menderes’in Başbakanlığında kurulan hükümetin ilk icratı “KIRŞEHİR KANUNU” diye adlandırılan kanun olmuştu. O kanunla Kırşehir il olmaktan çıkarılıyor, ilçeleri komşu illere dağıtılıyordu. Kırşehir’in yerine Nevşehir il haline getiriliyordu. Kanunun gerekçesi olarak bazı coğrafi, idari, iktisadi nedenler sıralanıyordu. Ama gerçek amacın ne olduğu belliydi. Kırşehir 1954 seçimlerinde iktidarın çok kızdığı Kırşehir’ den başka milletvekili çıkaramayan Osman Bölükbaşı’nın partisine o zamanki adıyla CUMHURİYETÇİ MİLLET PARTİSİ’NE oy vermişti.
Çıkarılmak istenen kanunla Kırşehir cezalandırılacaktı. Muhalefetteki partileri destekleyen öteki illerin halkına sizlerde ayağınızı denk alın olacaktı. Ama bu, hiçbir şekilde açıklanmıyordu. Buna gerekte yoktu. Anlayan anlayacağını anlıyordu.
Kanunun meclisteki görüşmeleri başlarken de hükümet kürsüde, gerekçedeki coğrafi,
idari, iktisadi nedenleri sıralamakla yetinecek,. Muhalefet tabi hükümetin amacının siyasi olduğunu iddia edecek ama hükümet bunu kabul etmeyecek sanılıyordu. Başlangıçta her şey sanıldığı gibiydi. Fakat birden bir şey oldu ve Başbakan Adnan Menderes Meclis kürsüsündeki konuşmasının bir bölümünde “VELEV Kİ” parantezi açarak şunları söyledi.
(…) Demek istiyorlar ki bu iş siyasidir. Bu işin siyasi olmadığı hakkında dahiliye vekilimiz ( İçişleri Bakanımız) izahat vereceklerdir. Fakat bir an için kendisinin nokta-i nazırını (Görüşünü) hakikattır diye kabul edelim, diyelim ki bunun yapılmasında siyasi maksatta vardır. (…) Siyasi maksat mevcut olduğunun bir an için farz edelim. Bu vilayetin (ilin) içtimai ve siyasi bünye (yapı) itibarıyla anormallik göstermekte olduğunu inkar edemeyiz.
Evet, evet, evet biz açık konuşuruz. Türkiye’nin hiçbir tarafında, hiçbir vilayetinde yüzde üç ten fazla rey almamış bir partiye mensup bir milletvekili arkadaşın Kırşehir’de takip ettiği ivicaclı (eğri büğrü) siyaset malumdur. (…) Eğer bir vilayetin halkı, milletvekilleri tarafından böylesine idlal edilmiş (etkilenmiş) olursa hakikati ifade etmenin bir siyasi tedbir zarureti (zorunluluğu) haline geldiğini de kabul etmek yerinde olur.” Şeklinde konuşması Kırşehir’in iktidar tarafından “ ANORMAL” sayılmasının nedeninin Kırşehir’ in fiziki, iktisadi ve coğrafi yapısı değil, Osman Bölükbaşı ve arkadaşlarına oy vermesi olduğu ve bu konuşmaların Meclis tutanaklarına geçmiş olmasıdır.
İşte Altan Öymen’in “ÖFKELİ YILLAR kitabında belirttiği gibi Adnan Menderes kendi partisine oy vermediği için Kırşehir’i siyasi hırsı nedeniyle ilçe yaptığı açıkça belirtmektedir.
Bu nedenlerle siyasete ve siyasetçiye güvenemiyorum.
Kırşehir STK’ların ve Genel Müdür Necmettin Erkan’ın açıklamalarına inanmak ve güvenmek istiyorum ama karar mercihi olan siyasetçilere güvenemiyorum. Çünkü ister istemez insanın aklına AK Parti Kırşehir’de tekrar belediye başkanlığı seçimini kazansaydı Ahilik organizasyonu Konya’da yapılır mıydı? sorusu geliyor ve asıl cevap bu sorunun altında yatıyor.
Siyasetçilere güvenmememin çok fazla nedenleri var.
Kırşehir Adnan Menderes hükümeti tarafından ilçe yapıldıktan sonra uzun yıllar devletten yatırım almamıştır. Çok uzun yıllar aradan sonra Kırşehir’e yapılan üretime yeni geçmiş Petlas Lastik Fabrikasıyla, Şeker Fabrikalarını yangından mal kaçırırcasına özelleştirilmiş olması siyasete ve siyasetçiye güvenmemem gerektiğinin örneklerinden biridir.
Nasıl güveneyim ki siyasetçiye?
Bırakın Kırşehir dışındaki siyasetçiyi Kırşehir’den milletvekili seçilmiş olan kişilerin 5 Nisan 1994 yılında Petlas’ın kapatılması kararını nasıl desteklediklerine şahit olunca, yine Petlas’ın kapatılma kararında işçiyle omuz omuza, kol kola mücadele eden bir siyasetçinin “Karşıda bulunan caminin minaresi şahit olsun ki Allah bize iktidarı nasip ederse, ben de milletvekili seçilirsem bırakın Petlas’ı kapatmayı özelleştirmeyeceğiz, devlette bırakacağız, yapılacak yeni yatırımlarla personel sayısını arttıracağız ve hepiniz gönül rahatlığıyla çalışmaya devam edeceksiniz” dedikten sonra aynı siyasetçi bir sonraki seçimde milletvekili seçilip, partisi de iktidar olunca daha senesi dolmadan ilk icraat olarak Petlas’ı özelleştirmiş olmaları, muhterem siyasetçinin geçmişte söylediklerinin aksine basının karşısına çıkıp “Elhamdülillah diğer hükümetlerin sekiz senede satamadıkları Petlas’ı sekiz dakikada sattım” diyerek gururlanması siyasetçilere güvenmememin nedenleridir.
Tekrar ediyorum, Ahilikle ilgili bir programın Konya’da gerçekleştirilmesinde iyi niyet arıyorum ama ben siyasetçiye güvenemiyorum, güvenmek istiyorum ama güvenemiyorum. Bunda da sorun benden değil siyasetçilerdedir. Onlarında geçmişte siyasetçilerin yaptıkları ile söylediklerinin birbiriyle ters olduğunun farkına vardıklarında bana hak vereceklerini düşünüyorum.