İLBER HOCA HAKLI OLABİLİR...!

Türkiye’deki kuraklığın yayılması birçok bölgede de su kanallarının yok olmasına sebep olmakta bu yüzden. Ülkemiz su sorunu yaşarken, günler, aylar sonra elimizde su bidonlarıyla mahalledeki köşe başında bulunan çeşmelerin başında hanımlar kuyruğa girdiklerine şehitlik edebiliriz. Bir bidon su alabilirmiyim acaba diyecekler. Bazen aralarında küçük tartışmalarla başlayan saç baş yolacak duruma gelen kavgaları görmemiz çok yakın. Ama bunun olması da mümkün görünmüyor gibi. Nedeni ise Osmanlı’dan itibaren hayrat olarak yapılan çeşmelerin kaynaklarının tek tek kapatılarak suların koca binaların içlerine taşınması için yapılan yatırımlardır. Bundan böyle insanların suyu dışarda kapı önündeki çeşmelerden bidonlarla doldurmasına gerek kalmasın diye. Kadınlarımız suyla yapacakları her türlü işini evin içindeki musluklardan alacakları denildi. Çokta iyi oldu. Kadınlar her ne kadar çeşme başında dedikodu yapmaktan mahrum kalmış olsalar da Çamaşır makinesi oldu, Bulaşık makinesi oldu evinin içinde. Çamaşırını makinada yıkama rahatlığına eriştiler. Bulaşığa elini vurmadan makinelerde yıkadılar. Haa duşta dahi suyu sobanın üzerinde kaynatmak yerine şofbenler aracılığıyla banyolarına gelen su sayesinde saatlerce duşu şarkılar eşliğinde almak nasip oldu bize. İnsanlar hiç düşünmeden harcadığı suyun kaynağı birgün güneşin ışınları ve insanların suyu harcamış olması yüzünden derelerin, göllerin ve ırmakların kuruduğunu görmezden gelmekteler. Günlerdir bir şekilde ormanlarımız yanıyor. Yanan ormanlarımızın birçok nedeni var her ne kadar sıcaklar bahane edilse de. Birçoğunu maalesef ki kötü ve art niyetli insan müsveddeleri tarafından yakılması sonucu ormandaki ağaçlarla beraber savunmasız hayatlarını orman içerisinde sürdüren dostlarımız bir-bir yok olmakta. Biraz düşününce 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı şevkle kutlamamıza sebep olan kurtuluş savaşında askerimiz Yunan askerlerini suya gömdüğü Yunan askeri arkalarına bakmadan kaçarlarken yakmadığı ormanlarımızı ne yazık ki bugün hain ve vicdansızların kurbanı olmuş durumda. Çevre Bakanlığı ve Belediyelerin yanan ormanları söndürme çalışmalarına yardımcı olan vatandaşımızın mücadele ederek söndürmeye çalıştığı yangınlar çevreye yayılarak köyler içindeki evleri ve hayvan barınaklarını yaktılar. Ayrıca taş ocakları ve altın aramaları amacıyla kesilen ağaçlar da bunlara sebep olmaktalar. Kırşehir de başlatılan maden araması olumsuzlukları da beraberinde getirirken, su kaynaklarını yok edeceği bilim insanlarınca her ortamda dile getirmekteler. İlber Ortaylı hocam kaç gün önce haber kanallarında da konu olduktan sonra DEM Partisinin özellikle tepkisini çeken bir yazı kaleme aldı. “İlber hocaya tepki gösterenler hocanın sözlerini sorgulamadan tepki göstermişlerdir. Dem milletvekilleri İlber hocayı eleştirirken haklılık payının olup olmadığı konusunu düşünme gereği duymadılar. TBMM’de kurulan sürece dair komisyonun başrol oyuncuları olarak her ne kadar hükümet ve MHP’yi görsek de DEM Partisini de sürece dahil olduğu aşikâr. Süreci terör başı üzerinden yürütmeleri bende acaba dedirtmekte. Acaba amaç terörist başını içerden çıkarma çabası mı veya hükümetin onu muhatap almasını sağlamak mı? diye düşünmeme neden olmakta. Dağda silah bırakma töreni sembolik olarak yapıldı. Asıl konum İlber hocanın dikkat çekmeye çalıştığı artık ülkelerin savaşının su üzerinden yapılacak olacağını söylemesidir. İlk kitabım “İÇİMDEKİ YALNIZLIĞIM ’da” bunda 5 yıl öncesi bu konuyu gündeme getirmiştim. Petrol için yapılan savaşın yerini su savaşlarına bırakacağını artık iyicene düşünerek hesap etmeliyiz. Amerika ve İngilizlerin piyonluğunu yapan İsrail Filistin ve Gazze’den sonra hitlerin Avrupa’yı istila etmesi gibi İsraillin Ortadoğu’yla başlayan savaş serüvenini bizim sınırlarımız taşıma olasılığı oldukça yüksek. Bugün meşrutiyetini kaybetmiş Suriye, Irak ve mezhepler üzerinden parçalanacak olan İran’ı da parçalamak istediklerini düşünüyorum. Eğer biz Türkiye’nin Fırat-Dicle’yi himaye altına almazsa göz göre göre bu nehirlerimiz elimizden sabun gibi kayıp giderler. Sevgili DEM partili milletvekilleri komisyonda Öcalan’ın kurtulması için verdikleri mücadeleyi keşke bugün silah bıraksınlar diye TBMM’de kurulan komisyonlar terör örgütünün neden olduğu göçler yüzünden köylerin boşalmasına neden olurken, insanlar zorunlu olarak Batıya göç etmek zorunda kalmıştır. Yöredeki halkı gençleriyle beraber gerisin geriye köylerine nasıl göndeririz diye projeler yapmalılar. Çünkü yöre insanları yüzdelik dilime vuracak olursak; %70’i eğitim seviyesi düşük olma ihtimali yüksek olduğunu düşünüyorum. Bu insanlarına kötü niyetli gayrı meşru insanların gece yarılarına kadar gece hayatının renkli neonları altında eğlendirdikten sonra bellerine taktıkları silahlarla pis işlerini yaptıkları unutulmaması gerekiyor. Gayri meşru insanlar bugün İstanbul başta olmak üzere sahilleri mekân edinmişlerdir göçe zorlanan gençlerin gelecek hayallerini yıkarak. Ama Kürtler hayvan ve tarıma bağlı yaşayan bir millettir. Acaba komisyon bu insanları yöresine gitmeleri için teşvik edecek mi? Eğer öyleyse şöyle düşünebilirim, komisyonun amacı terörü bitirmek olmadığıdır. Bunun yanında göç eden yöre halkının köylerine dönmelerini sağlamaya çalışan komisyon olduğu için minnet duyacağımı belirteyim. Yörede yaşayan Kürt halkı hayvancılık tarım ile uğraşmalarını sağlamak olduğu inancı artacaktır Kürt halkında. Düşman inanın sınırlar da boşalmış köylerin sayesinde rahatlıkla sınırlarımızı geçecektir. Şu unutulmasın ki Kürt halkı da Uygurlar ve Kırgızları kadar cesur savaşçı ruhuna sahiplerdir. Öyle olmasaydı Yavuz Kürtlerle beraber İran’a sefer düzenlemezdi. Şunu da belirtmeliyim ki Sultan Yavuz İlber hocanın bu dediklerini duysan ne derdi diye de merak etmiyor değilim açıkçası.