Şehrimizin renkli simalarından, CHP’nin eski il başkanlarından, İl Genel Meclisi üyelerinden ve milletvekili adaylarından A. Gazi Özer ile eski diş hekimlerinden Cengiz Çelikten zaman zaman bir araya gelirler, memleket meselelerini teati ederler. Gazi Bey’in bürosunda haftanın belli günleri bir araya gelen Cengiz Çelikten başlar ezberindeki Divan Edebiyatı’ndan gazeller okuyup, bunları da şiirleriyle süslemeye… Cengiz Çelikten Yavuz Sultan Selim’in gazelini başlar okumaya: “Bil Bülbül-i muhrik demi gülzar-ı firakız Ateş kesülür geçse sâbâ gülçenimizden Şirler pençe-i kahrımda olurken lerzan Beni bir gözleri ahuya zebun eyle felek Gazi Bey sözlerini anlamaya çalışırken, Cengiz Ağbi hemen Ziya Paşa’nın şu sözlerini söylemeye başlar: Bi baht olanın bağrına bir katresi düşmez Biran yerine durr-i Güher yağsa semadan Yıldız arayıp gökte nice turfa müneccim Gaflet ile görmez kuyuyu reh-güzârinde Yine bu sözlerinden bir şey anlamayan Gazi Bey, sıkılmış olacak ki esnemeye başlamış. Cengiz Çelikten, Fuzuli’nin şu dizeleriyle sohbetine devam etmiş: Vardım seher-i taât içün mescide nagâh Gördüm oturur halka olup bir nica gümrâh Didüm ne sayarsız ne alırsuz ne satarsız K’asla dilinüzde ne nebi var, ne hod Allah Cümlanin vîrd-i zebâni çil-ü pencah Cengiz Çelikten’in edebiyat söylemlerinden ve şiirlerinden bir şey anlamayan Gazi Bey bakmış Cengiz Bey’in Divan Edebiyatı gazelleri bitmiyor, ondan berbere gideceğini söyleyerek müsaade isterken, Cengiz Bey Lüzumlu Fuzuli’nin şu sözlerini söylemiş: Gelir ol serv-i sehi ey gül ü lâle açılın V’ey meh ü mihr çıkın kudrete nezzâre kılın… İşte Kırşehir’de kendine has özellikleriyle izler bırakan iki dostumuzun bir gününden sizlere bir kesit sunmaya çalıştım. Ne diyeyim bu iki arkadaşın dostlukları baki olsun!.. *ŞEVKET GÜNER