BEN iki yaşındayken, yani 1954 yılında bugünkü AKP gibi tek başına iktidar olan Demokrat Parti'nin acımasız baskı ve zulümleriyle Kırşehir'in bağrından çıkmış hemşerimiz Millet Partisi Genel Başkanı Osman Bölükbaşı'nın yaptığı muhalefeti susturmak ve onu cezalandırmak amacıyla Kırşehir kaza yapılmış, Kırşehir'in ilçesi olan Hacıbektaş başta olmak üzere Avanos, Kozaklı, ilçe iken il yapılan Nevşehir'e bağlanmış, o yıllarda acıların en büyüğü yaşanmıştı.
Yani Demokrat Parti'nin akıl almaz, partizanca uygulamaları sonucu Kırşehir'in kanadı kolu budanmış, et tırnaktan ayrılır mı? Ama iktidar acımamış, ayırmıştı.
Hiçbir zaman Nevşehir'i sevmeyen, Nevşehir'le bir türlü kaynaşamayan, hiçbir zaman Kırşehir'den kopamayan, ekonomik ilişkilerini hâlâ Kırşehir'le sürdüren Hacıbektaşlılar bugün hâlâ kırgın ve küskün bir şekilde Kırşehir'e tekrar bağlanmanın ve yeniden kucaklaşmanın özlemini çekiyor.
Yeri gelmişken siyasîlerin de Hacıbektaşlıların ve Kırşehirlilerin bu isteğini görmezden gelmeyeceklerini umuyoruz.
Şimdi Kırşehir'den kopartılan köyleriyle birlikte hâlâ Kırşehir'e bağlanma özlemi içinde olan Hacıbektaş bugün yine tarihi günlerinden birini yaşıyor.
56 yıl önce devrin Adalet Partili Hacıbektaş Belediye Başkanı Dede Aslan ve Hacıbektaş'ın ileri gelenlerinden müzeci ve kütüphaneci Ali Sümer ile birkaç arkadaşının başlattığı Hacı Bektaş'ı Velî'yi Anma Törenleri 56yıldır ulusal, 30 yıldır da uluslararası bir şenlik olarak sürüyor.
Geçtiğimiz hafta 56.'ncısı düzenlenen ve bütün Hacıbektaşlıların kapılarını ardına kadar açtığı, misafirperverliklerin en güzelinin yaşandığı Hacıbektaş'ı Velî Anma Etkinliklerine yine siyasîler akın etti.
Hünkâr Hacı Bektaş-ı Velî'nin türbesinin bulunduğu mekâna yine binlerce Alevi ve Bektaşi ziyaret ederek yüz sürdü.
Geçen hafta düzenlenen törenlerde Hacıbektaş yine doldu taştı. Bütün Türkiye'nin en ücra köşelerindeki Bektaşi ve Aleviler Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli'nin türbesini ziyaret etmek için ilçeyi doldurdular ve ilçe ekonomisine büyük bir katkı sağladılar.
Ankara'da, İstanbul'da bazı belediyelerin de destek verdiği Hacıbektaş Belediye Başkanı Arif Yoldaş Altıok'un başkanı olduğu şenliklere bakınca biz Kırşehirliler nedense bir türlü Ahilik ve Esnaf Bayramı'nı aynı coşku içinde kutlayamıyoruz.
Ahilik ve Esnaf Bayramı kutlamaları her yıl bir avuç kamu görevlisinin ve meraklı yine bir avuç esnaf yöneticisinin Ahi Meydanı'nda kutlamaya çalıştığı törenlere Cumhurbaşkanı, Başbakan'ı, Bakanları da getirdiler ama hiçbir zaman bu etkinliklerin ne Kırşehir'e ne de Ahilik kutlamalarına katkısı olmadı. Hangi parti iktidardaysa tören alanı o partinin reklâmı ve çığırtkanlığına sahne oldu. Yani Ahi Evran törenlerinde mikrofonu eline geçiren her siyasetçi kendi mensubu olduğu partinin propagandasını yaptı, mikrofonu kirletti. Bunu gören esnaflar ve vatandaşlar tören alanını terk ettiler.
Bu tür uygulamalara ilin yöneticileri sesini çıkartamadı. Ahiliğimizi siyasetçilere peşkeş çektiler. Bütün bunlara esnaf temsilcileri kızdılar, tepki gösterdiler ama, tepkilerini dışa vuramadılar. Bu törenlerde siyasetçiler söz verdiler; “Esnaf ve sanatkârlar için esnaf sarayı yaptıracağız. Arsası bizden” dediler. Ama hâlâ o arsayı bir türlü vermediler. O hizmet binasını da yaptırmadılar. Yani bizim Ahilik ve Esnaf Bayramı bayram olmaktan çıktı, siyasilerin borusunun öttüğü şenlikler haline dönüştü. Böyle böyle yapılan etkinlikler sonucu hiçbir esnaf kendi bayramına da katılmaz oldu.
İşte geçen hafta yapılan Hacıbektaş-ı Velî törenleri nerede yapılıyor? Hacıbektaş'ın tam ortasında.
Herkes istediği yerde, istediği sokakta törenleri izleyebiliyor. Kimler konuşuyorsa onu dinliyor. Kültür Merkezi'ndeki konferanslara yüzlerce kişi katılıyor. Hacıbektaş-ı Veli'nin dününü bugünü, onun dünya görüşünü, fikirlerini burada uzman bilim adamları saatlerce anlatıyorlar. Tabiî ki Hacıbektaş-ı Veli törenleri amacına ulaşıyor. Bu törenlere katılan herkes memnun ayrılıp önümüzdeki yıl tekrar geliyor.
Ya benim sahipsiz Kırşehirimin Ahi Evran'ı Velisi niye böyle anılmıyor. Törenlerde bulgur pilâvı mı pişirelim, helva mı dağıtalım onu tartışıyoruz. Yılın Ahi esnafı kim olsun onu belirlemeye uğraşıyoruz. Bunların hepsi Kırşehir'e hiçbir faydası olmayan boş işler…
Milyarlarca lira ödeyip türkücü-şarkıcı getirip Ahi Evran felsefesinden giderek uzaklaşıyoruz. Törenleri gülme-eğlenme aracı haline dönüştürüyoruz.
Ahi Evran-ı Veli'yi anma etkinliklerinde esnaf ve sanatkârların içine düştüğü durumu, giderek işyerlerini kapattıklarını, hepsinin icra kıskacında olduğunu, son yıllarda Kırşehir'de bilmem kaç esnaf ve sanatkârın ekonomik krizden dolayı intihar ettiğini görmezden, duymazdan geliyorlar. Bunlar neden konuşulmuyor?
Konuşmasınlar, konuşmasınlar…
Bütün esnaf ve sanatkârlar artık sizlere ömür oldu. Siz hâlâ Ahi Evran-ı Veli anma törenlerini şurada mı yapalım, burada mı yapalım, pilav mı pişirelim, helva mı dağıtalım, törenleri Ahmet mi sunsun, Mehmet mi sunsun diyerek işin özünü saklayıp, cilâsıyla uğraşıyorsunuz.
Hükümet temsilcileri Kırşehir'e gelip Ahi Evran-ı Velî'nin yüzü gözü hürmetine bir açılım için de esnaf ve sanatkârlar için yapsa kötü mü olur? Esnafı yeniden ayağa kaldırmak, yeniden işyerlerini çalışır vaziyete getirmek için hiç mi bir şey yapılmaz?
Örneğin hükümet esnaf için bir şey yapacaksa bunu niye Ahi Evran-ı Velî'yi anma törenlerinde açıklamaz. Eğer böyle yaparsa hem esnaflar bayrama ilgi gösterir, hem de Türkiye genelinde esnafın ve sanatkârın gözü Kırşehir'i çevrilir. Ayrıca bu hükümete de büyük puan kazandırır. Ancak ne yazık ki her yıl izliyoruz. Hiç de öyle olmuyor. Her gelen hükümet yetkilisi esnafı ne güzel kalkındırdıklarını, esnafı ihya ettiklerini, onları krediye boğduklarını anlatıyorlar, törene katılanlar da alkışlıyor. Çünkü törenler giderek esnafın değil, iktidar partisinin ve yandaşlarının gösteri alanına dönüşüyor.
Çok yazdım, yine yazımı Kırşehir'le ilgili bitirmek istiyorum… Tarihte adımız 'gül'dü, Gülşehri'ydi, 'gül'ümüzü kaybettik.
Halı şehriydi, halımızı kaybettik.
Esnaf şehriydik, esnafımızı kaybettik.
Korkuyorum, diyemiyorum ama… Aşıkpaşa'mızı, Caca Beyimizi, Ahmedi Gülşehrimizi, Dadaloğlumuzu, Yunus Emremizi, Şeyh Edebalimizi unutturdular, unuttuk…
Ama Ahi Evran-ı Velimizi bari unutmayalım, onu da Hünkâr Hacıbektaş'ı Veli gibi, Mevlana gibi amacına uygun bir şekilde analım…