Merhaba Kırşehir…

Merhaba 2018 yılı…

Yıllar geçiyor, bir boş söz, kısık bir çığlık, onların evreninde karalığın sesini oluşturuyor.

Hava yağmurlu ve soğuk…

Yeni yılla birlikte kışta artık kendini hissettiriyor…

Hiç umutlanmayın boşuna; ‘2017’den kurtulduk çok şükür’ diye rahatlamayın…

Çünkü yılların değil suç; bizim!

Bu yüzden de bu ülkede her yıl bir öncekinden zor geçiyor.

Yeni yılda da günler hızlı geçiyor ama, ülkenin sorunları yerinde sayıyor.

Unuttuğumuz ‘mutluluk’ sözcüğünü ne zaman kullanabileceğiz?

Yeni yıl da Kırşehir’in bilinen sorunlarını kim çözecek?

Herkes gösteriş, herkes şov peşinde!..

Düşünüyorum da iyi ki milletvekili Mikâil Arslan var oda olmasaydı Kırşehir’e iktidar yatırımlarını kim takip edip getirecekti?

Takip ediyorum Kırşehir’in her meselesini o taşıyor Bakanlıklara, o getiriyor tüm hizmetleri.

Çevre illerle Kırşehir’i bir kıyaslayın, üzülüp kahrolacaksınız.

Kırşehir yine ağır aksak sayıyor yerinde…

2017’yi geride bırakırken, 2018’den umutlanmak istiyoruz. ‘Umut’ diye bir nefes versek gökyüzüne doğru.

Ben “iyiliğin gücü”ne inanırım…

Pozitif olmaya…

Başkası için iyi düşünmeye güvenirim.

Kararsızlığı, tutarsızlığı hiç sevmem de, ilgilenmem de…

Mesela bu sabah gökyüzüne bakarken ‘umut’ umut diye geçirsek içimizden.

Kırşehir’in binlerce hanesinde, binlerce güzel yürek “umut”la dolsa.

İyilik olarak geri dönmez mi?

Mesela iktidarıyla, muhalefetiyle, Milletvekilleriyle, Belediye Başkanlarıyla, Valisiyle, Kaymakamlarıyla Kırşehir ili olarak el ele verseler, ilimizin kalkınmasına, büyümesine, faydası olur mu ki?

Yanı başımızdaki Kayseri’de Sivil Toplum Kuruluşlarının nefesleri, milletvekillerinin enselerinde olduğunu söylemişti TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu Kırşehir Ticaret ve Sanayi Odası’nda düzenlenen bir törende…

Bizim Kırşehir’de Sivil Toplum Kuruluşlarının Başkanları bulundukları makamları kendi çıkarları için kullanıyorlar. Bir kaçı hariç Kırşehir’in sorunları konusunda görüş belirtmiyorlar, belirtemiyorlar.

Hep küçük menfaat ve çıkar!

Öyle olunca da Kırşehir’de işler iyi gitmiyor.

Hatırlayın 2017 yılında Kırşehir turizmden yararlandı mı? Kırşehir’i kaç turist ziyaret etti?

Tarımda, hayvancılıkta, Kırşehir olarak neredeyiz? Yanı başımızdaki Aksaray almış başını gitmiş, Nevşehir turizmin kalesi konumuna gelmiş.

Ahilik Bayramı’nın Kırşehir’e ne gibi katkıları oldu?

Bütün ülke ve esnaf teşkilatları Kırşehir’e akın etti mi?

Esnaflarımız Ahilik Haftası boyunca kazanç elde ettiler mi?

Ahi Evran Üniversitemiz laik ve özgürlükçü bir eğitimle, giderek büyüyor, öğrenci sayısını arttırıyor mu bilmiyorum. Öğrencilerin tercih ettiği Üniversite yaşanabilir bir Kırşehir’i görür müyüz?

Aralık ayının son haftalarında Konya’da Hazreti Mevlana’nın Anma Törenlerini devletin tüm üst düzey yöneticileri ve binlerce seveni doldurmuştu Konya’yı… Çünkü törenler için Mevlana dostları Konya’ya akın etmiş. Konya’nın esnafı, tüccarı, otelcileri, turizmcileri, her alanda kazançlı çıkmışlardı.

Ya Kırşehir?

Bu ilin yetkililerinin ağzından çıkan hiçbir sözün inandırıcılığı yok. Kimse de inanmıyor.

Üzülmemek elde değil!

2018 yılının ilk yazısını böyle duygularla yazarken, geçip giden tüm yıllar gibi 2018’de Kırşehir için yine boş bir yıl olacağının endişesini taşıyorum.

Ama her şeye rağmen 2018 yılının güzel geçmesini istiyorum. Özellikle Kırşehir için sorunlarının çözüldüğü, nüfusunun arttığı bir yıl olmasını düşlüyorum.

Demokrasiden, çok partili siyasi yaşamımızın giderek olgunlaştığı, terör olaylarının bitirildiği bir yıl olmasını istiyorum.

2018 yılında ülke olarak, Kırşehir olarak umutlarımız tomurcuklanıp bizlere yaşama sevinci katar mı?

Öyleyse merhaba yeni yıl, merhaba 2018, merhaba umut ve insanlık diyelim gitsin.

Yazımızı sizin de seveceğiniz bir söz ve bir fıkrayla sonlandıralım.

İşte sözümüz: “Yerken ağzınıza girene, konuşurken ağzınızdan çıkana dikkat edin!”

İşte fıkramız: Eşeğin biri ormanda hiç durmadan anırıyormuş bütün hayvanlar “Yeter artık yahu, kafamız şişti!” demişler.

Eşek “Size ne be?” diye diklenmiş.

“Benim keyfime kim karışır? İstersem nara atarım, istersem çifte atar, anırırım!”

…Ve yine başlamış anırmaya!

Diğer hayvanlar eşeğin ne biçim eşek olduğunu bildikleri için:

“Aman çirkefe taş atmayın üzerinize sıçrar” diyerek mecburen tahammül ediyorlarmış.

Bir gün Kral Aslan ormana çıka gelmiş bakmış eşek anırıyor bir kükremiş ki, eşek sus pus…

Beygir yavaşça eşeğin yanına gelmiş “hadi” demiş “Anırsana!”

Eşek “Yooo” diye cevap vermiş. “Her ne kadar eşeksem de o kadar eşek değilim… Benim eşekliğim buraya kadardır!”