Bir korona belası musallat oldu ki insanoğlunun psikolojisi bozuldu, başı döndü. Geçim sıkıntısı, hayat pahalılığı, işsizlik ve diğer problemler kimselerin aklına gelmiyor, gündem sadece korona virüsü olduğu için koronayla yatıyor, koronayla kalkıyoruz. Bizim dahi yayın akışımız değişti ne haber yapacağımızı ne yazı yazacağımızı bilemez olduk. Adeta yaprak kımıldamıyor. Ama yine de sorumlu gazetecilik anlayışı içerisinde bu gündemi oluşturmak ve bir şeyler yazmak zorundayız.
“İnsan bu çeşit, çeşit huyu var, türlü, türlü suyu var.” Derlerdi büyüklerimiz. Eeee! Doğru söze ne denir? Her Ramazan ayına girmeden bir, iki hafta önce ticari ahlaktan uzak ve sadece cebine gireceği parayı düşünen, vatandaşı yontma ve soyma aracı olarak gören kişiler Kırşehir’de fiyatları iki katladılar. Bir hafta öncesinden bir liraya aldığınız herhangi bir ürün Ramazan ayı geldikten sonra “nasıl olsa alacaklar“ düşüncesiyle iki veya üç lirayı buluyor. Bu sene işin içine hesapta olmayan korona belası girince ticari ahlaktan uzak esnaf için düğün bayram oldu, fiyatları daha önceden ikiye hatta üçe katladılar. Şimdi “Bu nasıl insanlık, bu nasıl adamlık, bu nasıl Müslümanlık?“ diyerek yazsak, “Fırsatçılık yaparak fiyatları ikiye, üçe katlamak insanlığa, adamlığa sığar mı? Bunları denetleyen yetkili merciler neredeler?“ dersek hata mı yapmış oluruz?
Günümüz hayatında en zor olan konulardan birisi helalinden alın teri ve dürüstlükle para kazanmaktır. Dürüst para kazanan insanların iki yakası bir araya gelmez. En kolayı ise ahlak ve utanma duygusundan, vicdandan, merhametten, Allah korkusundan uzak her türlü pisliği yaparak kazanılan paradır. Bir insanın alnının şah damarı kırılmışsa uyuşturucu kaçırarak, kadın ticareti yaparak, hırsızlık ve dolandırıcılık yaparak kolay yoldan çok para kazanır ve zengin olur. Son model arabalara biner, plajlara tatillere gider, kazandığı haram parayla zevki sefa içerisinde yaşar. Ancak dürüst insan ahlaklıdır, utanır, vicdan, merhamet sahibidir, Allah’tan korkar çalamaz, çırpmaz emeğiyle, alın teriyle, namusuyla, şerefiyle çalıştığı için helalinden kazanır zor şartlarda yarı aç, yarı tok yaşamaya devam eder. Çarşı ve pazara alışverişe gidenlerin büyük çoğunluğu ise emek zoruyla, alın teriyle ve belli bir maaş karşılığı çalışan, helalinden zor ve az para kazanan insanlardır. Bu insanlara yüksek fiyata ürün satmak ayıptır, günahtır, ahlaksızlıktır. Bedava verin demiyoruz uygun olanı ve hakkınız olan kâr payını koyarak satın diyoruz.
Yetkili makamların gerekli denetimleri yaparak bu vurguna ve vatandaşın soyulmasına dur demelidir.
Kırşehir Belediyesi Zabıta memurları pazarın kurulduğu günler kendilerine ayrılan alanda oturmamalı sürekli pazarı dolaşarak fiyat kontrolü yapmalıdır.
Ayrıca Kırşehir’de ekmek fırınlarının durumunun içler acısı ve hijyen ortamından uzak olduklarını bu köşelerde defalarca yazmıştım. Mübarek Ramazan ayına girdik tek fark korona virüsünden dolayı ağızlarında maske var başka değişiklik yok. Ellerinde eldiven, üzerlerinde temiz iş önlüğü, başlarında şapka yok, ellerini silmeleri için yanlarında kâğıt havlu yok. Vatandaş Ramazan ayında yumurtalı pide yaptıracak fırındaki görevli hamuru açıyor yumurtayı üzerine kırıyor ve eldiven kullanmayan elleriyle hamuru mıncıklayıp duruyor, eli temiz mi, tırnakları uzun mu, kısa mı? Bilen yok zaten elinde eldiven, üzerinde temiz iş önlüğü ve başında şapka yok. İnsanın o pideyi yiyesi gelmiyor ama bizim insanımız halinden o kadar memnun ki durumu ilgililere ileteceği yere sıraya giriyor, ilk önce pide almak için sıra kavgası yapıyorlar ama bizleri görünce akıllı işini deliye yaptırır hesabı “ yahu kardeşim nasıl gazetecisiniz, nasıl yazılar yazıyorsunuz, fırınların durumu içler acısı, ekmeğin, pidenin kalitesi yok niye gündeme getirmiyor, niye yazmıyorsunuz?” diye serzenişte bulunuyorlar.
Biz onlara “Peki siz neden şikayetlerinizi ilgili kurumlara iletmiyorsunuz?”“ deyince “Bizim dememizle olmuyor!“ diyorlar. Daha doğrusu uyanık geçinerek maşa kullanmak istiyorlar.
Ekmek fırınlarında belirttiğim konular dönerciler, köfteciler, çiğ köfteciler, pastaneler ve lokantalar içine geçerlidir.
Buradan Kırşehir Belediyesine, Sağlık Müdürlüğüne, Tarım ve Gıda Müdürlüğüne seslenerek ekmek fırınlarının, dönercilerin, köftecilerin, çiğ köftecilerin, pastanelerin, lokantaların sürekli denetlenerek hijyenik ortamda daha kaliteli hizmet vermeleri sağlanmalıdır.
Korona virüsü nedeniyle tüm dünyada uygulanan ve yayılmasını önleyen tek konu insanların aralarındaki mesafeye dikkat etmeleri ve mümkün olduğunca evlerinden dışarı çıkmamalarıdır. Bunun için devletimiz altmış beş yaş üstü ile yirmi yaş altına sokağa çıkma yasağı getirmiş ayrıca Büyük Şehirlerde hafta sonları resmî tatillerde birleştirilerek sokağa çıkma yasağı uygulanmaktadır. Bu karar alınırken tıp alanında eğitim görmüş, üst düzey tıp adamlarından oluşan bilim kurulu karar vermektedir.
Zaman, zaman evin acil ihtiyaçları için dışarı çıktığımda görüyorum ki Ankara caddesi, Terme caddesi insandan geçilmiyor PTT’nin önü insan selinden geçilmiyor, insanlar adeta hayatla dalga geçiyorlar ve ölüme meydan okuyorlar. Bankaların önleri aynı şekilde. Birde bu kurumlarda işi olanlar var onlarda maşallah aralarındaki mesafeye hiç dikkat etmedikleri için başlarına polis memurları konularak, demirlerle koruma yapılarak aradaki mesafeye uyulmaya çalışılıyor, ama polisin olmadığı yerler de kim kime, dum, duma.
Allah aşkına “taktir ilahi“ diyen herkes dışarıda, “bunaldım, sıkıldım” diyen herkes dışarda bunların hepsinin mi işleri var.
Evinde oturmakla sıkılan, bunalan insanlara peki günlerce evine gitmeyen, sokağa çıkmayan sağlık görevlilerinin canı yok mu dersek hata mı yapmış oluruz.
İşin özeti nedir biliyor musunuz ?
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ ün dediği gibi “Cehaleti bitirmeden yoksulluğu bitiremeyiz“ sözünde olduğu gibi bizim başımıza ne gelirse cehaletten geliyor. Bizim bir an önce cehaleti yenmemiz lazım. Zira cahil olmayan toplumlar devletin kanunlarına, yasalarına, talimatlarına uyarlar. Bizim toplumumuz gibi cahil toplumlarda ateşin üzerine körükle giderler.
Allah yardımcımız olsun.