Bu iki kavram Kırşehir siyasetimizin içinde boğulduğu sürekli bir durum.
Önceleri, demokrasi gazisi bir şehir olmanın, bu demokrasi probleminin ana kaynağının Adnan Menderes ve Osman Bölükbaşı rekabetinden ileri geldiğinin sebeplerini genç yaşlarda henüz siyasete girmediğim de kavramakta zorlanırken, Kırşehir tarihinin siyasal probleminin, aktif siyaset hayatına atıldığımda demokrasi sorunları yığının, geçmişte ve bugün siyasi rol oynayanların hiçliği ve acizliği gerçeğinden öte bir şey olmadığını keşfettim.
Kırşehir bir avuç nüfusa sahip. Böylesine azınlık yığınlarının olduğu bir kentte tüm siyasi partilerin kendi içlerinde gruplara ayrılıyor olması, karşı cephe partileri ile Kırşehir'in kaderini belirlemek üzere bir araya gelememesi bir hiçlik değil de ne?
Düşünsenize, Kırşehir siyasi tarihinden bugüne gelmiş, bugün yerel seçimler adına Belediye Başkan adayı çıkanların sayısı nüfusun 100/1 i kadar değil.
Parti genel merkezleri tarihten bu yana olduğu gibi, ısrarla diktatörya aday atamaları gerçekleştirirken, sözde şehrin demokrasi fedaileri gıkını dahi çıkarmadan olana bitene göz yumuyor, bir tane yiğit çıkıp partisinin genel merkezine; “ben demokrasiye adayım, atama kabul etmiyorum, beni halka götürülen anketler, parti üyelerine götürülen sandıklar, parti üyelerinin görüş ve öneri mektupları aday çıkarmalı” diyemiyor.
Parti genel merkezleri, adeta dedikodu balonlarıyla yaratılan, suni adayları siyasetin merkezine sokmaya çalışıyor.
Ötelerden bu yana yaptığım gözlemler neticesinde; Kırşehir siyasetinin sömürülmesine, gayri resmi memur atamalarına, Atatürk'e yapılan hakaretlere, milli değerlere getirilen yozlaştırmaya, ekonomik bunalıma, üretimsizliğe, kültür ve sanatsızlaşmaya sesini dahi çıkarmamış ne kadar politikacı var, şu an hepsi yerel seçimler vitrinine oynuyor.
Yaz-kış partisinin işçiliğini yapmış, ter dökmüş, geceyi yorgan yastığını taş bilmiş ne kadar sahici partili varsa hepsi bir bir kıyıma, ayrışmaya, yok edilmeye çalışılıyor. Yani bir hiçlik ve acizlik hem kedilerini hem Kırşehir siyasetini sonuçları kaldırılamayacak bir erozyona götürüyor.
Demokrasiden, barıştan, bir arada yaşamdan bahis dahi edilmemiş,
Son zamanlarda ardı ardına gelen şehit haberlerinin önünü kesilmemiş,
Açlıktan ve yoksulluktan kırılan milletin derdine deva olunmamış,
Onca ekonomik giderin altında kalan esnafa elini uzatılmamış,
Türkiye siyasetinde yaşanan, milli değerlere karşı yapılan saldırıları hiç bir suretle yüreğini ortaya koyamamış,
Dün başlayıp, bugün büyüyerek, gelecek için bir tek siyasetçi dahi yetiştirememiş,
Ne kadar hiç ve aciz bir yığın varsa, bugün karşımızda, bizleri ve bu şehri yönetmenin talebi içindeler.
Biliyorum ki, yarın belki sadece başkan değişecek, ya da değişmeyecek; ama güzelim Kırşehir benzer acıları çekecek.
Kırşehir halkı, göz göre göre bir kez daha uyutulacak.
Çünkü; senaristler aynı senarist, oyuncular aynı oyuncu, piyonlar aynı piyon.
Ve sular akalı çok oldu, iş işten geçti, adaylar için mi, hayır, ciddiye dahi almıyorum; ama sular yine Kırşehir için, aktı geçti ve bize kalan büyük bir HİÇ..