Sizi, hiç bir dünya telaşına değişmedik. Alkol masalarında mücadelemize sövmedik. Yoldaşlarımıza gülüşmedik. İlkeleri meze etmedik. Halkın ağırlığından başka hiç bir şeyi, sizlerden üstün tutmadık. Yenilmelerin acısından hafif bilmedik kavgalarınızı…
Nereye gidersek gidelim, sizin sıvışıp kaçtığınız anlarda; biz hep mücadeleyi yürüdük, hakkı yürüdük, halkı yürüdük hep. Zaferlerinizi içimizde bir barış, bir cumhuriyet sevinci gibi yaşadık.
Duruşunuza güvendik. ''Adaleti paylaşacağız'' dediğiniz dilinize.
Yoksulların kederi, halkın alın teri
Hak, hukuk, adalet diyenlerin
Umuduyla baktık yüzünüze. Utanmadınız!
Sözde haksızlığı haykırdığınız sesinize, soluğumuzu verdik. Bedenimizi verdik. Geldiğiniz bugünlere. Bütün hapishanelerin penceresi yaptınız yoldaşları. Sonra tutup, size güç verenlere, kenar mahallelerin yalnızlığını gösterdiniz. Bir özrü bile, dile getirememenin kibri ve küstahlığıyla.
Bu hep alışkanlığınızdı. Ve mücadelesini yukarıda tutanlar zirvelerinize eğilip, alışkanlıklarınıza yenilmedi.
Boşluğa umut sallamayın. İlişkileriniz zulme karşı yenik büyüyor. İlişkilerinizi yenik büyütüyorsunuz zulme karşı. Babalarınızdan başka bir doğru bilmeden, harcıyorsunuz örgütsüz zamanı. Sistem yine yeniden teslim alıyor, fukaranın parlatamadığınız umutlarını.
Halk türkülerini yine kimsesizliğine söylüyor. Anaların sütünde aydınlık yok, babaların omuzları yine karanlık. İnsan harcayan nefesleriniz, susturdu, demokrasiyi avunan bir şehri.
Daha bugünden, halkın gelecek umudundan çıktınız.
Sizin ortak türkünüz yok. Ortak adaletiniz, hukukunuz, yoldaş bilinciniz. O yüzü pudralı burjuva şarkılarınızı kendinize söylüyorsunuz. Daha gelmeden gidişinizi bekliyor herkes.
Koro halinde öldürüyorsunuz, yüksek sesle şiirler, türküler söyleyenlerinizi.
İnceliğiniz, yalnızlığınıza döne döne bitecek. Parazit kültürünüzde, sofralarınıza oturmak büyük haksızlıktır onurunu avucunda taşıyanlara.
Vardığın en büyük uzaklık Kervansaray etekleri olanlara, ne barış, ne yoldaşlık, ne örgütlülük anlatılabilir.
Güzel olun diye karşı durduk. Barış ayağa kalksın diye karşı durduk. Halk gerçeğinize inansın diye karşı durduk. Tüm olanlarınıza rağmen, biz cumhuriyeti yüreğimizde eleyerek sevdik, halkı aklımızdan geçirerek.
Sizden belki ama, halktan geri çekilmek yakışmaz. Çizmelerimize, yazmalarımıza, konuşmalarımıza.
Mustafa Kemal'in, Anadolu'nun, Hakkın işaret ettiği yerde durucaz. Başımız dimdik, adaletinize eğilip bükülmeden. Ve bu coğrafyanın gözyaşlarına dokunarak, af diliycez. Size güven duyup emanet ettiğimiz umuttan ötürü.
Sonra kendimize, gitmeniz iyiliktir diyicez. Sizinse buna, vicdanınızdan başka yanıtınız olmayacak. Bir cümleden diğer bir cümleye vurucaz her birinizi. Halkın bütün vebali yağacak gece uykularınıza, düşünüzde ellerimizi boğazınıza sarıcaz. Sonra dönüp hakka gövdemizi, küllerinizden bu halka, bir avuç umut istiycez.
Ömrümüzden öteye taşıdıklarımız, keşke siz bu şehirde doğmasaydınız.