Çocuklarımıza yapılan her türlü kötülük affedilemez. Aç ve açıkta bırakılamaz. Sevgisiz ve korumasız olamaz. Doğumundan başlayarak gençlik dönemine gelinceye kadar, beslenmesinden eğitimine, oyunlarından oyuncaklarına, giyiminden eğlenmesine, sevinçlerinden üzüntülerine her konu bizi ilgilendirir. Sokak çocukları, öksüz yetim çocuklar, boşanmalar sonucu mutsuz umutsuz çocuklar.
Herkes çocuğunu gözü gibi korur. Korur değil koruduğuna inanır. İşin böyle olup olmadığına yakından bakalım Bilindiği üzere çocuğun beslenmesi, giyimi, eğitimi, oyuncakları, korunması, hem aileleri, hem de devletimizi ilgilendirir. Net ve tek kelime ile hem aileler, hem de devletimiz üzerine düşen görevleri doğru dürüst yapmamaktadır. Yapmayı da bilememektedir. Biliyor olsa bile tek başına başaramamaktadır.
Çocuklarımızın göz, kulak, diş, boy, kilo sorunları var mı? Yok diyorsanız çocukların yoğun olarak bulunduğu alanlara gidin. Göreceğimiz manzara, içimizi karartır. 
Hastanelerimize gidin. Çocuk polikliniklerin alanına gidin. Göz doktorlarının, diş doktorlarının, kulak, boğaz, burun doktorlarının, ortopedi doktorlarının önünün, çocuk hastalarla dolu olduğunu göreceksiniz. Hatta doktorlar çocuklarının bekleme salonlarında hareketlilikleri görüyorlar ve onları oyalamak için oyun parkları oluşturduklarını da görürsünüz. Hatta çocukların ergenlik durumlarında psikiyatri doktorlarının önünün psikiyatri hastalarıyla dolu olduğunu görürsünüz.
Çocukların giyim ve kuşamlarına da bir bakın. Akıl almaz derecede pahalı fiyatlar. Çocuklarınız için oyuncaklar alırsınız. Çocuk oyuncaklarının fiyatları da oldukça yüksektir. Çocuklarınıza çocuk kitapları almak isteyiniz. Yirmi otuz yapraklı kitaplar çok yüksek fiyatlarladır. Hele çocuklar için satılan ve cicili bicili kâğıt ambalajlarda satılan yiyecekler, yani abur cuburlar da hiçbiri sağlığa uygun olmadığı halde, onlarda yüksek fiyatlarla satılmaktadır. Hatta hiç birinin adı Türkçe değil. Üstelik uzmanları bu ürünlerin kanserojen olduklarını ifade etmektedirler. Gerekçeleri de çok açık. Bu ürünlerin raf ömrünü uzatmak için kullanılan katkı maddelerinin kanser yapıcı olduğunu söylüyorlar. Şunu açıkça söyleyim. Çocuklarımız tüccarların kazanç kapısı.
Hiç yerli üretim oyuncaklar var mı? Çocuklar bu oyuncaklarla oynamasını biliyorlar mı? Büyük çoğunluğu ÇİN malı oyuncaklar. Neden ÇİN malı oyuncaklar? İthalâtçının kazancı iyi. Aileler ve devlet de bu işin yerlisini ve daha sağlıklı olmasına önem vermediği için, yer gök yabancı oyuncak ürünlerle doluyor.
Bizim sanat okullarımız, meslek yüksek okullarımız, endüstri meslek okullarımız, küçük sanayi sitelerimiz var mı? Bizim işsiz genç sayısı milyonlarca mı? Buralar organize edilse, teşvik edilse, küçük çaplı destekler yapılsa, buralarda çocuk oyuncaklarının her çeşidini yapmak mümkün olamaz mı? Olur diyorsanız neden kendi çocuklarımızın oyuncaklarını kendimiz, hem öğrencilerimize yaptırmıyoruz? Gençlerimize iç sahası oluşturmuyoruz?
Neden çocuklar erken menopoza giriyorlar? Neden çocuklar obez oluyorlar? Neden çocukların kalçaları oransız büyüyor? Neden çocuklar kısa boylu kalıyorlar? 
Bunlar yetmiyormuş gibi çocuklarımız üç yaşından başlayarak yarış atı konumuna sokup, çocukluklarını yaşayamadan gelecek kaygısını yaşatıyoruz. O kurstan o kursa, o okuldan o okula, o dershaneden o dershaneye, o özel öğretmen o özel öğretmene koştur babam koştur. 
Bu koşuşturma halk çocuklarının isteği sonuca ulaştırıyor mu? Ne gezer. Çocuk kafayı üşütüyor. Sap gibi ortada kalıyor.
Bakın Japonya’da hiçbir çocuk on yaşına kadar hiç sınav yapılmıyormuş. Çocukları ağırlık olarak oyun oynamalarına ortam hazırlıyorlarmış. Sonra eğitim ve öğretimlerini yaptırıyorlarmış. Biz de neden çocuklara, çocukluklarını yaşamadan, yaşatamadan
çocuklarımızı paragözlerin insafına terk ediyoruz. 
Ey anneler ve babalar. Büyükanneler büyükbabalar, ağabeyler amcalar ve ey devletim. Bu konuları yeniden düşünmek ve çocuklarımızın çocukluklarını yaşayabilmeleri ve tüm çocukluk ihtiyaçlarını yerli ürünlerle ve daha ekonomik fiyatlarla elde etmelerini sağlamanın zamanı gelmedi mi?