Benim yazılarımı takip edenler son yazımın son cümlesinin" Bundan sonraki bir kaç yazım seçim tahminleri üzerine olacak" kısmını not etmişlerdir sanırım. Bu yazımda, söz verdiğim gibi bu tahminlerimin ilkini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Benim yazılarımı takip edenler son yazımın son cümlesinin" Bundan sonraki bir kaç yazım seçim tahminleri üzerine olacak" kısmını not etmişlerdir sanırım.
Bu yazımda, söz verdiğim gibi bu tahminlerimin ilkini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ve de bu girişten önce bir hastalığı,bir açmazı,bir kötü siyaset örneğini,okur yazar insanlara,adab-ı muaşeret kurallarını bilmek zorunda olan kimselere , asla ve asla yakışmayacak,siyasetin olmazsa olmaz ilkesi "pragmatizmi" bir kenara atarak; yıllar öncesinin hıncını alırcasına , kindarca ve gaddarca ortalıkta dolaşan bir laf-ı güzafa, bir ... neyse burada kesmeliyim.
Bundan yaklaşık bir birbuçuk ay önceydi; ya da CHP'nin ön seçim yapmadığı bir zaman dilimi sanıyorum.
Bir dost meclisinde, herkese hangi partiye oy verecekleri soruldu. Herkes de açık yüreklilikle hangi partiye oy vereceklerini ve de gerekçelerini dile getirdi.
Bir ön kamuoyu yoklaması gibiydi ve herkes de birbiri ile sırdaş olarak o toplantıda bulunuyordu.
Hatta o gruptan bir kaç kişi de, HDP oy vereceklerini ve gerekçelerini sıralamışlardı.
Bir üst düzey okuyan yazan dost grupta geçti bu tartışmalar.
Ve de Mayıs 2015 ikinci haftasında öğrendim ki,ve de kimler kime nasıl anlatmışlarsa da o güzel ve detay tartışmalardan kırpıntı olarak ve her zaman dedikodu yapmayı siyaset yapmak sanan bir takım zerzevat tarafından, benim en yakın dostlarıma "Uğur Gönül....toplantıda CHP'ye oy vermeyeceğini söylemiş,çok ayıp etmiş...!!!" babında feed back iletildi tarafıma.
Değerli dostlar, değerli okuyanlarım…
İyi kötü benim düşüncelerimi, objektif tavırlarımı biliyorsunuz.
"İyiye iyi, kötüye kötü" demek gibi bir "kötü!" alışkanlığım var ki; başıma da her türlü sıkıntı bu alışkanlıktan geliyor ve de bazı kendini bilmezler, beni yıldıracakmış gibi tehdit edip atıp tutuyorlar. Onların kimlerle, nasıl bir alış-veriş içinde bulunduğunu çok iyi bildiğimden ve sadece bu nedenden suskunluğumu, sanırım "korkaklığıma" veriyor olmaları zannından bir an önce ayrılmalarını temenni ederim.
Konuyu dağıtmayalım.
Gelelim o üç ay önce yapılan toplantıya…
Bu sözün, o sırdaş arkadaşların birinden çıktığı malum ve de tahminim doğrudur. Artık o arkadaş günah çıkarmazsa, benle selam ve sabahı da kessin. Buradan cümle aleme duyurulur. Bu mesajı o arkadaş (zannettiğim) kişiden alan kişi de, ona buna dedikodu yapmadan önce gelsin, bir bana konuşsun. O dedikoducudan ben bunu beklerim.
Lanet olsun!..
"Aynı hamam aynı tas." Yıllar geçiyor, yeni insanlar siyasete,partiye katılmıyor, eskiler yerlerini daha da pekiştiriyor.
Yav!
Uğur Gönül'ün bir tek oyu var. Etki edeceği hiç bir çevresi yok. Yazmıyor, çizmiyor. Aleyhte -söz verdiği gibi- bir tek lâf etmiyor. Eleştirilerine de -dinleyen olmadığı için- ara verdi. “Kırşehir Çiğdem” Gazetesi'nde uzun süredir, sırf bu nedenden dolayı yazmıyor ve neden yazmadığı için de eleştiri alıyor. Siz bir özel mecliste konuşulan bir sözü, üstelik te çarpıtarak sağa sola yaymaktan ne keyif alıyorsunuz, ya da partiniz için bunun faydası ne? Mantığı ne?
Şimdi gelelim işin özüne…
"Bu seçimlerde sandığa gitmeyeceğim, cezasına razıyım" demek ayrı "oyumu CHP'ye vermeyeceğim" demek ayrı.
Bu ayrımı yapamayan bir siyasetçi, gitsin kendi işini yapsın,siyasetle miyasatle uğraşmasın, kendi partisine de daha fazla zarar vermesin.
Siyasetçi, kazanmayı isteyen biri, herkesi kucaklamayı bilmeli. İçindeki kin ve garezi bir kenara atmalı. Kişisel hırs ve kinini bir kenara atmalı. Çünkü onun için öncelikli olan partisi olmalı. Heyhat ki; günümüzde particilik "ideoloji"den koptuğu için, bir çıkar aracı olduğu için, bu tür insanlar o partinin üst düzeyinde söz ve koltuk bulabiliyorlar.
Sonuç da, bu nedenden her zaman "hüsran" oluyor. Bir geçmişe bakıp biz ne "..... yaptık" (pardon, araya "yanlış" kelimesi girmesi gerekti.) demiyorlar --deme kapasiteleri yok-- diyemiyorlar.
O zaman öyle bir temayülüm vardı. Şimdi kamuoyu araştırmaları biraz daha netleşti, doğal olarak bizim tercihlerimiz de değişti. Bu da ayrı bir konu. Zaten bu durum böyle olmasaydı, seçim sonuçları aylar öncesinden belli bile olurdu.
Sanırım ne demek istediğim anlaşıldı. Ben daha ağır sözler sarf etmek istemiyorum ve de "kem söz sahibine aittir" deyip bu konuyu burada kesiyorum.
Geçen yazımda hiç gerçekleşmeyecek bir tahminim için, beni maddi yönden sarsacak iddiaya girdiğimi söylemiştim. Bu yazımda o iddianın detaylarını vermek istiyordum ama "at gözlüğü takarak siyaset yapanların" kuru iftiraları ve yılların kin ve öfkelerini her fırsatta sağa sola kusarak benim suskunluğumu fırsat bulmaları bu açıklamamı engelledi.
İnşallah, bir aksilik çıkmazsa, önümüzdeki yazılarımda ve de seçimler öncesi bu tahminimi ve gerekçelerini sizlerle paylaşabilirim.
Benimle o "olamaz" dedikleri tahminim için iddiaya girenler, sonuçların gerçekleşmesi durumunda da üçer takım elbise ayakkabı ve de ayrı müştemilat için şimdiden bütçelerini ayarlasınlar. Çünkü 8 Haziran günü her hal ve şartta onların yakalarına yapışacağım.
Onlar düşünsün.