Hayat, hakikati yaşamak ve yakalamak sanatıdır. Yakaladığın biraz uzak! Hakikati hem yaşayıp hem de söyleyeceksin! Ama bunları zamanında ve saatinde söyleyeceksin Zamanında söylenmeyen hakikatler, etkisini kaybeder. Hakikati yakalama ve söyleme sanatının en yaygın olduğu meleklerin basında hukuk gelir!
En büyük, en doğru, en etkili anayasalar, kanunlar tam ve doğru uygulanmadıkları takdirde süs bitkilerine benzerler. Süs bitkileri bahçelerde, kitaplar, kitaplık raflarında kalır. Yazılanlar, aş-ekmek-su... gibi insan ruhunu, zihnini, düşüncesini beslemelidir. Hürriyetin sosyal hayatın en büyük silahı ve düzenleyicisi anayasalardır, kanunlardır. Yüzyıllardır, dünya milletleri yasaların eşit uygulanması idealinin peşinden koşmaktadırlar. Toplumun bir kesimini hedefe koyup diğer kesimini tartıya almayan partizan hukuk uygulamaları bir vahşettir! Bir iktidar partisinde on bir yıl il başkanlığı yapmış bir hâkimden adalet beklemek mümkün küdiğdir! Onun ruhu, kafası, kirli partizanlıkla dolmuştur! Kafasını boşaltmadan, erdemle, ahlakla, hukukla, hak ve adalet idealiyle doldurmak mümkün değildir. Çünkü siyasallaşmış bir kalıp, başka kalıbı kabul etmez! Türkiye'nin yaşadığı son yarım asra yaklaşan döneme "kirli partizanlıkların romanı" diyebilirsiniz. İnsanları kirletmek kolaydır ama arı-duru hale getirmek zorun da zorudur. Yasaların eşit-kayırmasız-tarafsız uygulanması; milli vicdanı, milli haysiyeti, milli varlığı korur ve geliştirir. Tarih şuurunu ve kürsü vicdanını canlı tutar. Bu ilkelere bağlı kalan hakim, siyasete boyun bükmez. Adaletin vicdan, huzuru, siyasal uşaklıktan daima üstündür! Partizan hakim, ilk önce kendinin rezaletine yol açar! Yargı gücüne siyasal zehiri akıtmayan yargı mensubu yücelir gider. Pascal'ın sözünü hukuk uygulayıcıların evlerinden çıkarken her gün okumaları gerekir: "Kuvvete dayanmayan adalet zayıf, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir! "Siyasal kuvveti, siyasal zorbalığı baş tacı yapanlar, ülkelerine ve milletlerine en büyük kötülüğü yapmış olurlar. Günümüzde hukuk ve adalet, partizanlaşmıstır! Bu ise, yukarda değindiğimiz gibi vahşettir!
Düşünceleri, kültür ve ideali, kopyalanmayacak, kiralanmayacak tek lider Atatürk'tür. O'nun düşünceleri, fikirleri, kültürü ilim ve irfanı, milletin yüksek tarih şuurundan doğmuştur! Bu nedenle Atatürkçü Düşünce, fikren bir demir bilektir! Hürriyet ve demokrasinin en yoğun yaşandığı düşünce platformu Atatürkçü Düşüncedir.
"Devletimizin banisi ve milletimizin fedakâr, sadık hadimi, insanlık idealinin âşık ve mümtaz siması; eşsiz kahraman Atatürk! Vatan sana minnettardır. Bütün ömrünü milletine verdiğin Türk Milletiyle beraber senin huzurunda tazim ile eğiliyoruz. Bütün hayatında bize ruhundaki ateşten canlılık verdin. Emin ol! Aziz hatıran, sönmez meşale olarak ruhlarımızı daima uyanık ve ateşli tutacaktır!"
‘’- MEB sık sıkı Atatürk Cumhuriyeti'ni, lâik ve demokrat dünya görüşünü aşağılamaktadır:", "Sizin anladığınız lâiklik, camileri ahıra çevirmektir!" İftira, suçtur. Kamu görevlisinin iftirasının cezası daha fazladır. Lâik Cumhuriyet, İslam’ı yüceltmiş ve yükseltmiştir. Hür ibadet, ancak ve ancak; laik rejimde mümkün yüz yalı aşan Cumhuriyet Türkçesinde hiç kimse inanç ve ibadetinden dolayı aşağılanmamış, horlanmamıştır. Herkes istediği gibi en iyi şekilde ibadetini yapmıştır. İslâm'ın gereklerini yerine getirmiştir. Emperyalist kuvvetler özellikle Batı Anadolu'da yakıp yıktılar. Ama bunların tümünü en iyi şekilde milletin hizmetine kazandıran Cumhuriyet devrimi olmuştur.58 İslam ülkesinde İslam’ın en iyi, en temiz, en güzel bir şekilde yaşadığı tek ülke lâik Türkiye'dir. Eğitimle, ibadet kurumlarıyla İslam, Türkiye'de yücelerde ve yükseklerdedir. Lâik Cumhuriyet’e ve O'nun kurucusu Mustafa Kemal'e iftira atmak, dolaylı-dolaysız saldırmak cahil ve zırcahil aydınlara(!) hiçbir şey kazandırmaz.
19 Mart darbesiyle de basta İmamoğlu olmak üzre aydın ve aydınlık kamu görevlilerine saldırmaya başladılar. İthamların delili-somut-açık-net biçimde ortada yokken bir yıldır adamı zindanda tutuyorlar. Bunlar yetmemiş gibi bir de Casusluk ithamında bulundular. Merdan Yanardağı da buna iliştirdiler. O da casusluktan alandı! Bunlardan casus çıkmaz. Bunlar aynı zamanda Türkiye'nin bilge ve bilgin kişileridir. Fikir adamlarıdır Tek suçları "güçlü olmak"! Bilim ve bilgi açısından bir türlü yenemiyorlar. Ondan sonra başlıyorlar iftiraya, karalamaya, yersiz ithamlara. Savcının, ifade alırken İmamoğlu’na söyledikleri de bunu doğruluyor: "Yüzüme bakarak konuşma!", "Biz sizi sorgulamazsak yarın siz bizi sorgularsınız! "Bu sözler ortada ciddi delillerin bulunmadığının ifadesidir. Medeni insanlar, yüze bakarak konuşur. Önüne bakarak, tavana bakarak değil! Adalet mekanizması, kişiyi, aşağılayıcı bir üslûp takınamaz. Buna hakkı yoktur. Adalet zayıflarsa, toplumda; barış-huzur-güven-refah duygusu da kalmaz. Adaletsiz düzen, toplumu ayrıştırır!
Hukuk adamlarının bir sözü ya insanı yüceltir ya da tahkir eder. yargı adamları, insanı tahkir etmeyi değil, yüceltmeyi ilke edinmelidir! Siyasal parti kurumunun kirli partizanlığı, hukuk dünyasından kovulmuştur! Devletin en soylu görevi yargı gücünü, parti saldırılarından özerk tutmaktır.
Yargı adamı, vicdanının yanına, hiçbir zaman «siyasal cüzdanını» koymamalıdır. Yargı dokusunun, ‘’siyasal cüzdanı’’ Yoktur!
Devam Edecek…