Doğan, büyüyen, aklı yeten her insanın bir hedefi olur. Hedefine kimi kararlı adımlarla yürür, kimi sürünerek, kimisi de nereye nasıl yürüyeyim demeden, hedefi olmadan kiminle neyle meşgul olmak ister ise her zaman ayrı, ayrı şekilde durup, hedefe gitmek yerine güne zamana göre ayak uydurur.
Zor olan da bu yapıdaki insanlarla uğraşmak onlardan vefa beklemek. Şimdi biz neden vefasız olduk, neden insanlar birbirini sevmez kin, garez ile insanlara bakmak yaşamımız oldu. Yeni doğan bir bebek nasıl bakıma muhtaç ise insan olarak bizler de manevi bakıma ihtiyacımız var, tabi Allah’ın emri Peygamber izleri ile kulaktan dolma değil okuyarak araştırarak en güzeli bulmalıyız.
İnsanlık çöküşte, insanlık sadece kendi menfaatine olanın peşinde, insanlık “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” sözünde.
Peki böyle mi yaşamalıyız?
Hep anlatırlar, yapılan fedakarlık canına, tenine dokunacak el kesesinden bonkerlik yapmayacaksın ki senin gerçek insanlığın ortaya çıksın. Yani yapacağın maddi manevi fedakarlık canına, tenine dokunacak, millet malı ile gösteriş yapmayacaksın.
Şimdi ki yaşadığımız günlere bakalım. Yukarıda saydığımız özellikler başta olmak üzere İslam’a Müslümanlığa yakışacak nasıl bir yaşam içerisindeyiz.
Toplum olarak kopuyoruz baba evlattan, evlat babadan kaçar oldu, maddi sıkıntılar sebebi ile aileler dağıldı, dağılıyor. Güle oynaya düğünler yapılıyor, ardından fındık kabuğunu doldurmaz meseleler ve mahkeme kapıları, ortada mağdur olan varsa çocuklar yoksa aile büyükleri, kinler nefretler...
Ülkemde her yaşam yeri birbirinden farklılık göstermiyor, sosyal medya aracılığı le insanlar rahatlıkla bütün olumlu veya olumsuzluklardan gayet rahat bir şekilde haberdar olabiliyor. Toplum içerisinde yaşanan Onlarca olaylar kimisi insanların çok canını yakarken, kimisi insana ders veriyor.
Toplumumuz kulaktan dolma bilgilerle araştırmadan, okumadan, duyduklarını, dedikoduları olmamış, yaşanmamış olayları olmuş gibi yaşama alışkanlıklarına kapılarak, kendi bile kendi söylediklerine inanır hale gelmiş durumda. Bu nahoşluktan kapılar ardında bekleyen gülen menfaatleri doğrultusunda hareket eden uydurma akıllı insanlar, onlara rant kapılarını sonuna kadar açık ediyor.
İşte bulanık havada kendi menfaatini arayanların ekmeklerine yağ sürülmüş olunmasının avantajını bu ülkenin siyasi kanadı başta olmak üzere birçok makam sahipleri bu avcılığı seviyor.
Bizler boz toprakların çocukları olarak geçmiş de ilimizin yaşamış olduğu haksızlığı unutmadık, unutamadık. Bizden sonra gelecek nesillerde bu ile siyasetin yapmış olduğu haksızlığı unutmayacak.
Siyasiler birbirine o kadar çok kötü hakaretler yapıyorlar ki bunu hepimiz duyuyor görüyoruz, bu sözlerden etkilenen bir çok insanda kendisini dokunulmaz zannederek aynı hakaretleri toplum içerisinde bir başkalarına rahatlıkla yaptığını görüyoruz.
Önümüzdeki dönem Kırşehir’imizin Belediye Başkanlığını yapacak, bu ile yön verecek, bence siyaset üstü olması gereken bir Belediye Başkanı seçeceğiz. Vatandaşın vereceği oy cebinde hazır, bunu ne yaparsanız yapın, değiştiremezsiniz. Sadece bu toplumun lanetlediği cep düşünen, poşet düşünen kesim oyunu menfaatine göre kullanacaktır. Bu da yukarda yazdığım hedefi olmayan, “nereden ne menfaatlenirim!” diyenlerdir.
Yaşadığımız, Ahiler ve ozanlar diyarı Kırşehir’in kalkınmış olması bu şehirde yaşayan herkes tarafından arzu edilen en öncelikli istektir. Önemli olan dün kapı, kapı dolaşıp kendisine verilecek bir görev için bükülen, yamulanların verilen makam sayesinde zengin olup nereden geldiklerini unuttuklarını onlara hatırlatmak için bir fırsatın, bu ilde yaşayanların eline geçmiş olmasıdır.
Bizler dostuz, kimseye yaşamımız boyunca kin garez gütmeden, doğruya doğru, yanlışa yanlış demek yaşam şiarımızdır. Hayalim bu şehrin kalkınması insanının mutlu olması, yetişen gençliğin şehri terk etmek yerine bu şehirde ellerinden tutulup; hem kendisinin, hem de bir başkalarının ellerinden tutup yatırım yapmalarına fırsat sağlanmasıdır.
Buna atanmışının, seçilmişinin yol göstermesi bu şehrin çocuklarının elinden tutmasıdır. Kardeşçe yaşamak varken neden biri birimizi kırıp döküp yok sayalım.