Bugün değişik bir konuya,” Halkla İlişkiler”e değinmek istiyorum. Halkla ilişkiler benim konum olup üniversite de gazetecilikle birlikte halkla ilişkiler konusunda da eğitim aldım.

Türkiye’de olduğu gibi Kırşehir’de resmi ve özel kurumlarımız hizmet kalitesini artırmak ve kolaylaştırmak amacıyla son yıllarda halkla ilişkilere büyük önem vermektedirler. Bunun için danışma masaları, iletişim masaları, sorun çözme masaları gibi hizmet birimleri oluşturarak vatandaşa yardımcı olmaya çalışmaktadırlar.

Bunlara örnek olarak Kırşehir Valiliği AÇIK KAPI, Kırşehir Belediyesi HALKIN MASASI birimleriyle halkla ilişkiler alanında hizmet vererek vatandaşa yardımcı olmaktadırlar. 

Üniversitelerimiz de iş hayatında ki bu gelişmeye ayak uydurarak halkla ilişkiler alanında fakülteler açarak kalifiye elemanlar yetiştirmeye çalışmaktadırlar.

Halkla ilişkiler insan odaklı olup, yaşadığımız çevrede her telden, her dilden, entel, dantel, kotlu, şortlu, türbanlı, peçeli, havalı, şişkin, kendini beğenmiş, çok bilmiş, okumuş,  okumamış, alçak gönüllü, anlayışlı, mütevazı, cahil, psikopat her kesimden insanlarla uğraşılan birimdir ve zor bir iştir. Bir defa insanla uğraşmak çok zor ve yorucudur. Mevlana yaklaşık 800 sene önce “Denizleri bardak bardak boşaltmak insanlarla uğraşmaktan kolaydır” diyerek insan odaklı çalışmanın zor olduğunu belirtmiştir. 

Zor olan, sabır isteyen halkla ilişkilerde ilk koşul vatandaşı anlamak, tanımak ve vatandaşla olan diyalogdur. Halkla ilişkilerle ilgili görev yapan personel her şeyden önce samimi, doğru, dürüst, sevgi dolu, hoş görülü, sakin, güler yüzlü ve sabırlı olmak zorundadır.  Vatandaşın kıyafetine, arabasına, görünümüne göre hareket etmemesi gerekir. Zengini, güzel giyimliyi görünce kibar bir şekilde, fakiri, eski elbiseli süsü, kokusu olmayan vatandaşı görünce isteksiz, asık suratla, kaba bir şekilde karşılamak ve ona göre davranmak yanlış olduğu gibi halkla ilişkilerin kurallarına aykırıdır.

Halkla ilişkilerde önce vatandaşın sözünü kesmeden sabırla ve büyük bir dikkatle dinledikten sonra siz devreye girmelisiniz. Olur ya vatandaş yanınıza sinirli geldi bağırıyor, çağırıyor, kıyameti koparıyor, sessiz kalarak beklemelisiniz, bağırması bittikten sonra bir bardak su, çay ve diğer içeceklerden ikram edersiniz. İkram ettiğiniz içeceği içtikten sonra devreye girerek güler yüzlü ve sakin bir şekilde konuşarak durumu anlatarak çözüm bulmalısınız. Aksi durumda öfkeye öfkeyle karşılık verirseniz yangına körükle gitmiş olursunuz.

Halkla ilişkilerde en önemli konulardan birisi vatandaşın anlattıklarını doğru anlamak ve kayıt altına almak gerekir. Halkla ilişkiler personeli kafasına göre yorumlama hakkına sahip değildir. Böyle olursa sorun çözülmez.

Ülkemizde ve Kırşehir’de 70-75 yaşları üzerinde olanlardan halen okuma yazma bilmeyen veya okur-yazar olan cahil dediğimiz vatandaşlarımız mevcuttur. Daha yukarı yaşlarda olan büyüklerimiz fakirliği, kıtlığı, yokluğu çileyi görmüş, acılar çekmiş, kocasından, karısından, oğlundan, kızından, gelininden, damadından hatta torununda dertli olan kalburun altında kalmış, feleğin çemberinden geçmiş insanlardır. Bu insanlar yanınıza geldiğinde sorunlarıyla gelerek sinirlenir, size ileri geri konuşur işte o zaman sakin ve sabırlı olmalısınız sessizce dikkatli bir şekilde dinledikten sonra devreye girmelisiniz. 

Halkla ilişkiler biriminde çalışan personel yanına gelerek derdini anlatan, çocuğu tarafından sokağa atılmış yaşlı,  okuma yazma bilmeyen, cahil birisine “Senin işin bizimle değil Valiliğe git Valiliğe!“ derse yanlış yapmış olur. Çünkü yaşlı ve cahil bir insan yaşantısı boyunca kaç defa Valiliğe veya diğer kurumlara gitmiştir, yerini nereden bilecektir?

Onun için insanların yaşına, tahsiline, anlayış tarzına, derdine göre hareket edilerek o şekilde ve problemle gelen vatandaşı kurumun imkanlarıyla gitmesi gereken alana göndermek veya polisi arayıp durumu anlatarak polis aracılığıyla yardımcı olmak doğru olanıdır.  Bunları iyi düşünmek ve hesap etmek gerekir.

Yukarıda belirttiğim gibi halkla ilişkiler insan odaklı olup, sabır isteyen zor bir meslektir. Günümüzde değişik sorunlarla, problemlerle uğraşan, değişik karakterlerde insanlar olduğundan konuşma üslubumuz, hareket tarzımız ve sonuca ulaşma çalışmamız ona göre olmalıdır. Ancak maalesef bizim kurumlarımızda halkla ilişkiler biriminde görev yapanlar vatandaşa hizmet etmek, problemini çözmek yerine yönetim kademesine yalakalığı nasıl yaparım, taklayı, parendeyi nasıl atarım, havada kaç kez dönerim, paraşütten nasıl atlarım?  hesabı yaptığından vatandaşın sorunlarıyla ilgilenememektedir. Kime batarsa batsın, kim üzerine alınırsa alınsın gerçek budur.

Sadece masa başına vitrin mankeni gibi oturmakla, vatandaşa hizmet etmek yerine üst kademeye şov yaparak, yalakalık yaparak şirin görünmeye çalışmakla halkla ilişkiler olmaz. Böyle olunca çalıştığınız işyerinin imajını sıfırlar, kamuoyu ve ilgilendiğiniz kitleye yardımcı olamaz ve kendinizi aldatmış olursunuz. Ama yönetim kademesi tarafından göze girerek çok büyük puanlarda kazanacağınızdan emin olabilirsiniz. Öyle olunca da reklamınızı yapan da çok olur, kriterlere de uyarsınız, kadroları da alırsınız. Çünkü ülkemizde açık sözlü olan, ikiyüzlülüğü sevmeyen ve onlarla mücadele eden, dürüst, sade, emeğini esirgemeyen ve çalışkan insanların reklamı yapılmaz, kriterlere uymaz hakkında yanlış bilgiler verilerek esamesi dahi okunmaz. Bir gerçek var ki yalakalık yaparak yönetim kademesini uyutursunuz ama vatandaş katında vatandaşın takdirini kazanıp teşekkürünü alamazsınız. Bol bol küfür yersiniz. 

Kısaca halkla ilişkilerde görev yapan personel; doğru, dürüst, samimi, mütevazi,  sadece görevini yapan, sabırlı ve güler yüzlü olmalıdır. Böyle olunca vatandaşa hizmet gider, iş yerimiz kazanır, ilgili personelde görevini yapmanın huzuru içerisinde olur.

Yazımı Hz. Ali’nin bir sözü ile bitirmek istiyorum.

“İNSANLARA FAYDASI OLMAYAN İNSANI ÖLÜLERDEN SAY GİTSİN.“