18 TL’ye ulaşmış doları boğarak.
1000 TL’ye ulaşmış altını vurarak.
2400 puana ulaşmış BİST’i aşağıya basarak.
70.000 TL’ye satılmış 90 Model Şahin marka otomobil satıp.
2,5 TL     ekmek için karakışta kuyruklara dikerek.
Rezillik ve yoksulluktan gözlerinde bakmaya fer kalmamış halkın gözlerinin içine bakarak.
Yetmedi, halkın buğulu gözlerinde “gözlerime bak” romantizmi arayarak.
Halkı vicdana sığdıramadılar.
Halkı perişan ettiler.
Hiç ettiler.
Beş kuruşa, haysiyete ve onura muhtaç ettiler.
Sadece iktidar değil, hepsi etti. Hep bir beceri ile ettiler.
Yönetmeye ve yönetilmeye değil, güdülmeye mecbur ettiler.
İşsiz bıraktılar iş dilensin.
Aşsız bıraktılar aş dilensin.
Dili, kulakları koparılmış, gözleri oyulmuş bir mumya gibi şurada dursun dediler.
Adım adım işlediler bunu.
Hep beraber işlediler.
Parti içi demokrasileri ellerinden alarak.
Seçme ve seçilme halklarını ellerinden alarak.
Kendi nam ve hesaplarına çalışan adamları, “milletvekiliniz, belediye başkanınız, parti yöneticileriniz’’ diyerek; ak, halk, millet, deva, gelecek, saadet gaflarıyla kadrolarını halka bir lütuf gibi dayatarak.
Onların seçmediği, kendilerine benzeyenleri halka rağmen seçimsiz usulsüz belediye başkanı, milletvekili, parti başkanları, yöneticileri gibi bir tuzak ağ ile yoksullaştırdıkları, işsizleştirdikleri, aşsız bıraktıkları halkı muhtaç modeli ile hiç ettiler.
Beter ettiler. İş adına, aş adına, demokrasi adına ne varsa.
20 yıldır susup, iktidar ve makam kokusu alanlar, şimdi oturmuş deva ve gelecek ikram ediyor, saadetler sunuyor, millet topluyor, halkça konuşuyor, ak deyip kara çıkanlarla.
Halkın yarasını, halkın ahını, halkın kimsesizliğini sömürerek.
Halkın üşüyen iliklerine siyasi olanaklarından teminen bugüne kadar sıcacık bir şey örtmemiş suskunlar, şimdi kalkmış halk ve vatan kurtarmaya çalışıyorlar yeniden.
İktidarın kaymağını yerken halkına rağmen, ülkesine rağmen susmuş sanayiciler, “Elektik ve gaz kesildi!” diye veryansın ediyor!
Dönemin makamlarından, ihalelerinden beslenenler veryansın ediyor, hatta yeni yeni partiler kuruyor.
Yoksullaşmaktan ve çileden haz alan kimi toplumda veryansın ediyor.
Önceleri, yine ihalelerden, kadrolaşmalardan, iş alımlarından makam etkisiyle nemalanmış muhalefet partilerinde yer alanların çoğu da veryansın ediyor.
İktidarın eliyle güçlenmiş gazeteciler, aydınlar, yazarlar, politikacılar kısaca cümle fırsatçılar da veryansın ediyor.
Ülke siyah bir kalabalığın esiri altında vicdansızca yoksullaştırılıyor.
Bizden, bu ülkeden olanlar bunu yapıyor.
Kendi halkını, kendi toplumunu, kendi dostunu, kendi partilisini.
Hatta kendi devletini ve ülkesini!
Bu nasıl düzen, bu nasıl çark, nasıl kaypaklık, nasıl kepazelik, bu ne biçim bir gemi kurtarma.
Geçmiş geri gelmez ama gelecek için.
Sizlerin pek kavrayıp samimi olmadığı bir dille; “Tövbe” ederek, ‘’Mustafa Kemal’in ilkelerine uygun ve ödevli davranacağım’’ diyerek.
“Allah yar yardımcımız olsun’’ diyerek.
İnsanca, halkça ve hakça bir yaşam.
Bir vicdan.
Bir ilke ortaya konulabilir.
Zira Türkiye güçlü bir Türkiye’dir.
Daha güçlü bir Türkiye, mutlu bir halk mümkün.
“Sevaptır’’, “Mustafa Kemal’in halkı’’ için bu şarttır.