Kırşehir’in yaşayan en eski tüccarı büyüğümüz, ağabeyimiz, dostumuz Hacı Mehmet Gülten’i kaybettik.
Asırlık koca çınar Hacı Mehmet Gülten son iki-üç aydır sağlık sorunları nedeniyle tedavi görüyordu.
İki yıl önce sol kalça kemiğini kıran Hacı Mehmet Gülten’i Kayseri Erciyes Üniversitesi doktorlarından değerli hemşerimiz Prof. Dr. Yıldırım Türk ameliyat ederek sağlığına kavuşturmuştu. Ancak geçtiğimiz aylarda bu kez sağ kalça kemiği kırılan ve yeniden Yıldırım Türk hemşehrimiz tarafından ikinci kez ameliyat edilmişti. Tedavisi evinde sürüyordu.
Yeniden rahatsızlanan Hacı Mehmet Gülten ağabeyimiz Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi altına alınmıştı. Ancak yaşlılığa bağlı solunum yetmezliğinden 97 yaşında bu dünyaya veda etti.
Hacı Mehmet Gülten ağabeyimiz bir asra yakın hayat hikayesini kim bilir dostlarına kaç kere anlatmıştı. Ben oğlu Şükrü Gülten’le yaşıtım. Hacı Ağabey bizim babamız yaşında bir büyüğümüzdü. Ama o bizim ağabeyimiz, dostumuz, arkadaşımızdı.
Hacı Ağabeyle ile çok birlikteliğimiz oldu. Onunla kim bilir kaç kere seyahatlerimiz oldu. Özellikle son yıllarda Hacı Ağabey, Eski Belediye Başkanı Hakkı Göçen, emekli öğretim üyesi Turan Kodaloğlu, ben ve daha başka dostlarla Toroslara giderdik. Ulukışla’yı, Pozantı’yı, Adana’yı, Konya’yı, Niğde’yi gezer, dolaşır, eğlenirdik. Pozantı’nın renkli siması Pala Restorant’ta Hacı Ağabey kuzunun en iyi yerlerinden dört-beş kilo et siparişi verirdi, fırında pişirtir, salata ve koyun yoğurdu ile keyifle yerdik.
Hacı Ağabey, sevdiği insanı çok severdi. Sevmediğini de sevmezdi nedense.
Kimisine onun adını “Ben denizaltı koydum” derdi.
Bazı köylülere alerjisi vardı. “Ben şeyin köylülükten şehirliliğe geçiş kadrosunu vermedim. Ama guzum senin kadronu da verdim, asaletini de onayladım. Çünkü ben seni 60 yıldır tanıyorum” derdi.
Mucurlulardan pek hoşlanmazdı. Nedeni bilenler bilir. Toroslardan bir keresinde dönerken “Hacı Ağa, Niğde’yi gördük. Nevşehir’e girdik. Hacıbektaş’ı gezdik. Mucur’a da uğrayalım mı?” dedim. O da bizlere “Mucur’a bir girdim. Bir daha girersem ayaklarım kırılsın guzum” dedi.
“Peki Hakkı Abi sana soruyorum Mucur’a da uğrayalım mı?” O da bize “ Koçum benim de ayaklarım kırılsın ben de Mucur’a uğramam” dedi.
Şu Allah’ın işine bakın ki daha sonra bu iki değerli büyüğümüz düşerek kalça kemiklerini kırdılar. Tedavi oldular, düzeldiler; ama önce Hakkı Göçen ağabeyimizi, sonra Hacı Gülten Ağabeyi kaybettik…
Hakkı Göçen’in ölümünden çok etkilenmiş olmalı Hacı Ağabey, onu ölüm gününü tek tek sayardı, unutmazdı. “Bugün Hakkı Bey öleli şu kadar oldu” derdi.
Hacı Ağabey’e derdim ki “Ağabey sen ölünce seni de yazacağım” o da bana “ Yaz guzum, yazmadık neyim kaldı. Kaşlarımı yazdın, saçlarımı yazdın. Sen yazarsan iyisini yazarsın seni seviyorum evladım. Sen Kemal Hotomaroğlu’nu, Orhan Baycan’ı Hakkı Göçen’i güzel cenaze törenlerini yaptın beni de unutma guzum” derdi.


Hacı ağabeyin çok güçlü zekası vardı. Yaşadığı duyduğu olayları unutmaz aynen hatırlardı. Bilgisayar gibiydi. Her şeyi anlatırdı. O Kırşehir’in yaşayan canlı tarihiydi. Dünya devletlerinin başkanlarını, harp komutanlarının isimlerini tek tek sayardı.
Atatürk’ün Kırşehir’e gelişlerinde nasıl karşıladıklarını, korumasının dahi olmadığını söylerdi. Kırşehir’in Cumhuriyet kurulduktan bugüne kadar seçilen milletvekillerini çok yakından biliyor ve tanıyordu. Onları anlatırdı. Süleyman Demirel’in partisinde yönetim kurulu üyeliği yaptığını ve Demirel’le dostluğunu anlatırdı.
Hacı Ağabeyle geçmişte bahçemde Valilerle, Belediye Başkanlarıyla, Emniyet Müdürleriyle, Esnaf Başkanlarıyla çok birlikteliğimiz oldu. Hacı ağabey yaşı itibariyle son günlerine kadar sohbet ve muhabbet ortamlarını severdi.
Hacı Ağabey Kırşehirspor’un başkanlığını yaptığı sırada çok iyi futbolcular transfer ederdi. Ankara’da Gençlerbirliği Başkanı İlhan Cavcav’la dostluğu vardı. Hacı ağabeyden 2 gün sonra 81 yaşında beyin kanamasından vefat eden ve dün toprağa verilen Başkan İlhan Cavcav’dan 5 futbolcu kiralayan ve takımı düşmekten üst sıralara taşıyan Hacı Ağabey Gençlebirliği’nden Erdoğan, Faysal, Mehmet Koçak, Dr. Reşit, Suat gibi isimlere Kırşehir formasını giydirdi.
Hacı ağabeyimiz Vehbi Koç’la, oğlu Rahmi Koç’la ilgili yaşadıklarını özellikle baba Vehbi Koç ile olan dostluğunu, çalışanlardan Yahudi Bernar Nahum’un adamlığından, dürüstlüğünden anlatırken iç çekerdi.
Hacı Mehmet Gülten ağabeyimizin Hatta Bernar Nahum ve Vehbi Koç’un cenaze törenlerine katıldığında yakasına takılan fotoğraflarını küçük kimlik cüzdanında taşıdığını biliyorum.
Daha başka neler anlatırdı, neler…
Şahsen ben Hacı Ağbiden Kırşehir’in yaşanmışlıklarıyla ve insanların geçmişleriyle ilgili bire bir bilgileri, her şeyi ondan öğrendim. O Kırşehir’in yaşayan canlı bir tarihiydi.
Aksaray, Ortaköy’de kamyonun içinde, teliz torbaların altında yattığını, yetim kaldığında çamaşırlarını İkizarası’nda yıkayıp, o şekilde giydiğini, neler yaşadığını, İskenderun’a mercimek götürdüğünü, oradaki Yahudi tüccarın kendisine yaptığı iyilikleri hiç unutmadığını anlatırdı Hacı Ağbi…
Kırşehirspor Başkanı iken hatta bir keresinde beni de genç bir gazeteci muhabiri olarak 35 yıl önce Hacı Abiyle Van’a gittiğimizi, Koç’un Elazığ bayisinin Kırşehirspor kafilesine ziyafet çektiğini, Van bayisinin de dönüşte akşam yemeği verdiğini daha dün gibi hatırlıyorum.
Hacı Ağabeyin geçen yıl 10 Nisan 2016 tarihinde Avanos’Ta 97’nci yaş gününü kutlamıştık. Hacı Ağabey orada çok neşelenmiş biraz da hüzünlenmişti. Dilinden düşürmediği Mucurlu Kamil Bozdoğan’ın şu şiirini orada zevkle okumuş biz de kendisini alkışlamıştık.
Ve Hacı Mehmet Gülten Ağabeyimizi 20 Ocak 2017 tarihinde kaybettik. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum. Yakınlarına sevenlerine başsağlığı diliyorum. Hacı ağabey, seni öyle sanıyorum ki hiç kimse unutmayacak, sohbetlerimizin başlıca konusu sen olacaksın. Senin sözlerin, senin anlattıkların olacak.
Yazımı Hacı Mehmet Gülten ağabeyimizin çok sevdiği şu şiirle noktalayalım:

Ne sevincin ömrü varmış
Ne gün gören çok yaşarmış
Meğer hayat bir masalmış
Zevk-u safa yalan imiş

Kaçan fırsat elde kuşmuş
Herşey fani, hayat boşmuş
Mecnun, Kerem boşa coşmuş
Aşk ve vefa yalan imiş

Hani Harun malı nitmiş
Hani Lokman canı nitmiş
Hani Cengiz şanı nitmiş
Yalan dünya, yalan imiş