GÜZEL İNSAN

Bir dönem pala bıyıkları,1.90 boyu, temiz giyimi, yumurta topuklu ayakkabısı, delme yeleği, gümüş saat kordonunun delme yeleğin önünde sallanan cep saatine bağlı gümüş zincir aksesuarı, parmağında Erzurum gümüş Oltu taşlı yüzüğü, kehribar ağızlığı ile içtiği sigaraya özendiren yapısı, sigara dumanını saniyeler boyunca ağzından çıkarması ile tanınan “Jandarma” unvanlı Ramazan Karadeniz dayımız…
Sohbetlerinin hele de Kırşehir’de olan tarihi olaylara kendi yorumları ile şahitliklerini anlatması, saatler süren sohbeti, biraz argo, biraz da sinkaflı konuşmalara doymak bilmeyen sohbet arkadaşları kahkahalar beklentisi bitmeyen hayalleri ile “Jandarma” dayım.
Çok nadir insan bilir gerçek ismini, lakabı onun gerçek isminin önüne geçmiştir. Tabi o lakabın alınması onun için bir onurdu. Askerliğini Güneydoğu Anadolu’da bir sınır karakolunda yapmış ve o karakolda olan bir olaya karışmadığından dolayı ödüllendirilip Cumhurbaşkanlığı emrine Ankara’ya gönderilir ve rütbesi de çavuştur. Bu görevini de askerliğini tamamlayana kadar yerine getirir.
Dürüst olması, emirlere itaati sebebi ile teskere öncesi ona köşkte uzman olarak kalması önerilir. Fakat onun özlemi Kırşehir Kındam Mahallesi’dir. Orada olan arkadaşları vardır hep aklında. Kabul etmez ve döner Kırşehir’e…
Tabi fukaralık, yokluk vardır ailesinde. Kırşehir’de Kale Eteği’ndeki çay ocağında çalışır, çok mağduriyet yaşar. Bir gün aklına köşkte kendine teklifi hatırlar. Biner o zaman şartlarında yolcu taşımacılığı yapan Austin kamyonun arkasına biner ve gider Ankara’ya…
Köşke varır, ismini verir. Köşkün askeri komutanı ile görüşmek istediğini söyler. Askerler biraz burun kıvırsalar da haber verirler, “gelsin” emri alınca şaşırsalar da yanında bir askerle gider komutanla görüşmeye…
Komutan bakar üstü başı perişan Ramazan’a, “Hayırdır” der. O da teskere öncesi kendisine sunulan teklifin geçerli ise kabul ettiğini söyler. Fakat zaman geçmiştir gene de kıyamaz o babayiğit askerine etrafında olanlarla istişare eder ve ona Danimarka Büyükelçiliği’nde kapı güvenliğinden sorumlu olmasını isterler o da kabul eder.
Komutanı cebinden para verir bir görevli ile Ulus’a inerler tepeden tırnağa üzerine takım elbise ve ayakkabı alınır. Büyükelçilik görevine başlar. Kapıda görevlidir artık, fakat Kırşehir hasreti bitmez ara sıra Hergele Meydanı’na iner Kırşehir’den gelenleri görür, onlarla sohbet eder, hasretini giderir.
Bir gün çocukluk arkadaşı kahveci Hasan Gökçınar’la karşılaşır, sarılır ağlarlar. O gün maaş da almıştır. Sohbeti koyulaştırırlar, bir restorana giderler geçenin geç saatine kadar sohbet orada devam eder.
Hasan Gökçınar derki, “Kardeşim nabıcan bu kapı bekçiliğini! Sana yakışır mı! Gel Kırşehir’e dönelim. Ben yeni kahve açacağım, sende ocakta çay demle! İşte sana şu kadar maaş veririm. Gurbette seni kim tanır? Kındam’da köpeğin havlar, eşeğin anırır, tavuğun gıdaklar, horozun öter!” der ve iki kafadar dönerler Kırşehir’e…
Tabi bir müddet çalışır, didinir, yokluk gene oturur sırtına. Yapamaz bir dönem meravlık yapar, Ökse’den çıkan su bağ ve bahçeyi sulayarak Dinekbağı’na kadar inermiş. Saatle su vererek bütün o güzergahta olan bağ-bahçe sulanır verimli topraklar insanların yüzüne gülermiş. 
O dönem çiftçi mallarından sorumlu Kındamlı uzaktan akrabası olan “ağbi” diye hitap ettiği yakını onu Çiftçi Mallarını Koruma Derneği’nde işe alır ve kır bekçisi görevi ile o dönemlerde hayvan sahiplerinin korkulu rüyası olur. 
Nerede bir bahçe ve bağ ihlali yapan hayvan varsa onları toplayıp, sürüklüye sürükleye dönemin hanına getirir, dernek tarafından da bu hayvan sahiplerine de ceza yazılırmış. 
Yıllardır bizim işyerinin sokağında, işyerimde nice hatıralarını dinlediğim, bir dönemin efsanesi olan “Jandarma” dayımızı kısa da olsa anlatmaya çalıştım. 
Ondan ne kadar güzel anılarını dinledim ve şahit oldum. Hatta delikanlılık, civanmertlik sözlerine şahit oldum. Benim için efsane olan insanı 29 Ekim 2021 günü akşamı son konuşmamızdan bir süre sonra kaybettik ve ebedi hayatına uğurladık, mekânı cennet olsun.
“Jandarma” dayım ve ismi ile müsemma onlarca insan Kırşehir için bir değerdiler, birer birer yok oluyorlar. Rabbim bütün geçmişlerimize rahmetini esirgemesin. Artık günler döne döne sıra bize de geliyor, haberiniz olsun dostlar...