“VAY SANA ÇALDIĞIM HAVALAR!”

Düğün çok görkemli idi. Kırşehir ve çevre köylerden gelenler bir yana, uzak köylerden, hattâ yakınlı uzaklı şehirlerden bile misafirler gelmiş, misafirleri odalar almaz olmuştu.
Bir gün öncesinden kına yürütülmüş, atlı cirit, yaya ciriti, tura oynanmış, köşe oyunuyla akşam edilmiş, akşam ise odalarda zengin içki sofraları kurulmuş, türküler söylenip sazlar çalınırken pullu köçek oynatılmış, köçek iyice coşmuş, elinde bıçaklarla yorgan döndermişti. Yemekten sonra misafirlerin boş tabaklarını toplayan çocuklar da bu sefer tabak dibi yalamaktan doymuşlar, organizasyona yardımı gönülsüz yapıyor hale gelmişlerdi.
Böyle geçirilen bir gün öncesinin rehaveti gözlerden, yüzlerden okunurken o an gelip çatmış, misafirler kız evinin avlusunda sonbaharın ılık güneşi altında sırtlarını güneşe verip kulunç kırarak gelini almak için beklemeye başlamışlardı. Kız evi sanki ölü evi gibiydi. Dışarıda davul-zurna durmuştu.
Bayram Usta küllükten tarafa yürüdü, düşünceliydi. "Ben yılların ustasıyım. Davulcuyum, belki yüzlerce düğün çaldım, ama böyle şatafatlı, böyle görkemli bir düğün görmedim. İnşallah gelin de buna değer" dedi kendi kendine, başını salladı. Eğildi, işaret parmağını burnunun sağ tarafına bastırıp sol tarafa, sol tarafa bastırıp sağ tarafa sümkürdü, elini pantolonuna sildi.
Kız evinde gelin hazırlanmış, akrabalarla, emmiyle, dayıyla vedalaşılmıştı. Babayla, anayla vedalaşırken bir ağıt yükseldi. Gelinin en büyük erkek kardeşi kırmızı saten kuşağı kardeşinin beline bağlayıp koluna girerek konağın merdivenlerinden indirirken eve, evdekilere bir hüzün çöktü. Kız tarafının ağzını bıçak açmaz oldu. Ana hâlâ için için ağlamaktaydı.
Gelin arabası oğlan evine yöneldiğinde kalabalığa tekrar bir şevk, bir coşku geldi. Kız evinin köşesi dönüldü, tekrar zurna coştu, davul coştu. Gelin arabasının önünde oğlan tarafı erkekli-kadınlı köçekle beraber oynuyorlar, silâhlar patlıyor, yerlere paralar saçılıyordu. Gelin oğlan evine getirildiğinde oğlan tarafının coşkusu ölçülmez boyuttaydı. Gelin daha arabadan indirilmeden kaynana, kayınbaba, dayı, emmi tüm akrabalar oynuyor, kimi gerdan kırıp kimi bel büküyordu.
Gelin indirilirken Bayram Usta'nın merakı iyice arttı. Kendi kendine "Neye malolursa olsun, soracağım: Ağalar, merakımı mazur görün, gelinin yüzünü bir de ben görebilir miyim?"
Duvak kaldırıldı, Bayram Usta baktı, baktı, "Vay sana çaldığım havalar, vay!" dedi.

CEMAL KAYI