28 -02-2020 sabahı okula gidecek olan yavrunuzu kaldırmak için odasının önünde ne hissedilirse onu hissettim. Elim kapı koluna giderken ve odaya ilk girdiğimde başımı onun yatağına çevirmeye kıyamadım. Kıyamadım çünkü 33’ünü toprağa vermiş bir Anadolu annesiydim. Yanına yaklaşıp eğilip öperken 33 evladın annelerinin yerine kendimi koyamadım.
Ne kadar içim yansa da o anneler gibi olamazdım, olamayacaktım. Evladının saçının teline kıyamayan o analar siz zannediyorsunuz ki “Vatan sağolsun” ya da titrek sesle artık bi harap olmuş, acısıyla avazı içine kaçmış “Ağlamayacağım, sevindirmeyeceğim kimseyi.” derken doğru söylüyor. Hayır, o anne bir müddet sonra acısını hissedecek evladının.
Her anını hatırlayıp bir kere ölen kuzusunun arkasından bin kere ölecek. Acısından süt verdiği göğüsleri sızım sızım sızlayacak. Çünkü bir anne evladını özleyince bile önce göğsü sızlar. Hemen o sızıyı dindirmek için evladını arar uzaktaysa. Ulaşamazsa bile sonra arar o özlemle. Bilir çünkü ordadır. Şehit anasının o lüksü olmayacak işte…
Kuzusudur Anadolu’nun her yerinde insanın evladı annesine. Hiç büyümez, büyütemez gözünde. Evlat büyüyüp atarlansa da o hep ilk kucağına aldığı günkü gibidir gözünde. Annem “Elin oğlu ne derse desin ne yaparsa yapsın çekersin de evladının bir tok sözü zoruna gider. Yine de hemen unutursun bir gülüşüyle.” derdi. Kocaman olur kafası kucağına sığmaz, sen yine de tüm azalarıyla kucağına aldığın günkü gibi sararsın “Anne boğuluyorum.” dese bile.
Hepsinin gözlerine bakıyorum, gülüşlerine, hele bir de o asker kıyafetinin verdiği yiğitlikle… Hemen büyük oğlum gelir böyle sahnelerde. Bazıları ondan küçük şehit olmuş… Şehit… Şehit, dediğin şey vatan toprakları için, namus, haysiyet, inançlarımız için çarpışıldığında olur. Benim çocuklarım kirli ve beceriksiz, yılışık, menfaatkâr siyasetin kurbanları…
Tarih 23-01-2020, hükümetimiz bir karar alıyor ve bizi hep arkamızdan vurmuş Arapların, 90 yaşındaki şeyhleri için MİLLİ YAS ilân ediyor. Benim gencecik evlatlarım, kuzularım, ciğerimi sızlatan yiğitlerim için SESSİZLİK…
Dilime bi dolu söz geliyor da çıkmasına dudaklarım izin vermiyor. Yoksa çok özlü sözlerimiz var bu gibi durumlar için.
Ah! Özür dilerim ne sessizliği, kahkahalı çirkinliğin nirvanası bir toplantı. Şehitlerden çok yine basit egoist söylemler. Akif’in sözleri her yerde paylaşıldı, en münasibinden. Ben de kendi halkımız için Atsız’ın şu sözleriyle bu yazıyı bitireyim:
“Az kuvvetle çok iş yapmak gerektiği zaman başvurulacak biricik yol birliktir. “Birlik”, muhtelif enerjilerin birbiri aleyhine yönelerek karışmalarını önleyecek tek çaredir. Bu hakikat herhalde pek eski çağlarda anlaşılmış, devletler bu hakikatin neticesi olarak doğmuştur.”
O halde bütün ayrılıklara rağmen “Ortak” değil “Birlik” yani “Birleşik akıl” Tıpkı Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz’un dediği gibi. Bizim bir ülkemiz, bir devletimiz var. Hükümetler geçici, devlet baki...
Acımızın katlanmaması ümidi ile bereketli günler diliyorum.

Güner Demir