Mümtaz BOYACIOĞLU




Torosların Akdeniz gözlü, aslanköyün gelini, tiyatrocu Ümmiye (Yıldız) Koçak 20 Eylül 2017 Çarşamba günü Kırşehir’de olacak.

Ümmiye Koçak ile Mart 2016’da yaptığım söyleşiden kısa bölümler:

Çağdaş tiyatro oyuncusu, senaryo yazarı ve yönetmen ÜMMİYE KOÇAK Hanım. Türkiye’nin yüz akısınız. Kadınların yüz akısınız. Değil Mersin, değil Aslanköy, Türkiye’yi temsil ettiğiniz için sizinle tanışmaktan onur duydum, gurur duydum.

“Teşekkür ederim.”

Anadolu'da pek çok çığlık yükselmiş, pek çok aydınlanma meşalesi yakılmış kadınlarımız tarafından. Aslanköy’e gelin gelen Ümmiye Koçak Hanım da kadınlarımızın yaşadığı sorunların içinden gelen birisi olarak, okumuş-yazmış, kadın sorunlarının en iyi anlatılmasını tiyatro oyunları ile sergileyeceğini bilmiş. Bu işin zor bir iş olduğunu da görerek çalışmış, çabalamış. Türkiye’de, Torosların tepesinde, Aslanköy’de tüm oyuncularının kadın olduğu ilk tiyatro topluluğunu kurmuş. Zorluklar, engeller, karşı gelmeler yıldıramamış Ümmiye Hanımı. İşte Anadolu Kadını, İşte Çığlık, İşte Işık.

“Teşekkür ederim. Allah razı olsun bu kadar övgü için.”

Kısaca kendinizden söz eder misiniz?

“Adana ili Çelemli köyü 1957 yılı doğumluyum. On kardeşin altıncısıyım. Sıkıntı içinde ilkokulu okudum. Köy işinde karılıp yoğrularak büyüdüm. Aslanköy’e gelin geldim.”

Kendi köylerinde ve Aslanköy’de sosyal yaşam aynı. Özellikle kadın sorunları üzerinde düşünür. Kimseye bir şeyler söyleyemez, ama içini kemiren bir şeyler var. “Ben dahil bu kadınların hali ne olacak?” diye düşünür gece gündüz. Torosların 1450 m yüksekliğinde, “Aslanköy ve Tiyatro” nasıl akıl ettiniz?

“Aslanköy’de de bizim köy gibi, gündelikçi olarak bağ bahçe işlerine gidiyoruz. Kadınlar çalışıyor, erkekler kahvelerde yiyip içip geziyorlar. Bu durum beni üzüyor, canımı acıtıyor. Okumayı severim. Üçüncü sınıfta Gorki’nin ANA kitabını öğretmenimden alarak okudum ve ertesi gün sınıfta anlattım. Bu kitap bende öyle izler bıraktı ki, hiç unutamadım. Anlatılan konu bizim köyde yaşadıklarımız. Yalnız isimler yabancı. O isimlerin yerine bizim isimleri korsam al sana bizim köy. Üçüncü sınıftan, tiyatroya başlayana kadar kafamda aktardım, döndürdüm.”

Bu istek ve azimle ilkokulu bitiren Koçak nasıl olsa daha fazla okuyamayacağını bilir. O yazar nasıl kendi köyünde yaşamını yazmış ise, ben de kendi köyümü yazarım diye hem hayal kurar hem de kitap okumayı hiç bırakmaz. Aslanköy’deki yaşam kesitlerini yazmaya başlar. Yazdıklarını da hep eşinden saklar. Eşi belediyede çalışır, maaşını düzenli alamaz. Tarlalarda günlük işlere giderek, öğretmenlerin çocuklarına bakarak, ev temizliğine giderek ev bütçesine katkıda bulunur Ümmiye Koçak. Köy kadınlarına ve kızlarına örnek olmaya başlar. Çevresi genişler, güven duyduğu hanımlara görüş ve düşünüşlerini anlatır.

“2000 yılı yaz başlarında okula tiyatro gelmiş, gidip izledim. Her şey benim düşündüğüm gibi. Yazdıklarıma da uyuyor. Köylü kadınların yaşayıp da anlattıkları da asıl tiyatroymuş meğer. Üniversite bitirmiş, güvendiğim bir tuhafiyeciden yardım istedim. Okula yönlendirdi. Ezile büzüle yüzümü kapayarak okula gidip müdüre tiyatro fikrimi anlattım. “Yüzünü kapatma. Fikir güzel de sen bu işi yapabilecek misin? Dedi kodu olur, evini taşlarlar, kocanı dışarı çıkarmazlar” dedi. Ben her şeyi düşündüm. Hem benim tiyatromda erkek olmayacak ki. Konuşmamız sonunda bir güvensizlik hissettim. Bu durum da beni biraz daha yaklaştırdı tiyatroya.”

“Oradan çıktım. Komşu kadınlar yufka ekmek yapıyorlar. Tiyatro fikrimi orada anlattım. Kimi güldü, kimi dudak büktü. Bilmiyorlar, anlamıyorlar, duymamışlar, görmemişler. “Yenir mi içilir mi o?” dediler. Kız ne yenir, ne de içilir. Sizde temelli bir şey bilmiyorsunuz? “Ne bilelim Ümmiye abla ne o?” Dediler. Okula gelen tiyatroyu duymamış izlememişler.”

“Pekiyi size soruyorum. Şimdiye kadar eline sağlık hanım, eline sağlık gelinim diyen oldu mu?

“Yok valla kimse demedi. Gelin kız bir de bunları sahnede yapalım. Birlik olalım, beraber yapalım bu işi. Ne olacak, bir de sahnede deneyelim. O zaman bizi de alkışlarlar. “Kız Ummiye abla sahi alkışlarlar mı?” Alkışlarlarsa alkışlasınlar. Alkışlamazlar ise zaten alışık değiliz ki zorumuza gitsin. Bir deneyelim dedim.”

Pek anlamasalar da kafalarına yatar. Her şey iyi güzel de bütün mesele eşlerinin izin vermesi, ayrıca “köylü ne der?” 7 kadın bulabilmek için 40 kapıya gider çoğunda tepki ile karşılaşır. Hepsine teşekkür eder. Bu uğraşı olmasa bugün buralarda olamazdı Ümmiye Hanım. Zor bulduğu 7 kadın ile okulda provalara başlar fakat bir süre sonra okulun kapısını kapatırlar. Vali ve Kültür Müdür ile görüşür. Amacını sorarlar. “Ezilen kadınlar kendilerini anlatsınlar, hem de ceplerine kendi emekleri 1 lira girsin.” der. Kültür Müdürünün destekleri ile okulda çalışmalarını sürdürürler. Bu çalışma bir yıl kadar sürer. Çevre baskısı yüzünden ayrılanlar, gelmeyenler olur. Ümmiye Hanım, iki arada bir derede çabalar durur. Nihayet oyunu sergilerler. Oyunu çalışırken ve oynadıktan sonra; oyuncu arkadaşları; “kız Ümmiye abla aynen bizi yazmışın, bizi anlatmışsın,” derler. Mersin’de oyunlarını oynamak isterler. Belediye başkanı yardımcı olur. Lastik ayakkabı ve şalvarla salona girince, okur-yazar cahiller tarafından küçümsenirler. “Remzi Özçelik’in Taş Bademler” oyununu oynarlar.

“Evet, oyun aynı bizim köyü anlatıyor. İki seans oynadık. Giriş biletli, toplanan parayı okul aldı. Konuşma yapmam için sahneye çağırdılar. Hazırlıklı değilim. “Bizim kızlara, bir oyun oynayalım, belki bizi de alkışlarlar diyerek güç şartlar altında bu oyunu çalıştık. İzlediniz, sonucu size bırakıyorum.” Dedim. Onlarda bizi ayakta alkışladılar. Yani hiç kolay olmadı. Çok, çok şeyler oldu. Oyunu gece çalışıyoruz. Gündüz yevmiyeye gidiyoruz. Hayatımı devam ettirmek zorundayım. Birde baktım, temmuz ayından eylüle gelmişiz. Elmaya gideceğim. Müjdat Gezen’in TİYATRO ÖĞRENİYORUM kitabını aldım. Gündüz bağ bahçede çalıştım, akşamları o kitabı belki de 100 kere okudum. Oradan çok şey öğrendim. Bu öğrendiklerime göre yönetmen olarak onları çalıştırmaya başladım. Bildiklerimi onlara aktardım.

Çalışmalar sürer. Basın peşlerinden ayrılmaz. Yurt dışından gelen basın bile vardır. 2001 yılından beri 16 yıldır oyunlarına devam ederler. Kadınların ortak noktalarından hareketle “HASRET KADINLARI” oyununu yazar. Mersin Kapısından çıkan Aslanköylü Kadınlar tiyatrosu, Adana’dan sonra tüm Anadolu’yu karış karış dolanırken artık yurt dışı teklifleri alırlar. Oyunu öğrenirler fakat para alınacak yeri bilemezler. Uzun süre okul müdürü bunların adına gelen parayı okula aktarır. Geç de olsun yazışmayı öğrenen Koçak emeklerinin karşılığını Kültür Bakanlığından almaya başlar. Oyuncularda emeklerinin karşılığını alırlar. “İKİ ÖKÜZ PARASI,” “MUHTAR ADAYI HASRET ANA,” “BABA BEN GELDİM,” oyunları da çok ses getirir.

Ümmiye Koçak der ki; “Tiyatro bana en çok özgüvenimi getirdi. Hani daha çok, daha çok, daha çok düşünmeyi sağladı. Daha çok faydalı şeyler yapabilmem için güç verdi. Daha çok kendime geldim. Ben de çevreme bir şeyler verdiğimi düşünüyorum. Şöyle ki, Aslanköy’de birçok şey değişti. Çevremde bu değişiklikler hissediliyor. Kadınlar yerini buldu. Onlar da özgüvenlerini kazandılar. Daha önceden argo konuşan kişiler, sonra gelip benden özür dilediler.” Beni şu konu incitiyor. Hani insanlar diyor ki, köylü kadınlar hiçbir şey bilmez. Tek başına hiçbir yere gidemez. İşte vay başı kapalı, vay şalvarlı. Hayır, insan isterse kendini 10 dakikada değiştirebilir. Her zaman diyorum ki, “Ben ATATÜRK’ün istediği gibi, Aydın bir Anadolu Kadınıyım.” İstersem 10 dakikada, giyinir, kuşanır şık bir hanımefendi olabilirim. Ama kafamın içini de değiştirin bakalım. Gece gündüz çalışarak başarıdan başarıya koşan Ümmiye Koçak Tiyatro topluluğu, ülke içinde pek çok şehirlerimizde gösteri ve panellerde bulundukları gibi, yurt dışında da İngiltere’den Vietnam’a kadar gösterilerde bulunarak kadınların neler yapabileceklerini canlı olarak sahnelerde sergileyerek adını ve adımızı bütün dünyaya duyurur. Başarıdan başarıya koşan örnek Türk kadınının yazdıkları, oynadıkları diziler ve ödülleri.

ÜMMİYE KOÇAK’ın YAZDIĞI OYUNLAR; Erik Eşkisi, Ozon Tabakası, Kara Kuyu, Doktor Beleş, Turunçgil Hayattır, Çiçekler Solmasın, Hasret Çiçekleri.

ÖYKÜLERİ; Yün Bebek, ( Uzun medraj sinema filmi ) Vatan Sevgisi, Irazcanın Düşleri, Kanayan Yara, Kader, Obruk, Ayaksız Ayakta Durmak, Baba Ben Geldim, Muhtar Adayı Hasret Ana.

OYNADIĞI DİZİLER; İstanbul, Hayat Devam Ediyor, Hanımın Çiftliği, Kasaba, Seher Vakti.

ÖDÜLLERİ; Adana Uluslar Arası Tiyatro Festivali Ödülü, Ankara Uluslar Arası Tiyatro Festivali Ödülü, Darüşşafaka Eğitim Kurumları Girişimcilik Ödülü, Bornova Uluslararası Kadın Sanatçıları Festivali Ödülü, Toros Koleji Eğitime Destek Ödülü, Sivil Toplum Örgütleri (kader) Kadında Şiddete Hayır Destekleme Ödülü, Mersin Sanayicileri ve İşadamları Derneği (MESİAD) Yılın Sanat Ödülü, TİKAV- 2012 Anneler Okulu projesine destek ödülü. New York Avrasya Film Festivali: Sinemada En İyi Kadın Sanatçı ödülü. Samsun sivil toplum örgütü girişimcilik ödülü. KAGİDER(Özel) juri ödülü

Sonuç olarak Ümmiye KOÇAK derki; “Aslanköy’den böyle bir tiyatro topluluğu olarak çıktık. Köyümüzün ve ülkemizin önemli kanayan yaralarını yazdık ve oyunlarımızla anlattık. Bu tür etkinlikler yaygınlaşmalı. İlgili kurum ve kuruluşlarda böyle çaba gösterenlere sahip çıkıp destek olmalıdır. Bu zamana kadar bizlere yardımlarını ve desteklerini esirgemeyen kurum, kuruluş ve şahıslara, sizin aracılığınızla ayrı, ayrı teşekkür ediyorum.” “Mümtaz Bey, ta nerelerden gelip bizi buldunuz. Çalışmalarımızı bir bir sorup bizimle ilgilendiniz. Beni sabırla dinlediğiniz için asıl ben size teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum” (25 Mart 2016 Cuma - Mümtaz BOYACIOĞLU)

Söyleşiden bir kesitini sunduğum Aslanköy’lü Tiyatrocu Ümmiye KOÇAK, Ahi Evran Etkinlikleri tertip komitesi tarafından panele davetli olarak ilimize geliyor. 20 Eylül 2017 Çarşamba günü saat 16.00 da ki bu güzel sohbet kaçmaz diye düşünüyorum.