Şiir; duygularımızın türkülerde, ağıtlarda, ayrılıklarda, kavuşmalarda, aşklarda buluşmasıdır.
Üzüntü ve sevinçlerin, kahramanlıkların mısralarda, dizelerde ve serbest yazımda içten yaşanmışlıkların yansımasıdır. Darası alınmış sözdür şiir.
Anadolu şiir bakımından çok zengindir.
Bu dizeler kimi yerde ağıt, kimi yarda bozlak. Antep’in ovalarında Barak havası, Urfa’nın sıra gecelerinde türkü, Kara Deniz’in horonunda. Eğlencede dans havasındadır. Neşet Ustanın mızrabında ağ gelindir. Bazen de mezar taşında dörtlük olmuştur.
Gün gelmiş yazarına bedel ödetmiş. Kimi zamanda yazarını bayraklaştırmıştır.
Şiir; Anadolu’da hem güzelliklerin, hem acıların ağır olgunlaşan meyve ağacı gibidir. Bazen acı, bazen tatlı, kekremsi tadındadır. Mehmet Akif’te bağımsızlık marşı, Arif Nihat Asya’da bayram sevgisi, Nazım’da vatan hasreti, Hacı Bektaş-ı Veli’de nasihat, Veysel Baba’da uzun ince bir yolda, Mevlana’da, Yunus’ta, Aşıkpaşa’da gönül dostudur. Pir Sultan’ı ipe götürür. Köroğlu’nu dağa çıkarır.
Şiir işte böyledir. Bazen ham armut, kimine göre bal tadında olmuştur.

***

YOK, EDİLEN ŞEHİR GÜNLÜĞÜ

İnsanların yumak yumak olduğu kentte
Buymuş insanların yalnızlığı
Gözlerimi kaçırıyorum
Bir türlü söyleyemiyorum
Yüreğim kabarık
Boğazım düğüm düğüm
Gözlerim bahar yağmuru
Bir türlü söyleyemiyorum
Hoşça kal sözcüğünü
Boynun bükülürcesine baktığın binalar
Yarışıyor bir biriyle
Beşiktaş’ta hep namlu olmuş barınağı
Parklar güvercin, kedi, köpek dolu
Atılmış hazır mama
Bir yanda insanların kalabalığı
Denizin maviliği
Sofralar evden uzaklaşmış
Kaldırımlar olmuş aş-hane
Emirgan da dili çözülmüş papağan
Hiç hazetmediğim hazırcı martı
Gerdanında taşıt asılı Marmara
Eyüp Sultan umudun kapısı
Yok, edilmiş yedi tepeli şehrin yapısı
Marmaray kapalı akvaryum
Haydar Paşa kendi sessizliğinde

 

ALİ OSMAN ODUNCU