Bilemiyorum nereden nasıl başlayacağımı neler anlatacağımı, nereye dokunacağımı. Yukarısı bıyık, aşağısı sakal, Anadolu tabiriyle iki ucu da pis değnek, adete içinden çıkılmaz labirent gibi.

Bilemiyorum nereden nasıl başlayacağımı neler anlatacağımı, nereye dokunacağımı. Yukarısı bıyık, aşağısı sakal, Anadolu tabiriyle iki ucu da pis değnek, adete içinden çıkılmaz labirent gibi.
Gençlerden bahsediyorum, entel, dantel, düntel, kotlu, şortlu, sakallı, bıyıklı, jöleli, küpeli, modern gençlerden.
Aslında gençlerin sorunu bir kangren haline gelmiş ve sadece Kırşehir’in değil Türkiye’nin sorunu haline geldi. Ne yaptıkları, nereye koştukları, nereye gittikleri belli olmayan gençlik. Ne saygı, ne terbiye, ne ahlak. Bu kavramlardan tamamen uzaklar.
Cadde, sokak merhumu tanımadan her altı yapıyorlar. Utanma ve edep nedir bilmedikleri gibi utanması gereken hareketlerden utanıyorlar. Kitapla, kültürle hiç tanışmadılar. Onlar için kültür sigara içmek, modayı takip etmek te kitap okumaktır. Birde erkeklerimiz saçlarını jöleleyerek kirpi dikeni gibi iğrenç bir hale getirip, tiksindirici şekilde bıyık ve sakal uzatırlarsa, kızlarımız burunlarına, dudaklarına, yanaklarına, dillerine taktıkları iğrenç topuzlarla, halkalarla kendilerini bir halt zannetmektedirler.
Başka dertleri de yok, sorumluluk, çalışmak, para kazanmak, ailesine, memleketine, vatanına hayırlı evlat olma yolunda hedefleri yok. Ekmek elden su gölden ağızlarında sigara, ellerinde cep telefonu ileriyi, geleceği düşünmeden günlerini gün ediyorlar. Hep hazıra konuyorlar. Anne su getir, baba para ver. Nereye gittikleri, ne yaptıkları, evden çıktıkları ve geldikleri saatler belli değil. Gidebilir miyim, gelebilir miyim, yapabilir miyim diyerek sormak yok, gidiyorum, geliyorum, yapıyorum dedikleri yetmiyor gibi birde sevgilimle beraberim diyebilme rahatlığını yaşıyorlar.
Tüm rahatlığa rağmen gençler yorgun, bitkin, hayattan bir beklentileri ve hedefler yok. Allah korusun bir savaş çıksa cepheye gidecek milli ve manevi ruh ve cesaretleri yok. Bir kız için cepheden kaçarlar, vatanı satarlar. Varsa, yoksa kız, aşk, meşk. Başka idealleri yok.
Gençlerimiz tuhaf durumdalar, anlaşılmaz davranış içerisindeler. Bir evin nasıl geçindiğini, bir çocuğun nasıl okutulduğunu, paranın nasıl kazanıldığını, hayatın zorluğunu, anne ve babaların onlar için yaptıkları fedakarlığı bilmiyorlar.
Kırşehir’de okul çıkışlarında okul önlerinde sevgili bekleyen, sevgili için kavga eden ilerici, çağdaş, medeni gençleri görmeniz mümkündür. Kız için kavga eden erkekleri gördüğünüz gibi, erkek için kavga eden saç-baş yolan Avrupalı kızları da görebilirsiniz. Onlar için okullar ilim irfan yeri olmaktan çıktı, sevgililerin buluştuğu binalar oldu.
Çağdaş, sosyetik, dönemi takip eden ileri görüşlü gençlerimiz zamanlarını dersten çok ayna karşısında, okuldan çok parklarda, cafelerde geçiriyorlar. Onlar nasıl olduklarıyla değil, nasıl göründükleriyle, ne yaptıklarıyla ilgileniyorlar. Bunun en güzel örneğini sadece Kent Parka gittiğiniz de görebilirsiniz.
Kırşehir’in caddelerinde kulaklıkla dolaştıklarından arkadan gelen araçların kornasını duymazlar. Toplu taşıma araçlarına binince hemen telefonlara dalar, ayakta kalan yaşlı, engelli, hamile varsa onlara yer vermemek için kafalarını ters tarafa çevirirler. Tabi bu Türkiye’nin her tarafında aynıdır.
Bütün bir günü bilgisayar veya cep telefonu başında geçirirler. Cep telefonuyla ne kadar facebooka girer, ne kadar wapsaptan yazışırlar sa o kadar aktif ve sosyaldırlar. Bilgisayarda oynadıkları oyunların çoğu karanlık, fantastik bir dünyada geçer. Baştan sona savaş, vurma, kırma, öldürme üzerine. Ne kadar öldürürsen o kadar başarılısın. Bu nedenle de gençlerde duygu, acıma ve merhamet kalmadı.
Anne baba neredeyse onların her türlü ihtiyacını karşılamaya amade birer hizmetçidir. Onlara karşı tavırları, hitapları dehşete düşürüyor insanı ama kendilerine göre gayet normal çünkü devir değişti, çağ değişti, dönem bunların dönemleri. Maalesef anne ve babalar çocuklarıyla arkadaş olayım derken onları anne, babasız bıraktılar, arkadaş da olamadılar.
Kız erkek ilişkileri, büyük bir hızla Avrupalılaştı. Özenti o dereceye ulaştı ki, küçük yaşlarda çocuklarda bile aşk meşk ilişkilerine rastlanabiliyor.
Kırşehir’deki açık alanlarda, parklarda, ağaçlık bölgelerde, yol kenarlarında, özellikle gençlerin gittikleri sözde adı cafe olan benzeri alanlarda öpüşüp, koklaşanları görebilirsiniz. Sizler gördüğünüz zaman utanırsınız ama onlar yaptıklarından utanmazlar. Çünkü gayet normal bir şey ne var ki açık alanlarda öpüşmekte.
Varlıklı ailelerin çocuklarında hayatı yaşamanın en önemli kriterleri, yemek, içmek, gezmek, eğlenmek, harcamak, tüketmektir.
Büyükler bırakmanın derdindeyken gençlerde hala sigara büyümenin en önemli göstergelerinden sayılıyor ve çok yaygın.
Madde bağımlılığı korkunç boyutlara ulaşmış durumda. Zengini pahalı, fakiri ucuzu ile kafayı bulmaya çalışıyor.
Kör bir cesaret ve müzmin bir korkaklık içiçe geçmiş. Her an şiddete başvurabilir, kendilerinin ve başkalarının hayatını tehlikeye atabilirler.
40-50 kelimelik dağarcıkları var. O da cep telefonları ve sosyal medya dolayısıyla eciş bücüş olmuş. Ne kadar çok argo ve küfür serpiştirirlerse o kadar iyi konuşmuş sayılıyorlar.
Çoğu, bırakın yaşadığı ilin, ülkenin, dünyanın sıkıntılarını, ailesinin sıkıntılarından bile bihaber. O kadar vurdumduymaz. Yokluk nedir bilmiyorlar.
Anne babalar için de en ideal çocuklar, en çok ders çalışan, sınavlarda en çok net yapan çocuklar. Sosyal hayatı varmış yokmuş önemli değil. Ahlak, gelenek, görenek, maneviyat olsa iyi olur ama olmasa ne gam? Hele bir sınavı kazansın, hele iyi bir meslek sahibi olsun, ondan sonra bakarız düşüncesindeler.
Daha yazılacak neler neler...
Çok mu karamsar oldu? Az bile.
Acaba bu gençlik nereye koşuyor kendileri biliyorlar mı?