Nihayet Türkiye bir yerel seçimleri de geride bıraktı.
31 Mart seçimlerinde Kırşehir’le birlikte birçok belediyede yönetim değişti, iktidar partisi kaybetti.
Kırşehir’de üç dönemdir yönetimde bulunan AK Parti kaybetti, CHP, yani sol 25 yıl sonra Selahattin Ekicioğlu ile kazandı. Başkan Ekicioğlu nihayet seçmenlerin tebrik ziyaretlerine son verdi, sahaya indi, çalışmalarına başladı.
Ancak Türkiye’de 81 ilden 80’inde seçim sonuçlansa da Türkiye’nin en büyük şehri İstanbul’da bir türlü seçim sonuçlanmadı, ya da sonuçlandırılmak istendi. Yaklaşık üç aydır Türkiye bu seçime kilitlendi. Yattık, kalktık İstanbul’u tartıştık. Sonunda 23 Haziran’da İstanbul seçmeni sandığa giderek son noktayı koydu. CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nu ikinci kez seçerek, hem de büyük farkla koltuğunu verdi.
Ben bu durumu kısaca değerlendirmek isterim.
Malum Karadenizli hemşerilerim hazır cevap ve keskin zekâlı olarak herkes tarafından bilinir. Doğrudur, dürüsttür ve yaltaklanmayı sevmediği gibi haksızlığa da fazla tahammülü yoktur Lazımın daaa. Hicvi hikâyelerinde çok ve düşündürücü olduğu kadar ayni zamanda ders vericidir de.
Sevgili Lazım hastalanmış ve yakınlarına söylermiş. Keyifsiz olduğunu gören arkadaş ve yakınları sorarmış, “ha uşağım Temel benzin sararmış senin neyin var?” diye.
Temel de “Uşaun hastayım” dermiş.
Fakat kimse pek inanır görünmezmiş.
Derken Temel ölmüş. Daha önce mezar taşını hazırlatmış ve üzerine yazdırmış. (HASTAYIM DEDİM İNANMADINIZ, HASTAYIM DEDIM İNANMADINIZ NOLDU ŞİMDİ).
İstanbul Belediye Başkanı seçimlerinde 23 Haziran’da kimin kazanacağını, iptal edilen seçimlerinde göstermiş olmasına rağmen, iktidar partisinin kaybetmeye alışık olmadığı için mağlubiyeti hazmetme erdemliğini bir türlü gösteremedi ve aynı zamanda sayın Reisicumhuru da inandırarak, 23 Haziran’ın hezimetini hazırladıkları gibi, T.C. Reisicumhuru’nun da halk üzerindeki inandırıcılığını zedelediler. Türkiye ve iktidar partisi önüne çıkan çok değerli bir fırsatı kaçırdı. Eğer mağlubiyeti kabul edip gelecek genel seçimlere, tespit edilen hataları telafi yoluna gitmiş olsaydı, belki bir devre daha iktidar şansı bulabilirdi.
Yapılan hatanın hesabı elbette parti içerisinde değerlendirilip, kim suçlu ise karşılığını görecektir. Fakat esas kaybedilen itibar ve ekonomik zararın hesabını kim verecek?
İptal edilen secimde kimin kazandığı belli idi. Ne gereği vardı bin bir türlü dalavereye ve yapılan masrafa?
Propaganda esnasında, devlet başkanının “Belediye Meclisi çoğunluğu biz de çalıştırmayız” lafları ne demek? Öyle şey olur mu?
Halkın menfaatine çalışmayan ve bunu açık açık telaffuz edene halk oy verir mi? Yapılan hizmetin başa kakılmasını Anadolu halkı kabullenemez, yapılan hizmetten halk memnun değilmiş ki, iki sefer AKP’nin adayını taca attı ve eski Meclis Başkanının siyasi hayatına son verdi.
Halk eski halk değil her şeyi görüyor yani. Maymunun gözü açıldı. Hizmet etmeyene sarı ve sonra da kırmızı kartı gösteriyor. İttifaklar kurularak ülke menfaatine çalışmak elbette iyi bir şey, memnuniyet verici, fakat bu dayanışma dışarıdan gelebilecek tehlikelere karsı birlik ve beraberliğin meclis çatısı altında gösterilmesi gerekir. Vekil aylıkları artırılırken, bi tamam eksiksiz eller havada inmez iken, halkın yararına ve emeklilerin haklarına gelince mecliste kimseler yok.
Bundan sonra iktidar partisi kasketi önüne koyup enine boyuna düşünüp tahlil yapması lazım. Hatalar belli hatanın nerde olduğunu halk çok iyi biliyor. Fakat halktan gelen tepkiyi iyi değerlendiremeyip, “dediğim dedik, çaldığım düdük!” misali hareket ederse ilk genel seçimde güle güle.
Artık toplum yorgun ve asalak siyasetçi görmek istemiyor. Değişik kurumlarda aylık alan yorgun yandaş siyasetçi de istemiyor. Hele asalak, yılışık ve ciddi olmayan sükse kabadayı hükümet adamı da istemiyor. Karşılıksız ve dürüst hizmet bekliyor. Gelecek seçimlerde şapka konuşacak herhalde. Tabi dile gelir anlatırsa.