Gazete ve gazeteciliğin meslek olmaya on ikinci yüz yılda başladığını söylüyor araştırmacılar. Fakat ilk kâğıdın icadıyla beraber belki ihtiyaç üzeri küçük ilanlar yazarak duvara asılıp halkın duyması gereken talimatları krallar istemiş olamaz mı? O zamanlar adı gazete olmasa bile on altıncı ve on yedinci yüz yıllarında bir meslek haline geldiğini söyleseler de tarihçiler, milattan önce belki kâğıda değil de taşlara ve toprak plakalara yazılan yazılarda, gazeteciliğin başlangıcı sayılır.

Gazete ve gazeteciliğin meslek olmaya on ikinci yüz yılda başladığını söylüyor araştırmacılar. Fakat ilk kâğıdın icadıyla beraber belki ihtiyaç üzeri küçük ilanlar yazarak duvara asılıp halkın duyması gereken talimatları krallar istemiş olamaz mı?
O zamanlar adı gazete olmasa bile on altıncı ve on yedinci yüz yıllarında bir meslek haline geldiğini söyleseler de tarihçiler, milattan önce belki kâğıda değil de taşlara ve toprak plakalara yazılan yazılarda, gazeteciliğin başlangıcı sayılır.
Amerika’nın devlet olmaya başlamasından sonra, propaganda aracı olarak başkanlığa aday olan kimselerde araç olarak kullanmış olamaz mı?
Romalılar zamanında kralların emirleri en kolay iletişim aracı olarak duvarlara asılan duvar gazetelerinde duyurulurdu. O zamanlarda gazeteler parasız olarak halkın okumasına sunulurdu. Bu uygulama uzak doğu ve Çin’in ücra köşelerinde hala devam etmektedir.
Romalılar zamanında, uzaktan gelen kervanlar ve tacirlerde aldıkları haberleri ve gelişmeleri duvar gazeteleri vasıtasıyla halka yansıtırlardı.
Zamanımıza kadar geçen süreler içerisinde değişik iktidar ve hükümetler kendileri için rakip ve tehlikeli gördükleri gazeteleri ve bütün basını kontrol etme ihtiyacını duydular.
Hiç gazetecilikten anlamayan para babaları büyük gazeteleri satın almaya başladı. Bu alışverişlerde iktidar hükümetleri kendisine yakın olan kimselerin bazı basın organlarını almasına yardım ettiler ve destek verdiler.
Sahip olduğu gazetelerde yazarlık yapan kalemleri istekleri doğrultusunda kullanmaya başladılar, karşı gelen ve reddeden kimseleri tereddütsüz kapının önüne bıraktılar. (Aynen Değirmenci gibi) Tarafsızlık ilkesi, gazete yazarlarının olmazsa olmazı, göz ardı edilerek tamamen parayı veya sıkıyı verenin emrine girerek toplumların yönlendirilmesine yardımcı olamaya başladılar. Bu tip pek çok gazete yazarlarını pek çoğumuz tanırız.
İstanbul boğazlarında lüks villalarda ve oturduğu yerde emirler doğrultusunda yazı yazanlar vardır. Yani parayı veren düdüğü çalar misali, basını arkasına alan bazı iktidarlar yaşamını bir müddet daha sürdürebiliyorlar.
Vatan sırlarını da deşifre edenlerde anlaşılınca soluğu yurt dışında alıyorlar. Onun bunun maşası olup elin cennetinde yaşayıncaya kadar, vatanımın zindanında ölmeyi tercih ederim diyen gazeteci çok az bulunuyor. Toplumumuzda okuma alışkanlığı fazla olmasa da, görsel basınla en ücra köşelere ulaşan partiler, şansını daha fazla artırıyor. Kalemiyle zengin olan bir yazar olmamasına rağmen, (istisnalar dışında) gazete sahiplerinden daha zengin yazarlarda var.
Kırşehir gibi 150 bin nüfuslu Anadolu kentlerinde gönüllü yazı yazan arkadaşların belki birçoğu gazetenin sahibini veya sahiplerini tanımaz. Gazete sahipleri de yazarlarını tanımaz veya tanıma ihtiyacını bile duymaz. Yerel gazetelerin pek çoğu zor koşullar altında yayınına devam etme fedakârlığında bulunuyor.
Böyle Kırşehir ve Kırşehirliler için yazan, çizen, kafa yoran gazetelerimizden birisi de “Kırşehir Çiğdem”dir.
Böyle bir gazetede yazmak, Kırşehir’in ve ülkenin sorunlarına çare aramaktan başka derdi ve düşüncesi olmayan benim gibi insanlarla bir arada olmak benim için onur vericidir.
Ama günümüzde dürüst olmak, dürüstçe gazetecilik yapmak maalesef günden güne azalıyor. Gazeteciliğin adı medyacılık oldu. Medyacı geçinenler, kılıktan kılığa girerek köşe dönmek için her şeyi yapıyorlar. Takla kuşlarına taş çıkartırcasına ne taklalar attığını görüyor ve şaşırıyoruz. Ayçiçeği gibi güneş nerede doğarsa orada olanlar, yağcılık ve yalakalık ta sınır tanımayanlardan bu ile ve ülkeye ne hayır gelir ki?
Ama devir öyle oldu, böyle oldu, o tip insanları el üstünde tutar oldu.
Her şeye rağmen Kırşehir’de gazetecilik yapan gazetemiz “Kırşehir Çiğdem” gibi gazeteler var… Öyle ki insan kanına işleyen bu gazetecilik mesleği bir hastalık. Hastalarının bir kuruşu kalmasa da devamda ısrar edişi tedavisi mümkün olmayan bir illettir. Bu illetin tedavisi olmasa bile acılarının azalması için, reklamlarla ve aidatlarını zamanında ödemeleri, şehir haberlerini her zaman duyma ve öğrenme imkânları olacaktır, sayın okurların…