Kimine göre 1071’de başladı bu hareket, kimine göre Kurtuluş Savaşı’nda kimine göre de Alparslan Türkeş ile… Peki, neydi ülkücülük? Bunu tarif etmek ciltler dolusu kitaplar alacaktır ama kısacık tarif edecek olursak ” Ülkemiz ve yeryüzünde Allah’ın nizamını hâkim kılmak için kendine metot olarak Allah (CC) ve Resulünü ölçü alan bir iman hareketidir. Günümüze geldiğimizde bir kısım ülkücüler Nihal atsız akımının etkisinden kalmış Türklüğü ön plana çıkarmış din konusunu geriye atmıştır.

Kimine göre 1071’de başladı bu hareket, kimine göre Kurtuluş Savaşı’nda kimine göre de Alparslan Türkeş ile…
Peki, neydi ülkücülük?
Bunu tarif etmek ciltler dolusu kitaplar alacaktır ama kısacık tarif edecek olursak ” Ülkemiz ve yeryüzünde Allah’ın nizamını hâkim kılmak için kendine metot olarak Allah (CC) ve Resulünü ölçü alan bir iman hareketidir.
Günümüze geldiğimizde bir kısım ülkücüler Nihal atsız akımının etkisinden kalmış Türklüğü ön plana çıkarmış din konusunu geriye atmıştır. Bazısı da Türklük ve İslam’ın ayrı olamayacağını söylemiş Türk-İslâm ülküsünde hareket etmiştir. Tanrı dağı kadar Türk Hira Dağı kadar Müslüman söylemleri hep hafızalarda kaldı.
Esasında kimse kendisinin Türk, Kürt, Arap, Yunan vs olmasını tayin edemiyor bu tamamen Allah’ın bir lütfudur.
Peki ülkücüler neden gariptir?
Fazla uzağa gitmeyeceğim hafızamız da olduğu için yakın döneme bakacağız.
70 ihtilal ’inde Türkeş bu ülkede emniyet sibobu olurken yine 80 ihtilalinde ülkenin parçalanmasını ve daha büyük bir iç savaşı ülkücüler sayesinde önlemiş oldu. Bazıları kuzu gibi öne atıldı! Bazıları ise parayı götürenler tarafından satıldı!
28 Şubat dayatmasında ise Muhsin Yazıcıoğlu tüm tehditlere baskılara rağmen devletine destek vermiş ve dik duruşunu sürdürmüş “namlusunu halka çeviren askere selam durmam” demişti.
15 Temmuz 2016 darbe girişiminin de önünde duran, meydanlara ilk çıkıp devletini dün olduğu gibi hiçbir çıkar ve menfaat gözetmeksizin savunan yine bu ülkücüler olmuştu.
Tabiî ki bunun haricinde diğer kesimlerden de insanlar vardı ama ilk meydanlara çıkanlar benzinlik, market ve bankamatik kuyruğunda beklemeyenlerdi ülkücüler.
Belki namaz kılmıyor ibadetlerini tam yapamıyorlardı, belki bazıları alkol kullanıyor gece âlemine dalıyordu… ama konu devlet ve vatan olduğunda her şeylerini ellerinin tersi ile itecek kadar bu vatana sevdalı insanlardı ülkücüler. Çünkü onlar da herkes gibi biliyor ki ibadet kul ile Allah arasındadır kimin ne olduğunu da ancak Allah bilir diyorlardı.
Hiç tek başına iktidar olamadılar, ama ülke ve vatan konusunda iktidardan hiç inmediler.
Ne çocuklarını bir işe yerleştirebildiler, ne de devletten ihale almadılar. Sınavlara fesat hiç karıştırmadılar. Hele ülkesini satıp milyarları cebe hiç atmadılar. Devlet makamını kendi çıkarlarına asla kullanmadılar. Devlet ne zaman sıkıntıya girse hemen öne atıldılar.
Ama bu devlet onların hakkını asla vermedi, veremedi. Çünkü onlar devleti anası gibi, bacısı gibi, kızı gibi namus bildi çıkarsız sevdi…
Evine ekmek alacak parası belki yoktu ama bu devlet için aç kalmayı hatta aç ölmeyi bile göze alabilecek kadar gözü tok insanlardı.
Şimdikilerin yaptığı gibi 1 santim yükselmek için bir metre eğilmediler. Meydanlarda öz evlat muamelesi gördüler, ama devlet makamlarında hep üvey evlat oldular olmaya da devam ediyorlar.
Kimdi bu ülkücüler?
Bir kaçının ismini yazalım, Alparslan Türkeş, Muhsin Yazıcıoğlu, Seyyid Ahmet Arvasi, Kırşehirli hemşehrimiz Prof. Dr. Erol Güngör, Necip Fazıl, Galip Erdem, Mustafa, Ömer, Ercüment, Dursun Önkuzu, Süleyman Özmen, Halil Tüysüz…
Hep oyuna geldiler ama hiç oyun oynamadılar.
Onlar ancak ölünce değeri anlaşılan kahramanlardır. Bu kahramanlar dün olduğu gibi bugün de, yarın da hep olacak.
Bu dava adamları olduğu sürece siz rahat olun bu ülkeye hiçbir şey olmaz.
Erkeğin az, korkağın çok olduğu tüm dönemlerde meydanlarda hep bu garip ülkücüler vardı.
İyi ki varsınız…