FELSEFENİN BAŞLANGICI

Hocamızın anlattığı gibi felsefe hayatı sorgulamayla başlamıştır. Sorgulamanın başladığı yerde felsefe kaçınılmazdır.


Felsefe günümüzden 2600 yıl önce Ege’nin güney batı kıyılarında, Ionia’da, güney İtalya'nın liman kentlerinde doğmuştur. Liman kentlerinde sadece mallar değiş tokuş edilmiyor, aynı zamanda o malların nasıl üretildiği, üretimde kullanılan araçlar da tanıtılıyordu, insanlar etkiliyor, etkileniyor yaşam şekilleri değişiyordu. Burada yaşayan filozoflar çevresinde olup bitenleri, doğa üstü güçlerle değil, doğal olguların yardımı ile açıklamaya çalışmışlardır, bu nedenle felsefesinin doğuşunu hazırlamışlardır.
Antik Çağ’da kervanların buluştuğu, ticari gemilerinin yeni mallar getirdiği, farklı insanların, ırkların, kültürlerin buluştuğu ve kaynaştığı, farklı düşüncelerin tartışıldığı hoşgörünün olduğu yerlerdi. Felsefe, kültürel gelişmenin kaçınılmaz sonucu olarak, geleneklerin, mitlerin ve doğmaların verdiği cevaplarla yetinmeyen sorgulayıcı anlayışın, daha akılcı cevaplar aramasının doğal sonucu olarak doğmuştur.
Felsefenin başlatıcılarının Milet ve Efesli olması tesadüf değildir, liman kentlerinde sosyal ilişkilerin sonunda oluşan kültürel iklimin sonucudur. İlk filozoflara doğa filozofları denir.
Dogmatizm: doğa filozoflarına aynı zamanda dogmatik filozoflar denir. Dogmatizm, iki anlamda kullanılır hem gündelik hayatta hem de felsefede. Doğa filozoflarına dogmatik denilmesinin nedeni; Düşüncelerini deneyle doğrulamadan, kanıtlamadan, akıl süzgecinden geçirmeden, doğru diye savundukları dogmatik filozoflar denir.
Gündelik hayatta bir düşünceyi sorgulamadan, tartışmadan akıl süzgecinden geçirmeden, belgelemeden, inatla körü körüne savunanlar için kullanılan bir sözcüktür. Felsefenin başlatıcısı ve ilk filozof olarak Miletli Thales (m.ö.625–545) kabul edilir.
Thales’e felsefenin ve bilimsel düşüncenin kurucusu gibi büyük bir onurun verilme nedenini bilim tarihçileri şöyle açıklar. Thales ’in düşüncelerini deneye dayandırması, doğayı doğa üstü mistik güçlerle değilde yine kendisiyle açıklamasıdır. Thales evrenin ana madde (arkhe) sinin ‘’su’’ olduğunu söyler. Thales’e göre, tüm cisimlerin şekline giren tek madde ‘’su”dur ve de su canlılığın kaynağıdır. Thales’e göre, evren sınırsız bir su denizi üzerinde yüzmektedir.
O’nu özel yapan şey; gözlem ve düşüncelere dayanarak evrenin kaynağını açıklamak için, bir denemeye girişmiş olmasıdır. Bu açıklama, suyun önemini organik yaşamın her alanındaki gözlem ve deneyimleriyle ulaşmış olmasıdır.
Thales göre su bütün cisimlerin şekline girebilir, bu durum gözlenebilir ve denetlenebilir açıklanabilir. Bu nedenlerden ötürü Thales ilk filozof ve ilk bilim adamı olarak kabul edilir. Thales ilk defa güneş tutulmasını tespit etmiş, İnsanlığı matematik ve astronomi ile gibi bilimlerle tanıştıran filozoftur. Thales’le ilgili Aristo şunları anlatır.
"Hala kış olmasına rağmen Thales, Astronomi ‘deki yeteneklerini kullanarak, o yıl zeytin hasatının çok olacağını öngörmüş. Millet ve Kinos'da zeytin ezicilerini çok ucuza kiralamış. Hasat mevsimi geldiğinde birçok zeytin üreticisinin bu ezicilere ihtiyacı doğduğundan Thales, onları kış aylarında kiraladığı için hatırı sayılır miktarda para kazanmış. Bu durum karşısında halk, felsefecilerin eğer isterlerse çok kolay zengin olabileceklerine kanaat getirmiş."
Thales ’in Mısır’a gittiği orada gözlemler yaptığı hakkında rivayetler vardır’’.
Thales, M.Ö. 585 yılında ilk defa güneş tutulmasını doğru tahmin etmiştir. Thales, sadece doğayı incelediği için kendisine ve ondan sonra gelen filozoflara doğa filozofları denir. Doğayı inceleyen filozofları şöyle bir şemayla gösterebiliriz.
Milet okulu; Thales, Anaximandros ve Anaximenes
Efes okulu; Herakleitos
Elea okulu; Xenophanes, parmenides, Zenon
Pythagoras okulu; Pythagoras
Anaximandros (585- 521) Thales ‘in öğrencisidir. O da Thales gibi ana madde ''arkhe'' problemi ile ilgilenmiş fakat arkhe sınırlı değil sınırsızlık anlamına gelen ‘’Apeiron’’ olarak kabul etmiştir. Anaximandros, Thales ’ten farklı olarak arkeyi somuttan soyuta taşımıştır, felsefi açıdan bu önemli bir gelişmedir. Güneş saatini bulduğu ilk haritayı çizdiği söylenir.
Anaximenes(546-484) Milet okulunun sonuncu düşünürüdür. Anaximandros ‘un öğrencisidir, arkhe olarak ‘’hava’ ‘yı kabul eder. Anaximenes’e göre, ruh nasıl bedeni ayakta tutuyorsa, havada evreni kuşatıp ayakta tutar.
Efes okulu; Herakleitos’a (MÖ 540-480) göre, evrende sürekli bir değişim ve gelişim vardır, bu değişimi bizlerin fark etmemesinin nedeni, değişimin gelişi güzel değil de bir düzen dahilinde gerçekleşmesidir. Ona göre bir ırmakta ikinci defa yıkanamayız, ikinci defa suya girdiğimizde ırmakta o su akmış yerini başka sulara bırakmıştır. Herakleitos bu görüşleriyle gelecekteki bilimsel çalışmaları çok etkilemiş, evrim teorisine de ilham kaynağı olmuştur. Evren boyuna akan başı sonu olmayan bir süreçtir. Sürekli bir değişimdir, hiç durmayan bu değişime karşı koyan yoktur, ünlü deyişiyle Panta Rey (her şey akar). Doğa filozofları ilk filozoflardır, bunlar yazdıklarını doğa üzerine isimli eserde toplamışlardır. Doğanın ana maddesi (arkhe) hakkında görüş açıklamışlardır.
Abdera Okulu; ‘‘Bir kanıtı bulmayı Pers kıralı olmaktan üstün tutarım’’ diyen Demokritos (460-370) tarafından kurulmuştur. Abdera Batı Trakya'da İskeçe yakınlarında bir kentin adıdır. Demokritos, Abdera ‘da yaşamış ve çalışmış onun için bu adla anılmaktadırlar. Demokritos’a göre evrenin ana maddesi ‘atom’dur. Gerçek atom ve atomların hareketleridir, algı ve düşünme bu iki ruh olayı vücudumuzdaki atomların en incesidir. Demokritos, Empedokles ve Anaksagoras gibi Abdera düşünürleri antik çağ atomculuğunun üç önemli maddeci filozoflarıdır.
Pythagoras okulu (580-500) Pythagoras, tarafından kurulmuştur, mistik özellikleri vardır. Pythagoras, Sisam adasından doğmuş ada Persler tarafından işgal edildiği için Sisam’dan ayrılarak, Sümer Medeniyetini, Sümer ve Güneş inançlarının bütün sırlarını incelediği anlatılır.
Pythagoras özellikle matematik, astronomi ve müzik alanında önemli görüşler ileri sürmüştür. Arkhe olarak ‘sayıları’ kabul eder. Bilge Pythagoras’a göre evrenin arkhesi (ana maddesi) sayıdır. Evrenin dokusu sayılarla dokunmuştur. Evren sayılardan oluşmuştur. Tek-çift, sıcak-soğuk, erkek-dişi, sağ- sol, duran-kımıldayan, doğru-eğri, aydınlık-karanlık, iyi-kötü zıtlıkların uyumu evreni oluşturur. Sayılar arasındaki ilişkilerde hayatı belirler.
İNSAN FELSEFESİ
SOFİSTLER ve SOKRATES
SOFİSTLER (Rölativistler)
Doğa felsefesinin ardından, felsefi bir dönüşüm yaşanır. Sofistlerle birlikte felsefenin merkezini insan oluşturur. M.Ö 5 yüzyıl da Yunan sitelerinde demokratik yönetimler gelişir. Başarılı bir yurttaş nasıl yetişir? Sorusu ortaya atılır. Demokrasinin kaçınılmaz sonucu olarak güzel konuşma, bilgi pratik değer kazanır. Bu sorunu çözmek için gezici öğretmenler (sofistler) ortaya çıkar. Sofistler aynı zamanda rölativist (göreli) düşüncenin temsilcileridir. Doğa filozoflarına tepki olarak ortaya çıkmışlardır. Doğa filozofları bilginin kesin olduğunu, rölativistler ise kesin bilginin olamayacağını savunurlar. Başlıca sofistler; Protagoras, Gorgias, Thrasymakhos’a vb.
Protagoras M.Ö.482-411) İnsan her şeyin ölçüsüdür, diyerek rölativizmi başlatmıştır. Doğru, insandan insana değişir, çünkü algılarımız farklı, zihinsel tutumlarımız farklıdır, olguları farklı farklı algılarız, bilgilerimizin kaynağı algılarımızdır. Doğruyu belirleyen, çıkarlarımız, algılarımız ve zihinsel tutumumuzdur. Algılarımız da çıkarlarımız etkili rol oynar.Görüldüğü gibi olaylar karşısında etkileniş biçimlerimiz de farklıdır. Bir taraftar, asla tarafsız değildir. Zihinsel tutumu buna engeldir. Tuttuğu tara rafın yaptığı her davranış ona göre haklıdır. Onun tarafsız olmasını beklemek sadece bir yanılgıdır. Yorumlamalar da kişiden kişiye farklılık gösterir. Örneğin; giyime düşkün olan bir kişi sadece giysileri izler. Protagoras’a insan sayısı kadar doğru vardır.
Rivayete göre Protagoras’ ile ders verdiği öğrencisi arasında şöyle bir konuşma gerçekleşir. “Davayı kazanırsan, ilk davanı kazandığın için (anlaşmamıza göre) borcunu ödeyeceksin; kaybedersen davayı ben kazandığım için (mahkeme kararına göre) yine borcunu ödeyeceksin. Öyle ise her iki halde de ücretimi ödeyeceksin.”
Hukuk mantığı hocasınınkinden geri kalmayan öğrenci şöyle bir karşı ikilemle zor durumdan çıkmaya çalışır:
“Davayı kazanırsam, mahkeme kararıyla ödemekten kurtulacağım; kaybedersem, ilk davamı kaybettiğim öğretmenlik görevini iyi yapmadığın için ödemeyeceğim. Davayı ya kazanacağım ya kaybedeceğim. O halde iki halde de bir şey ödemeyeceğim.”
Gorgias (M.Ö. 483-375) Söz söyleme sanatının gelmiş geçmiş en büyük ustalarındandır. Gorgias, görecelikle sınırların aşarak, kuşkuculuğa ulaşır. Gorgias doğru bilginin imkansızlığını açık seçik ileri sürmekte ve sözleriyle de felsefede Septisizm (şüphecilik) denilen öğretinin başlaması için düşünsel ortam hazırlamıştır. Gorgias, iyi bir hatiptir ikna sanatına, sözün terbiye edilip geliştirilmesine büyük bir önem vermiştir. Gorgias doğru bilginin imkansızlığını açık seçik ileri sürmüştür, ünlü tezi şöyledir: Hiçbir şey yoktur. Olsa da bilinemez. Bilinse de başkalarına anlatılamaz.
Thrasymakhos (M.Ö. 500-420): Sokrates'in öğrencisidir, doğrunun ve yanlışın sadece güçlüler tarafından belirlendiğini bundan dolaylıda kesin doğru yoktur. ‘’Doğru güçlünün işine gelen şeydir.’’ Adalet diye bir şey yoktur, yasaları güçlüler yaptığına göre adalet onların çıkarlarını yansıtır. Doğada güçlülerin egemenliği vardır. Güçlü olanlar güçsüzleri yönetmesi en doğal haklarıdır. Bu anlayışıyla Nietzsche ve Darvin’e ilham kaynağı olmuştur.
SOKRATES (M.Ö. 469-399): Sade yaşantısı ve trajik ölümüyle felsefe tarihinin en orijinal simalarından biridir. Atina da Heykeltıraş Sophɾoniskos ve ebe Fenaɾete'nin oğlu olarak dünyaya gelir. İlk öğretimini özenle Atina da tamamlar. Anlatıldığına göre Sokrates çok çirkinmiş, yassı alnı, basık burunlu, her tarafı görebilen patlak gözleri varmış onu seven öğrencisi Platon bile kendisini kutsal bir maymuna benzetir. Yine Platon’a göre Sokrates’in içini açacak olursanız, bu çirkin zarfın için de en saf ve en parlak güzellikler gizlidir. Sokrates insanları seviyor ve insan hayatını aklın ışığında aydınlatmaya çalışıyordu, daima konuşmalarında ahlaksal bir yön arıyordu. Sokrates ahlak felsefesinin kurucusu olarak kabul edilir. Sokrates, her türlü bilgiyi reddeden bir anlayıştan yola çıkar. Sokrates diyalog ya da diyalektik yöntemi kullanır.