Öyle bir felaketle karşı karşıyayız ki ne ülke tanıyor, ne dil, ne ırk tanıyor ne din, ne beyaz tanıyor, ne siyah, ne fakir tanıyor ne zengin. Bir bela musallat oldu başımıza. İnsanlar çaresiz, teknoloji, ekonomi, para, güç kuvvet üstesinden gelemiyor. Dünya genelinde her gün binlerce insan ölüyor, on binlerce insan hastalığa yakalanıyor.
Birbirlerine güç gösterisi yapan, kendilerini en güçlü sanan ülkeler, “petrole ben sahip olacağım, benim silahım çok, ben güçlüyüm” diyen büyük devletler çaresizlikten ne yapacaklarını şaşırdılar.
Bu salgın hastalık insanlara ekonomik zorluğu, geçim sıkıntısını işsizliği, açlığı, savaşları, Irak'ı. Suriye'yi, Filistin'i, İblid'i, şehitleri, terörü futbol maçlarını ve diğer spor müsabakalarını unutturdu. Bu salgın hastalık dışında başka bir şey konuşulmaz oldu.
Boşuna dememişler "can tatlı yaşamak güzel" diye. Devletler tedbirler alıyorlar. hastanelerde yatak sayısını arttırıyorlar, yeni hastaneler kuruyorlar, sağlık personelleri gündüz, gece çalışıyorlar.
Çin'de başlayarak diğer ülkelere ve Türkiye'ye sıçrayan korona virüsü nedeniyle dünya devletleri ilk defa bir noktada birleşti. Tıp dünyası ve her ülke aynı tedbirleri alıyor, sokağa çıkma yasağı getiriliyor, yakın temastan. tokalaşmadan, sarılıp, öpüşmekten uzak durulması, iki kişinin yan yana gezmemesi, ellerin sürekli yıkanması, her ortamda temizlik ve hijyene önem verilmesi gibi tedbirler alınıyor. Tabi tıp bilim insanlarının ve devletlerin aldığı karara uyan ülkeler korona virüsünü az hasarla atlatıyor, uyarıları ciddiye almayan ülkelerdeki vatandaşlar (İTALYA, İSPANYA, İNGİLTERE VE İRAN GİBİ DEVLETLER) büyük oranda korona virüsüne yakalanırken her gün dünyanın değişik ülkelerinde binden fazla insan ölüyor.
Ülkemizde devletimiz, sağlık bakanlığımız gerekli tedbirleri alıyor ve uyarıları yapıyor. Bu uyarı ve tedbirlerin hepsi insanımızın sağlığı için olup. uyarı ve tedbirleri dikkate alarak uymak biz insanların görevidir.
Ancak alınan tedbirler ve yapılan uyarılara rağmen ülkemizde ve ilimiz Kırşehir'de "taktir ilahidir, acı patlıcanı kıra çalmaz, atın ölümü arpadan olsun" zihniyetine sahip sorumsuz ve vurdum duymaz kişiler kafalarına göre takılarak kendi bildiklerini okuyorlar sokağa çıkıyorlar, Cacabey Meydanı’nda, cami önlerinde, Kent Park’ta ve Kırşehir'in değişik yerlerinde dolaşıyorlar.
Bu sorumsuz kişiler bilmelidir ki korona virüsü sadece onları değil toplumu tehdit etmektedir, bulaşıcı hastalık olduğu içinde bir kişiye bulaştığı an en az beş kişiye bulaştığı bilim insanlarımız tarafından söylenmektedir, o nedenle; kanun nizam tanımayan bu kişiler sağlık konusunda kabadayılığın olmayacağını ve kendi egoları ve aksilikleri yüzünden başka birilerinin sağlıklarını tehlikeye atmamalarını bilmelidirler. Sanki bu kişiler evde kalınca savaş kaybedecekler, dışarı çıkınca Çanakkale Cephesinde vatan kurtaracaklar.
Oturun evinizde koruyun sağlığınızı, dışarı çıkarak başkasının sağlığını riske atmayın.
Gerçekten ülkemizde ve Kırşehir'de ilginç düşüncelere sahip tuhaf insanlar var. Her şeyi bilirler, her şeyden anlarlar ve "Takdir İlahidir" diyerek işin içinden çıkarlar.
Çürük binalar yaparız binalar depremde, afette yıkılır insanlar ölür takdir ilahi deriz. Dere yatağına ev yaparız sel basar kader deriz. Trafik kurallarına uymayız kaza olur insanlar ölür Azrail deriz. Trafik kurallarına uymayız, emniyet kemeri takmayız insanlar ölür, “vade!” deriz. Her şeye bir isim veririz.
Başımıza bir salgın hastalık geldi evde kalmak yerine kurallara uymayarak dışarı çıkıyoruz işimize geldiği gibi bana bir şey olmaz, “Allah var, gam yok!” diyoruz.
Oysa "Hz. Ömer Şam'a doğru gitmekteyken Şam'da salgın hastalık olduğu haberini alır. Gerekli istişareler sonucunda Hz. Ömer Şam' a gitmekten vazgeçer, yanındakilerden “Ya Ömer Allah'ın kaderinden mi kaçıyorsun?” diyenlere, “Evet Allah'ın kaderinden yine Allah'ın kaderine kaçıyoruz" cevabını verir.
Bizlerin de "Takdir İlahi ve Kader" demek yerine Hz. Ömer' in yaptığı gibi Allah'ın başka kaderine kaçmak gerektiğini bilmemiz gerekiyor
Bu korona virüsü gösterdi ki birimizin sağlığı hepimizin sağlığıdır ve hiç kimsenin başka bir insanın sağlığıyla oynama hakkı yoktur. O nedenle herkes alınan tedbirlere saygı duymalı, altmış beş yaş üstü sokağa çıkma yasağına uymalı. alt yaş grupları acil bir şey olmadıkça evden dışarı çıkmamalıdırlar. İnatla, ısrarla sokağa çıkıp belediyelere bankları kaldırtmak gerçekten hoş bir durum değildir.
Söz korona virüsünden açılmışken doktorundan hemşiresine, ebesinden hasta bakıcısına ve diğer sağlık personellerine kadar tüm sağlık çalışanları herkesin korktuğu, zorunlu olarak eve kapandığı bir durumda her türlü riskleri alarak çocuklarını, eşini, evini bir tarafa bırakarak tehlikenin üstüne doğru gidip, korona virüsüne yakalanan vatandaşlarımızı sağlıklarına kavuşturmak için büyük bir özveriyle çalışmaktadırlar.
Yaşamanın güzel, yaşatmanın onurlu bir mücadele olduğunun bilincinde olan sağlık çalışanlarımız geçtiğimiz yıllarda hem ülkemizde, hem Kırşehir'de fili ve fiziki saldırılara uğradılar, yaralandılar, öldürüldüler.
Şimdi doktorlara ve diğer sağlık çalışanlarına saldıranlara kabadayılık yapanlara sormak lazım sizler canınız için evde dururken saldırdığınız, vurduğunuz dövdüğünüz sağlık çalışanları kendi canlarını hiçe sayarak eşlerini, çocuklarını, anne ve babalarını, kardeşlerini arkalarında bırakarak sizleri veya diğer insanları sağlığına kavuşturmak için uzun soluklu bir yolda gündüz gece demeden çalışmaktadırlar.
Peki siz kabadayılar sağlık çalışanlarına saldırdığınız için utanıyor musunuz? Benim bildiğim sizin gibi astarı yırtılmış insanlar utanmaz ama ben burada "EVDE KAL KIRŞEHİR, EVDE KAL TÜRKİYE" dedikten sonra vefakar, cefakar sağlık çalışanlarını alkışlıyor, kendilerine teşekkür ediyor, çift maaş ve artı ikramiye verilmesinin yerinde karar olacağını düşünüyorum.