EROS (2)

Sabır bilginin anahtarıdır. O da sizde yok. Her gittiğim yerde telaşlı, kaygılı, sabırsız insan yığınlarıyla karşılaştım. Yöneticileriniz bilgisiz. Bilginin erdeminden uzak, günlük, hamasetle geleceği değil, günü kurtarmaya çalışıyorlar.

Sevgi kaba davranmaz. Kendi çıkarını aramaz, kolay kolay öfkelenmez, kötülüğün hesabını tutmaz. Sevgi sabırlıdır. Sevgi şefkatlidir. Sevgi kıskanmaz, övünmez, böbürlenmez. Olduğu gibi akar bütün doğallığıyla… Akmak istediği yürek onu olduğu gibi kabul eder, çoğalır bir ırmaktan okyanusa akarcasına…  Bir insanı yücelten, ayrıcalıklı kılan onun yüz güzelliğinden çok dürüstlüğü ve alçak gönüllülüğüdür. Bu nedenle yüzü güzelleştirmeye yönelik her çaba bir özentiden başka bir şey değildir.

Asıl önemli olan yüreğin güzelliğidir. Beden temizliği yüreğin ve ruhun dışa yansımış halidir. Bu nedenle insani bir zorunluluktur. Kişinin kendisine saygısının bir gereğidir. Güzellik sevgiyi yüceltebilir. Ancak, bu sevginin kalıcı olması erdemli olmaya bağlıdır. Erdemli olmayan insan için sevgi cinsel arzularının tatmininden sonra anlamsız bir gösteriye dönüşebilir. Erdemli olmak insani bir duruş, kararlılık ve süreklilik gerektirir. Gezegeniniz sevgiye hasret, insanlar kavgalı, düşmanca bakıyorlar birbirine. Her an patlamaya hazır birer bombasınız. Unutmadan söylemeliyim ki bomba sözcüğünü sizden öğrendim. Bizim gezegende değil bomba, en küçük bir kesici alete bile ihtiyaç duyulmadığından bu sözcükler dilimizde yoktur.

İnsanın anayurdu çocukluğudur. Bütün kötülüklerin veya iyiliklerin beslenme kaynağı orada saklıdır, gizlidir. İnsanın karakterini eğitim belirler gibi kesin yargılar ve bilgiççe şeyler söylemeyin. Her toplumun kendine özgü karakteristik özellikleri olduğu gibi, her insanın geldiği atalarından aldığı genlerinin özellikleri vardır. Eğitim, karakterle bütünleşmediği sürece ahlaklı, erdemli insanlar oluşmasına katkıda bulunamaz. Doğduğu ev nasıl ki çocuğun kaderini belirlerse, coğrafya da halkların kaderini belirler. Belki de galaksideki gezegenler içerinde en lanetlenmişi siz olduğunuzdan kaderiniz acı ve ıstırap yüklü. Siz ne kadar eğitilirseniz eğitilin bu karakterinizi asırlardır kötülükleri çoğaltarak sürdürüyorsunuz.

Çok acımasız ve katı kurallarınızla yaşamı kontrol etmenin yolunu bulmuşsunuz. Yasaların ve kuralların çokluğu insanın aklını karıştırmaktan başka bir şeye yaramaz. Ne kadar az yasa, ne kadar az kural silsilesi varsa yaşam o kadar sadeleşir, uyum o kadar kolaylaşır. Yasaların çokluğu, ayrıntılı hale dönüşmesi adaleti zayıflatır, hak aramayı güçsüzler için zorlaştırır. Kişinin kendini savunması ve koruması için vekillere ihtiyaç duymayacak kısa, anlaşılabilir, uygulanabilir kurallara ihtiyaç vardır.  Sizin gezegenin en önemli sorunlarından biri de yasa bolluğudur. Bu durum insanların yaşamını kolaylaştırmaktan çok zorlaştırmaktadır. İnsanların çoğunun haberdar olmadığı veya haberdar olma şansının olmadığı yasalardan sorumlu olmalarının akli bir açıklaması olamaz.                                                                   

Özel mülkiyetin kutsallığı masalını beyinlere işleyerek, o mülkü korumak için maaşlı silahlı güçler oluşturmuşsunuz, adına da güvenlik gücü demişsiniz. Halbuki şu gerçeği kavramaktan o kadar uzaksınız ki; ne kötü bir yasa ama gerçek; özel mülkiyete geçişle birlikte parayı, mülkü kontrol eden gücü de kontrol etmektedir. Bu nedenle bizim gezegende ne para, ne de özel mülkiyet vardır. Bütün kötülüklerin üreticisi, yayıcısı ve koruyucusu olduğunu bildiğimizden bu virüsten uzak tuttuk toplumlarımızı…

Eros’u sessizce ve sözünü kesmeden dinliyorum. Arada boğazı tıkanır, sözcükleri yutar gibi oluyor. Okuduklarının ve yaşadıklarının üzerinde yarattığı buruklukla ve hayal kırıklığıyla bana ve uzaklara dalıyor.Belki de gezegenindeki yaşamla  bizi karşılaştırıyor.

“Akıl almaz “ sözleri dudaklarından dökülüyor.

Kısa süren sessizliğin ardından bu sözcüklere anlam vermeye çalışıyorum.

Bana dönüyor ve gerçekten “akıl almaz “ sözlerini tekrarlıyor.

Yaşadığınız cehennemi yaratmak için bu kadar çaba göstermenizi anlayamıyorum diyor. Acınası bir durumdasınız. Bünyeniz kötülüklere alışkın olduğundan sizin için çırpınan bir avuç cesur, bilge insana tahammül edemiyorsunuz. Çünkü adaletli bir eşitlik yok.

Adalet ve eşitlik birbirini tamamlar. Adaletin yalnız başına olması yetmez. Adaletin eşit uygulanması önemlidir. Varsılla yoksula adalet eşit tecelli ederse huzur olur. İnsanın kendine, yaşadığı topluma ve yönetimi altında olduğu iktidara güveni sağlanır.Aksi durumda adalet içi boşaltılmış fantezi bir sözcüğe dönüşür ki, huzursuzluğun kaynağı olur. (DEVAMI VAR)