Yakın zamana kadar sürekli dışlar, aşağı görür başka gözle bakardık bedensel engellileri ve fiziki engeli olmayan engelli insanlara. Her şeyden anlayan, her şeyi bilen toplum olduğumuz için bunlardan bir şey olmaz, varlıkları kabahat diyenler çok olurdu.
Kibrimizden, şişkinliğimizden caddeden geçen bir engellinin kolundan tutup karşıdan karşıya geçirmezdik. Bir de "İyi insan olsalardı Allah böyle yaratmazdı, sağlam olsalardı dünyaya parmak atarlardı. Annesi, babası başkalarına ne kötülük etti ki cezasını bu çocuklar çekiyor!” gibi anlamsız manasız fetvalar vermekten de kaçınmayız.
Boşuna dememişler "ağzı olan konuşuyor" diye. Bizde de maşallah "ağzı olan konuşuyor."
Neyse ki son yıllarda engelliler konusunda çok önemli ve sevindirici gelişmeler oldu.
Halbuki ilgilenince, anlatınca öğretince, emek harcayınca, sabır edince bu insanlarında bir şeyler yapabileceğini, topluma faydalı işler yapabileceklerini düşünmedik.
Anadolu'da "çoban isterse tekeden süt çıkarır" derler. Yeter ki bir şeyler yapmayı isteyelim, zoru sevelim, emek harcayalım öyle olunca tekeden sütte çıkarılır, şapkadan tavşanda.
Engelli de olsalar bu çocukların, gençlerin, insanların bir umudu, bir hayali var. Onlarda toplumun bir parçası olarak yaşadıkları topluma faydalı olmak istiyorlar. Topluma faydalı olmak için illa ki tüm uzuvların yerinde olması gerekmiyor.
Etrafımıza baktığımızda yıllardır Kırşehir'de görmeyen gözlerine rağmen çikolata satan Sami'nin yine adını bilmediğim genelde Kırşehir Belediye binası ile PTT arasında tekerlekli arabada su satan hemşehrimizin, engelli eline ve ayağına rağmen durakları, kafeleri gezerek su satan gencimizin nasıl çalıştıklarını görürüz.
Bir de hiç engelli olmayıp, boyu posu, kilosu yerinde, ensesi kalın beyler, hanım efendiler var bunlarda örnek olarak verdiğim Sami ve diğerleri gibi çalışmak yerine kolay yolu seçerek dilencilik yapmaktadırlar. Bu örneklerde gösteriyor ki insan hangi şartlarda olursa olsun azmettiği, istediği zaman yapamayacağı iş, aşamayacağı engel yoktur.
Geçtiğimiz hafta içerisinde Kırşehir Engelsiz Yaşam Merkezi Müdür Yardımcısı H. İbrahim Ak kardeşimden 7 Şubat Perşembe günü akşam saat 19.30’da Neşet Ertaş Kültür Merkezinde Engelsiz Yaşam Merkezinde kalan kardeşlerimizin programına davet edildim, Davete icabet sünnet diyerek salondaki yerimi aldım.
Neşet Ertaş Kültür Merkezindeki salon tıklım tıklım doluydu. Birçok insanda yer bulamadığı için dönmek zorunda kaldı.
Normalde engelli gibi olmayan ama çeşitli rahatsızlıklardan dolayı engelli olan bu insanlar idarecileri, öğretmenleri tarafından o kadar güzel yetiştirilmişler ki hep birlikte koro halinde türkü söylediler, folklor oynadılar, güldüler, eğlendiler ve kurtlarını döktüler.
Korodan tek ses çıkıyor, ritimlere, vurgulara uyuluyor, kısaca engelli olmayan insanlar bu işleri nasıl yapıyorlarsa aynı şekilde yapıyorlar.
Ömrünü tekerlekli sandalyeye mahkum olarak geçiren kardeşimizin bayan öğretmeni eşliğinde dans etmesi sözün bittiği yerdi. Tekerlekli sandalyede olmasına rağmen öğretmenine ve müziğe çok güzel uyum sağlayarak dans etti ve izleyenleri büyüledi.
Programı izlerken gerek koroda şarkı söyleyen, gerek folklorda oynayan, dans eden kardeşlerimizin kendilerine çok güvendiklerini ve başarılı oldukça, alkışları aldıkça çok sevindiklerini, mutlu olduklarını gözlemledim. Belki de bu program hayatlarında en çok mutlu oldukları bir andı. Seviniyorlardı, gülüyorlardı, o anın tadını çıkartıyorlardı.
Amaç kibirden, kendini beğenmişlikten, şişkinlikten uzak istemek, emek harcamak olunca, amaç görevi layıkıyla yapmak, sabır etmek, fedakârlık yapmak, ilgilenmek olunca bir çok insanın bir şeyler beklemediği, bunlardan bir şey olmaz dedikleri insanların neler yapabildiklerini salona gelen yüzlerce insanla birlikte şahit olduk.
Bu program hazırlanırken kimler emek harcadı, kimler gecesini gündüzüne kattı, kimler fedakarlık yaptı, en büyük arslan payı kimin hepsini yakinen biliyorum ama bu satırlarda hiç bir ayrım yapmadan, isim vermeden programı tasarlayan, düşünen, uygulayan, topluma kazandırmak için bu insanlarında bir şeyler yapabileceğini gösteren, bu insanların eğlenmesine, mutlu olmasına vesile olan, yeteneklerini ortaya çıkaran idarecisinden, öğretmenine, emeği geçen herkese ve programa katılarak yeteneklerini gösteren engel tanımayan engelsiz kardeşlerimize teşekkür ediyorum.
Bu program istemek, zora, katlanmak, sabretmek ve insanları kazanmak adına özellikle bazı okul müdürlerine bir şeyler anlattı. Kırşehir'de hak etmediği halde sendikaların sayesinde okul müdürü olan bazı beyler zoru sevmediklerinden, sıkıntıya gelemediklerinden, öğrenciye sabretmek ve kazanmak adına bir şey yapmayıp, yaramaz, hiperaktif, hareketli öğrencileri faydalı hale getirmek topluma kazandırmak adına hiç bir şey yapmayıp, kolay yöntemi seçerek "ben okuldaki bu öğrencinin başka okula gitmesini sağlarsam okulda rahat ederim, makamda çayımı içer keyfime bakarım" diyen müdür beylerinde örnek alması gereken bir durum.
Müdür beyler diğer kurumlar kimleri nasıl kazanıyorlar, nasıl sabrediyorlar, emek harcıyorlar, engelli de olsa, özürlü de olsa topluma nasıl kazandırıyorlar, geldikleri makamın hakkını veriyorlar görsünler.
Okul müdürlerinin ve idarecilerinin "senin oğlun okumaz götür sanayiye ver çalışsın meslek öğrensin. Okulda da hadise çıkarmasın veya senin kızından bir şey olmaz, senin çocuğun okumaz dedikleri öğrencilerin hepsi şimdi en iyi üniversitelerde siyasal bilgiler fakültesinde, İngilizce öğretmenliğinde, diş hekimliğinde, mühendisliklerde, hukuk fakültelerinde ve tıp fakültelerinde okumaktadırlar. Çünkü eğitimde ki başarı öğrencilerin ve ailelerinindir okul müdürlerinin ve idarecilerinin değil.
Okul müdürleri deyince çoktandır yazmak isteyip yazamadığım bir konu aklıma geldi. Bu satırlarda okul müdürlerini, idarecileri çok eleştirdiğim oluyor ve ileride olacak, bu eleştirilerde haksız değilim. Yazmak gündeme getirmek istediğim çok okul, okul müdürü ve idarecileri var ama ya sabır diyorum.
Ancak Kırşehir Hacı Fatma Erdemir Anadolu Lisesinde birliğin, beraberliğin, samimiyetin ve bir aile ortamının sağlandığı bayan öğretmenler ve bayan personel var ki taktire şayandır. H.F.E. Anadolu Lisesi bayan öğretmenleri ve bayan personellerinin sağladıkları bu birliktelik ve dayanışma diğer okullara ve kurumlara örnek olacak, okullarda ders olarak okutulacak güzelliktedir. Hastalıklarda, zor günlerde, iyi günlerde birbirlerinin yanında olup, sevgi, hoşgörü, saygı, yardımlaşma ve mütevazılık çerçevesinde birbirlerine yardımcı ve destek oluyorlar, evlerine ziyaretlere gidiyorlar ve kendi aralarında ki her türlü problemi kendileri çözüyorlar. Tamamen her kesimin örnek alacağı bir aile ortamı kurmuşlar. Bu nedenle Kırşehir H.F.E. Anadolu Lisesinde görev yapan bayan öğretmenlere ve personellere ayrıca teşekkür ediyorum.