Kırşehir’de depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle 2015 yılında yıkılan ve 2017 yılında temeli atılarak yapımına başlanan Kırşehir Hükümet Konağı binasının geçtiğimiz aylarda ödenek yetersizliği bahanesiyle İçişleri Bakanlığı, yarım duran devasa binayı yurt yapılmak üzere Gençlik ve Spor Bakanlığı’na devretti!..
Bu kararı Kırşehir’de kime sorsanız kabul etmez ve tepki gösterir.
Ama maalesef böyle bir karar alındı ve artık burası Hükümet Konağı yerine yurt olarak tamamlanıp, öyle hizmet verecek!
Bu hafta başı Vali İbrahim Akın’ın gazetemize yaptığı ve Hükümet Konağı binasının yurt yapılmak üzere Kredi ve Yurtlar Kurumu’na devredildiğini, bütün işlemlerin tamamlandığını bildirdi ya…
İşte sağduyulu pek çok hemşehrimiz gazetemizi ve şahsımı arayarak bu kararın çok büyük bir hata olduğunu söyleyip, Kırşehir’in yine sahipsizliğine dem vurdular.
Önce şunu ifade etmek gerekir. 2015 yılında yıkılan Kırşehir Valilik binasının yerine yapılacak yeni binanın temeline yüzlerce çelik kazık atıldı, önemli bir rakamdaki para buraya gömüldü. Çünkü devasa bir bina için bu gerekiyordu.
Sonra 2018 yılı ortalarında başlayan ve 2019 yılında, hatta bugün bile devam eden ekonomik kriz gerekçe gösterilerek hükümetin buraya aktarması gereken ödenek verilmedi, dolayısıyla inşaat ta öylece yarım kaldı.
Bir duyduk ki bu kriz bahane edilerek, İçişleri Bakanlığı Kırşehir’in ikinci bir Hükümet Binası’na ihtiyacı bulunmadığını gerekçe göstererek burayı başka bir kuruma devretme yönünde düşüncesi ortaya atıldı. 
Tabi Kırşehir’de hiç kimsenin onay vermemesine rağmen bu karar hayata geçirildi ve sonunda Ankara Caddesi’ndeki devasa binanın yurda dönüştürülmesi kararı çıktı. 
Şimdi aylardır sessizliğini koruyan, artık her şey bittikten sonra CHP’nin tepki göstermesi sadece vaziyeti idare etmek, ya da formalite için tepki göstermekten başka bir şey olmasa gerek.
Peki Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu, burayı Belediye Hizmet Binası olması için aylarca neyi bekledi? Onun da mı haberi olmadı bu devir işlemleri yapılırken?
Dedim ya maksat yeşillik olsun, “ben istedim vermediler!” demek için mi sadece sözde talep edildi?
Burada devletin Valisinin herhangi bir sorumluluğu olduğunu düşünmeyenlerdenim. Çünkü bu ilde iktidar partisinin milletvekili var, il başkanı var. Onlar bu işe okey demeden kimsenin böyle bir kararı alamayacağını herkes iyi bilir.
Peki bu kararla ilgili neden iktidar partisi milletvekili Sayın Mustafa Kendirli’den olumlu ya da olumsuz bir tepki gelmedi?
Herkes gibi ben de anlamakta güçlük çekiyorum.
Önce şunu bir tespit etmek gerekiyor. Kırşehir merkezde, hem de en işlek bir merkezde Ankara Caddesi’nde böyle devasa bir binada böyle bir yurda ihtiyaç var mı?
Kime sorsanız olmadığını söyler. 
Çünkü Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Bağbaşı Kampüsü içine taşındıktan sonra oraya birçok yurt binası yapıldı. Hatta bugün orada TOBB tarafından yapılan 500 öğrenci kapasiteli yurt binası da boş duruyor. Kaldı ki şehir merkezinde özel yurt binaları bomboş. 
Yine Terme Caddesi’ndeki Cacabey Yerleşkesi içinde yıllarca Eğitim Fakültesi ve Meslek Yüksek Okulu olarak kullanılan binalar da boş durumda. Arka tarafında yine yurt binaları mevcut. Zaten Kırşehir halkının yıllardır istediği de öğrenciler için buradaki binaların yurt olarak kullanılması, dolayısıyla öğrencilerin şehirden bağlarının koparılmaması değil miydi?
O halde şehir merkezinde öğrenciler için böyle devasa bir alanda yurt ihtiyacı olmadığı ortadayken neden böyle bir karar alındı?
Neymiş efendim İçişleri Bakanlığı’nın Kırşehir’de ikinci bir hükümet Binası yaptırmaya gücü yetmiyormuş, ödeneği yokmuş ta onun için Gençlik ve Spor Bakanlığı’na devredip, onlar burayı yaptırıp Kredi ve Yurtlar Kurumu aracılığı ile burayı yurt olarak işletecekmiş!
Böyle bir şey olabilir mi?
İçişleri Bakanlığı’nın da, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın paralarını, yani bütçelerini hükümet çıkarmıyor mu? Çıkarıyor çıkarmasına da o zaman amaç ne?
Kaldı ki Kırşehir’deki pek çok resmi kurum kirada oturuyor. Şehrin her tarafına dağılmış, vatandaşlar bunları zaman zaman bulmakta zorluk çekiyor. Resmi kurumlar kira ödemek yerine hepsi tek merkezde toplansa kötü mü olurdu? 
Olurdu olmasına da neden böyle karar alındı, ben anlamıyorum, anlayan varsa gelsin bir anlatsın da aydınlanalım biz!
Peki Kırşehir’de herkes bu konuda fikirlerini beyan edip, olumlu ya da olumsuz tepkilerini dile getirirken, iktidar partisi AK Parti’nin Milletvekili Mustafa Kendirli, ya da Teşkilatı neden suskun, sesleri çıkmaz? Bunu da anlamakta güçlük çekiyor insan!..
Üzgünüm Kırşehir’im adına üzgünüm, sahipsiz Kırşehir’im adına üzgünüm.
Sanki üzerinde ölü toprağı varmış gibi herkes suskun, herkes sessiz!
Vurdumduymazlık mı, bananecilik mi, yoksa korkaklık mı?
Ne derseniz deyin Kırşehir bu haliyle kaybetmeye, küçülmeye devam edip gidecektir diye düşünüyorum. 
Hani garibanlar için kullanılan bir söz vardır ya, “Eline vur ekmeğini al” diye. 
İşte tam da sanki Kırşehir ve Kırşehirliler için kullanılmış bir söz olsa gerek.
Hani zaman zaman ağabeyim Şevket Güner yazar ve yeni kuşaklara hatırlatır ya, Ispartalıların Ahi Evran-ı Veli’yi anma törenleri için Kırşehirlilere söylediği söz…
Ne demişti Ispartalı Başkan: “Ey Kırşehirliler, Ahiliğinize, Ahinize sahip çıkınız. Bir zamanlar adınız güldü, Gülşehriydiniz. Gülünüzü aldık. Yine bir zamanlar halı kenti idiniz. Evlerinizde halılarınız dokunurdu. Halınızı da aldık. Eğer siz Ahi Evran’a sahip çıkmazsanız, bayramlara katılmazsanız bir gün gelir onu da elinizden alırız!..” 
Evet ne kadar haklı söylemişlerdi Ispartalılar.
Kırşehirliler, işte böyle kendi değerlerine, kendi bayramlarına, kendi memleketlerine, sahip çıkmazlarsa her alanda kaybedeceği aşikârdır.
Hep birlikte bir düşünelim, Kayseri ya da Konya’da aynı şekilde Hükümet Konağı’nı onların elinden alıp, yurt yapmak istesinler bakalım o ilin siyasileri, sivil toplum kuruluşlarının başkanları ve halkı nasıl yanıt verir? 
Bu kararla bir kez daha anlıyoruz ki Kırşehir sahipsiz, sahipsiz Kırşehir…
Bugün eline vurup hükümet konağını alanlar, yarın Kırşehir’i tarihte olduğu gibi tekrar ilçe yaparlarsa fazla şaşırmamak lazım.
Ne de olsa sahipsiz, kadersiz Kırşehir…

***

Biraz da gülelim!
Uzun Çarşıda anlatacak değil ya!...

Kırşehirli ustalarımızdan ikisi yurt dışına çalışmaya gider ve sonra emekli olup dönerler. Daha sonra birlikte hacca gidip hacı olurlar.
Ancak uzun yıllar içki âlemlerinde ve eğlencelerinde yoğrulmuş bu iki arkadaştan birisi bir gün diğerine "hacı sen bir gün rakı alsan ben de bir hindi alsam şöyle Akbayır’a doğru bir açılsak!” der.
Arkadaşının cevabı sert olur:
"Kudurdun mu sen! Bir de hacısın."
İçkiyi teklif eden gayet sakin:
“Hacı olunca ne olmuş kim görecek sanki?”
Diğer hacı, “Hiç kimse görmezse Allah görür” der.
İçki içmekte kararlı olan usta cevap verir: Uzun Çarşıda anlatacak değil ya!...

***

Sevdiğim bir söz

Cesaret, tehlikeyi görmemezlikten gelmek değil, onu görüp yenmektir, fethetmektir, üstesinden gelmektir.
Friedrich Richter