Ne yazık ki, ülkemizde konuşan, eleştiren, sorgulayan insanlar her zaman risk altında. Bir yorum, bir fikir beyanı, bir eleştiri; bazen bir mesleğe, bazen de özgürlüğe mal olabiliyor. Oysa demokrasinin temel taşlarından biri eleştiri hakkıdır. Ama bizde durum tam tersi. Güç kimdeyse, borusunu o öttürüyor. Dün muhalifken "özgürlük" diyenler, bugün iktidarı ele geçirdiğinde eleştireni susturmaya çalışıyor. Mesele parti meselesi değil; mesele zihniyet meselesi.
Geçtiğimiz aylarda bunun en somut örneğini bizzat yaşadım. Kırşehir gibi küçük bir şehirde, söylediğim bir söz, yaptığım küçük bir yorum bir anda tehlike olarak görüldü. Desteklediğim, inandığım insanların bile kapıları yüzüme kapandı. Yollarım kesildi, dost bildiklerim gözlerini kaçırır oldu. Oysa eleştiri, samimiyetin bir göstergesidir. Kendi mahallesinden bile eleştiriye tahammül edemeyenler, aslında en büyük zararı yine kendilerine verir.
Zihniyet değişmedikçe, isimlerin değişmesi hiçbir şeyi çözmüyor. Dün susanlar, bugün konuşuyor; dün konuşanlar, bugün susturuluyor. Gerçek demokrasi, herkesin özgürce fikrini söyleyebildiği, eleştiriden korkulmayan bir düzendir. Ama biz ne zaman bu bilince erişeceğiz? İşte asıl soru bu!
Eleştiriye tahammülsüzlük yalnızca bireysel hayatlarımızı değil, toplumsal gelişimi de sekteye uğratıyor. Özgür düşüncenin baskı altına alındığı, insanların korkuyla susturulduğu bir ortamda ilerlemeden söz edilebilir mi? Tarih boyunca, fikirlerini açıkça söyleyenler hep bir tehdit olarak görülmüştür. Oysa gelişim, cesurca sorular soran, yanlışları gösteren, yapıcı eleştirilerde bulunan bireylerin varlığıyla mümkün olur.
Günümüzde sosyal medya, fikir beyan etmek için büyük bir alan açsa da, aynı zamanda linç kültürünün ve susturma mekanizmalarının en hızlı çalıştığı yerlerden biri haline geldi. İktidar sahipleri, görüşlerine karşı çıkanları sadece hukuki yollarla değil, sosyal baskı ve itibarsızlaştırma gibi yollarla da sindirmeye çalışıyor. Eleştiriye kapalı bir toplum, zamanla kendi içindeki dinamizmi kaybeder ve durağanlaşır. Çünkü her şeyin güllük gülistanlık gösterildiği bir ortamda, gerçek sorunlar asla çözülemez.
İfade özgürlüğü sadece belirli kesimlerin sahip olduğu bir lüks değil, herkesin temel hakkıdır. Bunu anlamadığımız sürece, kimin iktidarda olduğunun hiçbir önemi yoktur. Eğer eleştiren herkes susturulursa, geriye sadece biat eden, sorgulamayan bir toplum kalır. İşte asıl tehlike de budur.
Çünkü unutmamak gerekir ki, "Doğru söz incitir ama eğri söz öldürür."
Ahi Evran’ın bu güzel sözü, eleştirinin yıkmak değil, aslında onarmak için var olduğunu hatırlatır bize. Gerçek gelişim, ancak doğru sözden korkmayan, fikirlerin serbestçe konuşulabildiği bir ortamda mümkün olur.