Çalışma hayatının giderek esnekleştirildiği ülkemizde sendikalaşmanın düşük olmasından ve sendikaların cılız açıklamalarından güç alan AKP iktidarı salgını fırsata çevirerek emekçilerin kazanılmış haklarını birer birer yok etmektedir.
    16 Ekim 2020’de Meclis’e sunulan torba kanun teklifindeki bir maddeyle ‘25 yaş altı genç istihdamının teşviki’ iddiasıyla kıdem tazminatı, emeklilik güvencesi gibi hakları adım adım yok eden bir dizi değişiklik teklif edildi. Bu torba kanun teklifi alelacele 22-23 Ekim’de Plan Bütçe Komisyonu’nda görüşüldü ve kabul edilerek Genel Kurul’a sunuldu. 3 Kasım’da Genel Kurul’da görüşülmeye başlanmasından sonra ise sendikaların eylemleri gündeme düşmeye başladı.
    İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi adıyla sunulan bu torba kanun teklifi ile AKP, istihdamı teşvik etme bahanesiyle 25 yaş altı ve 50 yaş üstü yaş gruplarının bir şart aranmaksızın belirli süreli çalıştırabilecekleri, yaşlılık priminin ödenmeyeceği ve emeklilik hakkının engelleneceği bir çalışan grubu oluşturuyor. Yani tecrübesiz, acemi ve işe yaramaz olarak gördükleri yaş grupları için zaten güvencesiz olan çalışma ortamını daha esnek, daha zahmetsiz, daha maliyetsiz hâle getiriyorlar! Üstelik kıdem tazminatı da yok! Soma direnişinde görüldüğü gibi bu ülkede mahkemeyle kazanılmış kıdem tazminatı haklarını bile fiilen alamayan bir işçi yığını var.
    Oysa kıdem tazminatı ülkemizde çalışma hayatının gündemine Atatürk döneminde 1936 yılında çıkarılan bir kanunla girdi. 15 Haziran 1936 tarihli resmi gazetede yayımlanan 3008 sayılı İş Kanunu’nun 13. Maddesi “Bilûmum işçiler hakkındaki fesihlerde, beş seneden fazla olan her bir tam iş senesi için ayrıca on beş günlük ücret tutarında tazminat dahi verilir.” şeklinde düzenlenerek ülkemizde ilk kıdem tazminatı uygulaması başlamıştır. Cumhuriyetin pek çok konuda getirdiği yeni düzenlemelerle birlikte çalışma hayatında yapılan bu düzenleme emekçilerin demokratik ve iktisadi haklarını geliştirmesi yönünde bir başlangıç olmuştur.
    Gündemdeki torba kanun teklifine gelirsek, bir madde ile 4857 sayılı İş Kanunu’nda belirli ve belirsiz süreli iş sözleşmelerini düzenleyen Madde 11 değiştirilmek isteniyor.
    Madde 11’in birinci ve ikinci fıkrasında “Belirli süreli işlerde veya belli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak” ve “Belirli süreli iş sözleşmesi, esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamaz” hükümleri yok sayılıyor. Yani tecrübesiz olarak gördükleri 25 yaş altı ve 50 yaş üstü nüfusun çalışma hayatına katılmalarını belirli süreli, güvencesiz ve tazminatsız sağlayacakları bir ortamı hazırlıyorlar.
    Belirli süreli, esnek çalışmanın önünü açmakla birlikte torbada 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve GSS Kanunu’na da bir ek madde eklenerek 25 yaşın altında ki işçilerin yaşlılık primlerinin ödenmeyeceği ve bu şekilde emeklilik haklarının engelleneceği bir düzenleme getiriliyor. Bu ek maddeye göre 25 yaş altı işçilerin ayda 10 günden az çalıştırılmaları halinde malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödenmeyecek ve bu çalışma süreleri emeklilik hesabından sayılmayacaktır. Maddenin gerekçesinde bu şekilde reva görülen güvencesiz ve esnek çalışmayla istihdam sağlanacağı iddia ediliyor.
    Elbette küçük ortak sayesinde aritmetik olarak kolayca geçirilen torba kanun teklifleri birbirinden alakasız maddelerle dolu. Daha önce yüzde 22’den 20’ye indirilen Kurumlar Vergisi’nde 5 puanlık bir indirim yapma yetkisini Cumhurbaşkanı’na vermeyi teklif ediyor. Yani asgari ücretli bir işçinin maaşından kesilen yüzde 15’lik Gelir Vergisi ile çoğunlukla holdinglerin ödediği Kurumlar Vergisi eşitleniyor. İşçinin Gelir Vergisi için herhangi bir indirim yok!
    Salgın koşullarında vergiyi tavana yayıp geliri artırarak salgında en çok zarar gören emekçiye, esnafa, çiftçiye kaynak yaratması gereken iktidar doğası gereği holdinglere kıyak vergi indirimleri getiriyor. Tavandan alamadığı vergiyi her zaman olduğu gibi tabana yayıyor. Bununla birlikte salgını fırsata çevirip esnek ve güvencesiz çalışmayla sömürüyü katmerliyor. Cumhuriyet’in diğer kazanımları gibi 84 yıl önce tanınmış bir hak olan kıdem tazminatı kazanımına da her fırsatta saldırmaktan geri durmuyor.
    Tüm bu saldırıların yaşanması elbette tesadüf değil!

RECEP YILMAZ