Özbağ, ortasından Kılıçözü Çayının geçtiği, doğusu Hamurdağı, batısı da Üçhüyük Dağı’nın çevrelediği sebze, meyve ambarıdır. Sebzelerinin lezzetine, meyvelerinin tadına doyum olmaz. Sebzelerine ve meyvelerine bu lezzeti ve tadı, ince kabuklu olmasına borçludur. Bahar gelince bahçelerine her türlü meyvenin fidanları dikilir. Mayıs ayının gelişiyle de sebze ekim ve dikimi yapılır. Bu işlemlerin yapılmasına göçürtme dikme denir. Biber, patlıcan, domates, lahana, salatalık fidanları, önce tohum olarak ekilir. Fide durumuna gelince de bahçelere dikim alanlarına göçürülür. Su ihtiyacı da bu göçürtme işiyle başlar. Çünkü ilk iş bu göçürtmelere can suyu verilir. Can suyu verilmezse fidanlar ölür. Arkasından sulanması gerekir. Vatandaş sebzelerini sular.
Gelin görün ki göçürtme zamanı ve göçürtmeleri sulama zamanı halk su bulamaz. Oysa 1970’lere kadar Özbağlının sulama suyu sorunu yoktu. Aşağı Ilıca dediğimiz yerden Yukarı Ilıca dediğimiz yerden sularımız çıkardı. Hem Özbağı’nın arazisini sulamaya yeterdi. Hem de Kurtocağına, Selafura, Çaydeğirmenine kadar arazileri sulamaya yeterdi. Yetmişli yılların hükümetleri Çuğun Sulama Barajını da kurdular. Sulanan arazi alanını iki katına çıkarttılar. Hem Ilıcaların suyu, hem de barajın suyu, Özbağını arazilerini suluyor. Özbağlı da bağlarını bahçelerini suluyor. Sebze ve meyvelerini yetiştiriyordu. Göçürtme zamanı su sıkıntısı çekmiyordu. Sebze ve meyveler açısından Özbağ, Kırşehir’in ambarı durumundaydı. Pazarda satılan her sebzeyi- meyveyi, Özbağ ürünü olarak satmaya çalıştıklarını bilmiyor musunuz? İyi de yetmişlerdeki devlet ruhu şimdilerde nereye gitti?
Şimdilerde vatandaş göçürtmelerini evlerinden kovalarla taşıdıkları sularla göçürtmelerini dikiyor. Kurutmamak için, kovalarla su taşımaya devam ediyor. Sulama zamanında ise, sulama suyunu bulamıyor. Bir de bu çileye yapılan anonslar tuzu biberi oluyor. Sebze ekmeyin. Ekenler ceza yazılacak korkularıyla, işin içinden çıkılmaz oluyor. Çünkü kasabanın içme suyu şebekesi zaten içme ve kullanma suyu olarak yetişmiyor. Bir de buna bahçe sulama işi devreye girince, sorun daha da büyüyor.
Özbağ tek katlı evler ve önünde az miktarda bahçeleri olan bir yerleşim yeridir. Evleri dağın eteklerinde kurulu. Önlerin de 150-200 metrekare bahçeler alanıdır. Herkes evinin önünde soğanını biberini domatesini salatalığını yetiştirir. Kendi ihtiyacını karşıladığı gibi satacak sebzesi ve meyvesi de olur. Özbağlı böyle görmüştür. Böyle bilmiştir. Şimdi Özbağlı perişandır. Çaresizdir. Çünkü Aşağı Ilıca’nın suyu Kırşehir’in içme suyu olarak götürülmüştür. Şimdilerde Yukarı Ilıca’nın suyu da Kırşehir’in içme suyu olarak götürülmüştür. Çuğun Barajını suyu da senede iki kere ya da üç kere, kısa sürelerle su verilebiliyor. O da ağaçlar tümden kurumasın diye. Sebze sulamak içinde su zaten yok. Sonuç Özbağ bir su cenneti iken, şimdilerde hem içme suyunu zor temin ediyor. Sulama suyu da can çekişiyor.
Bakın anlatayım. Kırşehir için dört tane kuyu açılmış. Her bir kuyu, saniyede kırk litre su çıkarıyor. İki kuyu da Özbağ adına su kuyusu var. Bu durum Yukarı Ilıcada böyle. Bir de dört kuyu Aşağı Ilıcada var. Özbağ’da suyu yok. Çuğun Barajı da yağış olmadığı nedeniyle baraj dolmuyor. Alın size bir su cehennemi. Zaten Özbağ su şebekesi 1970 lerde asbest borularla döşeli. Onlarda artık eskidi. Haftayı geçmez. Su arızası çıkar. Kısır döngü sürer gider.
Devler Kırşehir’in içme suyu sorunu Özbağ’dan götürdüğü sularla çözdü. İyi de etti. Ancak aynı devlet, Özbağ’ın içme suyunu ve sulama suyu sorunu da çözmek zorundadır. Çuğun Barajı yerinde kurulu duruyor. Hirfanlı Barajı batısında, Yamula Barajı Doğusunda duruyor. Hangisinden Çuğun Barajına su basmak kolaysa, yıl on iki ay, Çuğun Barajını dolu bulundurursun. Özbağ’lıyı da susuz bırakmazsın. İçme suyu şebekesini de yenilersin. Belediye su arızaları nedeniyle uğraşıp durmaz. Ankara’nın suyunu Kesikköprü barajından, İstanbul’un suyunu Sapanca gölünden basan devlet, şurada Çuğun Barajını sürekli dolu tutacak çözümü bulamıyor mu? Söylemeye dilim varmıyor. Ama O zaman Kırşehir’e götürdüğünüz suyumuzu bize geri verin!
Bakın geçen sene ne oldu. Valilik, Belediye başkanlığı, Devlet Su İşleri, Güzler Sulama işbirliği ile ilkel bentlerimiz vardı. Kepçelerle ve dozerlerle geldiler. Bentleri yıktılar. Erevikliler, Kötabalılar, Abitlerliler bu bentlerden sağladıkları sularla bahçeler ektiler. Emeklerini ellerine verdiler. Sebzeleri dalında kurudu. Bir olay daha anlatayım. Kadın hortumla bahçesini sulamış. İşini bitirmiş. Evine gidiyor. Sulamada kullandığı hortumu eteğinin altına saklamış. Gidiyor. Niye hortumu saklıyorsun diye soran bir başkasına, Nöörüyüm sorarlarsa hortumun bile yok demek için demiş. Görevimiz insanları üretime teşvik etmek değil mi? Bakalım Özbağlılar adına bu sesi duyan olacak mı?

ASIM ATABEY