Biz büyüdük kirlettik dünyayı, gençlere suçu atıyoruz. Yok, öyle tereyağından kıl misali sıyrılmak. Birçok idealist gencin heveslerini;
-Ortaokul, lise sıralarında politikaya dersten daha çok zaman ayıran duyarsız öğretmenlerle zarar verip kıracaksın,
-Televizyonlarda havuzlu evlerde ‘acayip acayip’ diziler çekeceksin,
-Çirkin ötesi aile yapımıza uymayan sabah programlarında, çocuğunun komşusundan olduğunu sevinç çığlıklarıyla kutlayan tiksinçliği yayınlatacaksın,
-Akıl tutulması organik hoşafı yapanı örnekleştirip,
-Yıllarca çalışıp en iyi eğitimi alan gençlerin çoğunu başka ülkelere kaçmak zorunda bırakacaksın,
-Sonra da küçük Everest’ten nutuk atacaksın…
Bizim örneklerimiz iyiydi. İdealist insanlardı. Fakat biz iyi değildik. Bizim gibi örneklerimiz olsaymış gençliğimizde Alim Allah!.. Nasıl olurmuşuz bilemem.
Bu gençlerin nelerle mücadele ettiğini düşündükçe hepsinin alnından öpesim geliyor.
İyi dayanıyorlar inanın. Liseye geçmiş bir genç, edebiyat öğretmeninden, derste çarpıtılmış politik söylemler dinlerse, kimya hocasından “Bu işler dünya işleri, boş verin çocuklar.” diye başlayan iki derslik zamanın birini miskinlik üzerine verirse, din dersi hocasından ülkenin kuruluşunun liderliğini yapan büyüğü hakkında, olmadık saçma ve yalan gariplikleri işitirse… Nasıl devam etsin hayalleriyle hayata?
Emekli ve idealist öğretmenlerden olan Ülker hoca, bir telefon görüşmemizde “Biz Öğretmen Lisesine isteyerek ve heyecanla gitmiştik. Ne verebiliriz bu çocuklara diye hep kendimizi yetiştirdik. Şimdikiler öğretmen olduktan iki-üç sene sonra emekliliğini hesaplıyor. Ne yapsın bu çocuklar.” demişti. Bilmem anlatabiliyor muyum?
İnanın gençler pırıl pırıl. Sadece onlara sezdirmeden yol gösterilse… Sezdirmeden diyorum çünkü, zamane işte!..
Kendi bozulmuşluğumuzu onlara yüklemeyelim, lütfen. Ya onlara ailesi dışında başladıkları hayatlarında, sapık masallarla değil de iyi ders kitapları ve yardımcı kaynak kitaplarıyla, insan olabilme erdemine ulaşabilecek örnekler olun; ya da kendi çapınızda, ellerinizle iblis ruhlu büyüklerden, alim yapıp ona tapmaya devam ederek bu alemi terk edin.
Bilmem kaç yaşına gelmiş, bir kulüp başkanlığı için ortalığı birbirine katan, daha önceki hayatında imkânı olduğu halde toplum adına bir tek şey yapmamış, birilerinin yardımı olmasa ilk defa konuştuğu kişiye eşiyle evindeki özeli haricinde konuşacak meziyeti bulunmayan varlıkları; idealleri olan yüksek lisans öğrencilerinin önünde yüceltmeye çalışırsanız, o öğrenciyi hayal kırıklığıyla boynunu bükerek “Ülkede işler böyle yürüyor…” dedirtmezsiniz…
Bir zamanlar çok değerli bir gazetecinin “Biz çocuklarımızı doğruluk ve dürüstlük üzerine yetiştiriyoruz. Fakat yanlış mı yapıyoruz bilmiyorum. Çünkü başka aileler çocuklarına bu ahlâkı vermiyor. O zaman bizim çocuklar ileride ezilir mi diye düşünmeden edemiyorum.” demişti. Şimdi o gazetecilikten çok daha önemli olduğunu düşündüğüm bu şahsın bile “Zamane deformasyon”una yandaşlığını görünce üzülmekten başka bir şey yapamıyorum. Çünkü sadece sıradan bir insanım.
İyi olan her konuda, bereketli günler dilerim.

Güner Demir