CHP Kırşehir Milletvekili Metin İlhan:

“Engelli vatandaşlarının yaşamlarını kolaylaştırmak devletin asli görevidir”

CHP Kırşehir Milletvekili Metin İlhan, TBMM Genel Kurulu'nda 3 Aralık Dünya Engelliler Günü üzerine gündem dışı konuştu.
Milletvekili İlhan, konuşmasına 1992 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda engelli bireylerin hakları ile refahını teşvik etmek ve onlar için yaşamın her alanında farkındalığı arttırmak amacıyla 3 Aralık'ın uluslararası engelliler günü olarak ilan edildiğini belirterek başladı.
3 Aralık gününde ülkemizde de yüksek bilinç ve farkındalık içinde engelli bireylerle bir arada olduğumuzu bilerek ve yaşamın her noktasından beraberce geçtiğimizi unutmamak adına çeşitli etkinlikler düzenlendiğini ifade eden CHP Kırşehir Milletvekili İlhan, engelliler gününe özel olarak "empati" içeren cümlelerle bezeli süslü ifadeler kullanarak konuşmalar yapıyor olmanın hali hazırda günümüz siyasetinin toplumu her açıdan ötekileştirip kutuplaştırdığını, son süreçte ekonomide de ciddi çöküş ve krizlerin sosyal travmalara dönüştüğü bir ortamda yerini bulmayacağını, aymazlık yaratacağını söyledi.
Engelli vatandaşların yaşamlarını kolaylaştırmanın devletin sunduğu bir bir lütuf olmadığını, asli görevi olduğunu ifade eden Milletvekili İlhan, engelli bireylerin eğitim, sağlık, ekonomi ve sosyal alanların her birinde hala birçok problemle karşı karşıya olduklarını ve sorunlarının çözümü noktasında ne gerekiyorsa, nerelerde tıkanıklık yaşanıyorsa bir an önce harekete geçilmesi gerektiğini belirtti.
Parlamento çatısı altında down, otizm ve diğer yaygın gelişim bozuklukları araştırma komisyonu kapsamında uzun çalışma yürüttüklerini ve her bir saha incelemesinde olumsuz çok sayıda durumla karşılaştıklarını örnekler vererek dile getirdi ve aslında devlet olarak engelli bireyler hususunda özel eğitimden başlayarak ekonomik şartlara kadar uzanan ve hayat boyu onlar için adım adım ilerleyen süreçte büyük eksikliklerin yer aldığını ifade eden Milletvekili Metin İlhan şunları söyledi:
“Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda engelli bireylerin haklarını ve refahını teşvik etmek, ayrıca engelli bireylerin durumuna dair politik, sosyal, ekonomik ve kültürel yaşamın her alanında farkındalığı artırmak amacıyla 1992 yılında Uluslararası Engelliler Günü ilan edildi. Ülkemizde de 3 Aralıkta, sosyal yaşamda, iş yaşamında kendilerine çok zor yer bulan ve aşılması zor güçlüklerle karşılaşan engellilerin farkına varmamız, onlarla birlikte yaşadığımızı unutmamamız amacıyla çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir. Bu günde engelli vatandaşlarımız özellikle sosyal medyada duygusal paylaşımlara konu olmaktadır. Devletin kurumlarının da belirli gün ve haftalardaki rutin etkinliklerinin ötesine gidemeyen şekilde sürdürdüğü bir gün olarak hayatımızda yer almaktadır. 3 Aralık ve kamuoyunda gündem oluşturan engellilerle ilgili münferit olaylar da bitince engelli vatandaşlarımız hayatın içinde hiç yokmuş gibi bizler tarafından görmezden gelinmekte ve standart yaşamımıza devam etmekteyiz. O yüzden, bu güne özel kullanılan empati amaçlı, süslü ifadeleri kullanmayacağım. Zira, siyasetin toplumu her açıdan kutuplaştırdığı, ekonomik krizin sosyal buhranlara yol açtığı bir ortamda empatiden söz etmek biraz aymazlıktır. Siyasetçilerin ve bürokrasinin, en azından bu günde, faturaları kamu kaynakları tarafından karşılanan, lüks toplantı salonlarında, resmî, duygusuz ve hissiz bir ortamda şifahi etkinlikleri bir yana bırakıp hayatın doğal akışı içinde, başta engelli vatandaşlarımız olmak üzere toplumun her kesiminden insanlarla ortak etkinlikler düzenlemesi daha makbul olacaktır.
“Değerli milletvekilleri, engelli vatandaşlarımızın yaşamlarını eğitim, sağlık, ekonomi ve sosyal açıdan olumsuz etkileyen birçok sorun hâlâ mevcudiyetini korumaktadır. Meclis bünyesinde kurulan Down sendromu, otizm ve diğer gelişim bozukluklarının yaygınlığının tespiti amacıyla kurulan Araştırma Komisyonu olarak uzunca bir çalışma programımız oldu. Birçok şehirde incelemelerde bulunduk. Tespitlerimizi, görüş ve önerilerimizi de ekleyerek raporlaştırmaya devam etmekteyiz. Yaptığımız alan incelemelerinde olumsuz birçok durumla karşılaştık. Örneğin, ilk incelemede bulunduğumuz, kendi şehrim de olan Kırşehir'de ve diğer tüm illerde tespit ettiğimiz kadarıyla, devlet bu konuda bazı çalışmalarda bulunmuş. Ancak engelsiz yaşam merkezlerinin ve okulların ne sayı olarak yeterli olduklarını ne de çalışanların yeterli eğitim düzeyinde ve tecrübede olduklarını gördük. Birkaç on saatlik bir sertifika programıyla yeterlilik sağlanamaz. Bu çok büyük bir eksikliktir.
“Gittiğimiz her yerde ailelerin çabalarına ve devletin desteğine olan ihtiyaçlarına tanık olduk. Ülke geneli gündem oluşturan Aksaray'daki gerçekten de çok vahim olay ve Kayseri'deki rehabilitasyon merkezinde engelli bir çocuğun iç acıtan dövülme görüntüleri sonrası bir anne şu trajik cümleyi kurdu: "Ben ölünce evladım ne olacak? Bir anne olarak engelli çocuğumdan önce ölmek korkutuyor beni." Bir anneye bu cümleyi söyletebiliyorsak bu sorunun ne kadar büyüdüğünü göreceğiz ve Anayasa'nın 42, 49, 50 ve 70'inci maddelerinde belirtilen hakları sağlamak adına, başta Meclis olmak üzere yürütme organlarıyla ve yerel yönetimlerle hep birlikte, uyum içinde üzerimize düşen görev ve sorumluluklar neyse eksiksiz olarak yapacağız.
“İnceleme yaptığımız illerde ailelerin eğitim ve ekonomi gibi birçok sorunla mücadele ettiklerine şahit olduk. Bu yüzden işe alınmada sadece engelli vatandaşlarımıza değil, engelli bireyin anne ve babasına da pozitif ayrımcılık yapılması inanın elzem durumda gözükmektedir. Çünkü ülkemiz nüfusunun onda 1'i engelli vatandaşlarımızdan oluşmakta ve aileleriyle birlikte bu sayı yaklaşık 25 milyona ulaşmaktadır. O zaman engelli vatandaşlarımızın öncelikli talepleri olan eğitimde, ulaşımda, iş bulmada eşit haklarının yanı sıra kent politikalarında söz ve karar sahibi olmaları için gerekli düzenlemeleri yapmak durumundayız. Yürütme de üzerine düşeni yapmakla yükümlüdür. Zira, bu konuda aksaklıklar devam etmektedir. Örneğin, Millî Eğitim Bakanlığında atama bekleyen 1.250 engelli öğretmen adayı var. Mevcut kanunun gereği 35 binin üzerinde engelli öğretmenin çalışması lazımken Bakanlık kadrolarında 6.956 engelli öğretmen çalışmaktadır. Hangi gerekçe 1.250 öğretmen adayının aylardır beklemesine neden olmaktadır? Bu mu bizim empatimiz? Bu mu bizim farkındalığımız? Bu mu bizim pozitif ayrımcılığımız? Bu mu bizim vizyonumuz? Sayın Bakandan bir an önce bu sorunun çözümü noktasında ne yapması gerekiyorsa yapmasını bekliyoruz.
“Kamuya alınmada, tayin, nakil, rotasyon emeklilik, özlük hakları ve benzeri durumlarda da ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Bunları görmezden gelemeyiz. Ayrıca, engelli vatandaşlarımızın istihdamıyla ilgili yeni politikalar belirlememiz ve bir an önce hayata geçirmemiz gerekiyor.
“Türkiye, engellilerin eğitimi konusunda da gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında olması gereken düzeyin çok gerisindedir. Engellilerin eğitim alma ve meslek edinme taleplerini gerçekleştirme olanakları son derece sınırlıdır. Özel eğitime bütçeden yeterli kaynak sağlanmamaktadır. Özel eğitim kurumları ve kamuya ait okulların sayısı yeterli değildir. Ayrıca, mevcut özel eğitim okullarının ve kurumlarının belli illerde yoğunlaşması, diğer illerde ve bölgelerde yaşayan engellileri ve ailelerini çaresizliğe itmektedir. Bu konuda da acilen harekete geçilmelidir.
“Değerli milletvekilleri, engelli vatandaşlarının yaşamlarını kolaylaştırmak devletin asli görevidir, vatandaşına sunduğu bir lütuf değildir, bunu lütfen unutmayalım.” (HABER: BEYHAN BALLI)