KIRŞEHİR’DE dün 42 bin 500 öğrenci ve 4 bine yakın öğretmenden oluşan eğitim ordusu 2017-2018 eğitim-öğretim yılına başlarken, birçok sorun ve eksikliklerle ders başı yapıldı.
Dün başlayan 2017-2018 eğitim-öğretim yılı, her eğitim-öğretim yılında olduğu gibi bu yılda ciddi sıkıntılarla başladı.

Türkiye Kamu-Sen İl temsilcisi ve Türk Eğitim-Sen Şube Başkanı Bilal Türk, öğretmen ve derslik açığı, okullardaki fiziki mekânların yetersizliği, ödeneklerin kısıtlı olması nedeniyle okulların birçoğunun eksiklerle yeni eğitim-öğretim yılına girmesi, okulların bir kısmında kütüphane, laboratuvar, spor salonu, bilgisayar odası olmaması gibi birçok sorunun ne yazık ki eğitimi olumsuz yönde etkilediğini belirtti.
2017-2018 eğitim-öğretim yılının başlaması dolayısıyla yaptığı açıklamada, öğretmen alımları başta olmak üzere yönetici atamaları ile müfredata ilişkin değerlendirmelerde bulunan Bilal Türk, yargı kararlarının uygulanmamasını da eleştirerek, şunları kaydetti:
ÖĞRETMEN ATAMALARI: Ülke genelinde olduğu gibi ilimizde de ciddi öğretmen açıkları vardır. Milli Eğitim Bakanlığı ne yazık ki öğretmen ihtiyacını gidermek için ücretli öğretmen çalıştırmaktadır. Ücretli öğretmenler ise girdiği ders başına ücret almaktadır, hiçbir özlük hakka sahip değillerdir. Aylık kazançları asgari ücretten bile azdır.
İşte bu şekilde çalıştırılan ücretli öğretmenlerin sayısı sendikamızın Şubat ayında yaptığı araştırmaya göre 81 ilde tam tamına 63 bin 829’dur. Üstelik ücretli öğretmenlerin 8 bin 484’ü ise ön lisans mezunu, yani öğretmenlik formasyonuna sahip olmayan kişilerdir. Bu ülkede devlet ücretli öğretmenlerle öğretmen açığını kapatma yoluna gidiyorsa ve bunu bir istihdam politikası haline getirmişse, eğitimde başarılı olmamız, dünya ülkeleri ile rekabet edebilmemiz, uluslararası ölçekli sınavlarda başarı sağlayabilmemiz mümkün değildir.
Türk Eğitim-Sen olarak 2017-2018 Eğitim-Öğretim Yılında toplam 100 bin atama istiyoruz. 100 binin üzerinde norm kadro açığı olduğu ve ücretli çalıştırılan öğretmenlerle verim alamayacağımız göz önüne alındığında bu oldukça makul bir taleptir.
SÖZLEŞMELİ, MÜLAKATLI ÖĞRETMEN ALIMI: Sözleşmeli, mülakatlı öğretmenlik Türk milli eğitim tarihinin en büyük hatalarından birisidir. Bu çalışma yöntemi güvencesiz, kaderini amirinin iki dudağı arasına hapsetmiş, ayaklarına adeta pranga vurulmuş, üstelik KPSS’den en yüksek puanı bile alsanız hak etmeyenin atanabildiği, torpile, istismara açık, şeffaf olmayan bir öğretmen atama yöntemidir. Türk Eğitim-Sen olarak talebimiz sözleşmeli ve mülakatlı öğretmenliğin mutlaka kaldırılmasıdır.
YÖNETİCİ ATAMALARI: Maalesef ilimizde de yapılan yandaş yönetici atamalarından eğitim camiamız çok çekti. Bir takım yandaşları yönetici yapmak için yönetici atama sistemi değiştirildi ve bu durum bilgili, ehliyetli, liyakatli insanların görevlerinden alaşağı edilmesi sonucunu doğurdu. Mülakatı yönetici atamalarının odağına yerleştirenler ve bunu suiistimal edenler ne yazık ki kendilerine teslim olmayanlara adeta göz açtırmıyor. Özellikle taşra teşkilatlarında bilgiden, ahlaktan, izandan yoksun birtakım yerel çeteler oluştu ve bu aymazlar okullarda hâkimiyet kurmaya başladı. Bunun sonucu olarak da nitelikli, donanımlı, ehil insanlar görevlerinden uzaklaştırılarak, yerlerine biat eden, torpil peşinde koşan, kul, köle olmayı yaşamının odağına yerleştiren, kalitesiz insanlar getirildi. İşin kötü tarafı MEB’in bu güruha karşı hiçbir tedbir almamasıdır. Oysa Türkiye 15 Temmuz felaketini yaşamıştır. Sırf yandaş diye makamlara getirilenlerin bugün ülkemizi getirdiği nokta ortadadır. Yeni 15 Temmuzlar yaşanmaması için yönetici atamalarında da mülakatın kaldırılması, objektif olmayan hiçbir unsurun MEB çatısı altında barınmaması gerekmektedir. Biz bu anlayışı sendika olarak kınıyoruz. Bu ülkeyi seven, vatanına, milliyetine, bayrağına bağlı, liyakati ön planda tutan, donanımlı insanların ötekileştirilmesine asla tahammülümüz yoktur.
YARGI KARARLARININ UYGULANMAMASI: Yönetici atamalarında, şube müdürlüğü atamalarında MEB’in yargı kararlarına uymaması eğitimimizi çıkmaza sürüklemektedir. Yargı, sadece sözlü sınav sonuçları dikkate alınarak yapılan 1709 şube müdürlüğü atamasını iptal etmiş, MEB bu karara itiraz etmiş ve son olarak da Danıştay, MEB’in itirazını kabul etmemişti. MEB’in 1709 şube müdürü atamasını 30 gün içinde iptal etmesi gerekirken, bu kararının üzerinden aylar geçmiş ancak MEB bu süreçte şube müdürlüğü atamalarını hala iptal etmemiştir. Haksız olarak görevden alındığı yargı kararlarıyla tespit edilen okul yöneticileri ile ilgili MEB’in tutumu yine aynı yöndedir. Görüldüğü üzere MEB hukuku iğdiş etmekte, kendisini yargının üzerinde görmekte, bu kararları adeta yok saymaktadır. Hukuku görmezden gelen anlayış MEB’de adet haline gelmiştir. MEB bu arazlı anlayışı terk etmelidir.
MÜFREDAT: Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz müfredatı öve öve bitiremese de bu müfredat eğitimin ihtiyaçlarına cevap veremeyecek bir müfredattır. Tek taraflı, ben bilirimci anlayışla hazırlanan, ideolojik unsurların ağırlıklı olduğu bu müfredatın eğitimimize kalite getirmesi, nitelikli eğitimin önünü açması, dünya ülkeleri ile rekabet edecek noktaya getirmesi ham hayaldir.
Öncelikle müfredatta Atatürk ile ilgili konuların azaltılmış olması, bizim için en büyük eksikliktir. Bakan Yılmaz, ‘Atatürk ile ilgili kazanılması, öğrenilmesi gerekirken çıkarılan hiçbir konu yoktur’ dese de geçmiş müfredat ile karşılaştırıldığında daraltılan çok husus olduğunu görebiliyoruz. Hayat bilgisinden, T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük hatta Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine kadar birçok derste Atatürk ile ilgili konularda daraltmalar yapılması biz eğitimcileri hayal kırıklığına uğratmıştır. İnkılap tarihi ve Atatürkçülük dersinden, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine, müzik dersinden, biyoloji dersine kadar çok eleştirilen bir müfredatla karşı karşıyayız. Son karikatür krizi de ders kitaplarının içeriğini bir kez daha tartışmalı hale getirmiştir. Ne yazık ki burada da sorumluluğu bir Allah’ın kulu almamıştır.
Siz hangi müfredatı getirirseniz getirin öğretmen yetiştirme, öğretmeni donanımlı hale getirme konusunda bir verim sağlayamıyorsanız, hiçbir müfredatla başarıyı yakalayamazsınız. Öğretmeni öncelemezseniz, okulları sağlam, dik duruşlu, bilgili, liyakatli, kabiliyetli yöneticilere emanet etmezseniz, milli, çağdaş, bilim odaklı düşünen bürokratları kadrolara getirmezseniz, öğretmenleri sağlam bir hizmet içi eğitime tabi tutmazsanız, gelişmelerden haberdar etmezseniz, onları maddi ve özlük haklarını ileri noktaya taşımazsanız eğitim yarışında çok gerilerde kalırsınız.
EĞİTİMCİLERİN TALEPLERİ
Türkiye Kamu-Sen İl temsilcisi ve Türk Eğitim-Sen Şube Başkanı Bilal Türk, açıklamasında ayrıca eğitim camiasının taleplerini de şöyle sıraladı:
* Son zamanlarda gündemde tutulmaya çalışılan öğretmen rotasyonunu kabul etmemiz hiçbir şekilde mümkün değildir. Öğretmenleri toplu ve zorunlu göçe zorunlu tutacak olan bu uygulama hem fayda sağlayamayacaktır, hem de öğretmenlerin motivasyonunu düşürecektir. Sözleşmeli öğretmenlerin özür grubu problemi de çözülmelidir.
* Öğretmenlerimizin kariyer basamakları da yıllardır yılan hikâyesine dönüşmüştür. Bu konuda da artık gerekli adımlar atılmalı, adaletsizlikler ortadan kaldırılmalıdır. Türk Eğitim-Sen olarak kariyer basamaklarının kıdeme göre belirlenmesini talep ediyoruz. Herhangi bir sınava tabi tutulmadan 10 yılını dolduran öğretmenlere uzman öğretmen, 20 yılını dolduran öğretmenlere ise başöğretmen unvanı verilmelidir. Bunun dışında sınavla ya da başka yöntemlerle verilecek bu unvanlar öğretmenler arasında çalışma barışını bozacaktır.
* Türk Eğitim-Sen’in en önemli taleplerinden birisi 2. il içi ve iller arası özür tayinleri ve diplomaya bağlı alan değişikliğinin yapılmasına yönelikti. MEB sadece iller arası özür tayinlerini gerçekleştireceğini açıkladı, daha sonra sendikamızın da girişimleriyle il içi özür mağdurlarına da hak tanıdı. İl içi özür tayinleri için de 2. bir hak verilmesi elbette önemlidir ancak sorun hala çözülmemiştir. Bu noktada il içi özür mağdurları ile ilgili yapılması gereken; en az 2 ya da 3 yıl ailesinden ayrı ve 50 km'den daha uzakta bir ilçede çalışıyor ise tayin isteği gerçekleşmelidir. Bu şartları taşımayanlar ise ancak ihtiyaç olmaması ve tayin istediği yerde açık olması halinde yer değiştirme hakkına sahip olmalıdır.
* Bilindiği gibi her yıl eğitim-öğretim yılı başında verilen Eğitim-Öğretime Hazırlık Ödeneği tüm eğitim çalışanlarına ödenmemektedir. Oysaki sendika olarak bu ödeneğin ayrım yapılmaksızın tüm eğitim çalışanlarına ödenmesi gerektiğini yıllardır dile getiriyorduk. Zira öğretmeni, memuru, hizmetlisi, veri hazırlayıcısı, daktilografı hep birlikte eğitim çalışanları bir bütündür. Eğitim çalışanları arasında ayrım yapmak, hatta bazı eğitim çalışanlarını yok saymak büyük bir haksızlıktır. Öte yandan yardımcı hizmetler sınıfında görev yapan eğitim çalışanlarının özlük ve tayinlerle ilgili sorunları vardır. Yardımcı hizmetler sınıfının görev tanımı yapılmadığı için angarya işlerde de çalıştırılmaktadır. Yükselmelerinin önünde engeller vardır. Tüm bu olumsuzluklar giderilmelidir. Diğer yandan bir kez daha yineliyoruz; gerekli eğitimini tamamlamış olanların bir defaya mahsus olmak üzere Genel İdari Hizmetler Sınıfına geçmeleri sağlanmalıdır. Ayrıca 4/B ve 4/C’lilere kadro verilmesi bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da değişmez taleplerimiz arasında olacaktır.
HABER MERKEZİ