CHP Genel Başkan Yardımcısı Kırşehirli hemşehrimiz, Ankara Milletvekili, emekli eğitimci Yıldırım Kaya “Öğretmenlerin Sorunlarına Meclis Araştırma Önergesi” verdi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Yıldırım Kaya, öğretmenlerin yaşadığı sorunların Meclis Araştırma Komisyonu kurularak, araştırılması amacı ile Anayasanın 98 ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri gereğince TBMM’ye bir Meclis Araştırma Önergesi verdi.
İşte Yıldırım Kaya, Meclis Araştırma Önergesi’nde şu ifadelere yer verdi:
“TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
“Milli Eğitim Bakanlığı, bir ülkenin gelişim ve ilerlemesinde temelde yer alan Bakanlıkların en önemlisidir. Bu nedenle eğitim politikaları en fazla hassas olunması gereken hususların başında gelmektedir. Ancak son 17 yılda eğitim, en fazla yanlışın yapıldığı alan olmuştur. Milli Eğitim de sürekli olarak öğrenci-öğretmen ve velileri kökten etkileyecek olumsuz politikalar uygulanmıştır.
“Bu yanlış ve tutarsız eğitim politikaları sonucunda, PISA gibi uluslararası sınavlarda ülke olarak son sıralarda yer alınmıştır. Ülkemizde eğitim ticarileşmiş, özel okul sayıları sürekli artış eğilimine girmiştir. “Nitelikli eğitim özel okullardan satın alınabilir” düşüncesi yurttaşlarımızda hakim olmuştur. Toplum iyi eğitim alan ve alamayan şeklinde ikiyi bölünmüştür. En zengin yüzde 20’lik dilim ile en yoksul %20’lik dilimde bulunan ailelerin eğitime ayırdıkları payda 2017 yılında 23 katlık bir fark bulunurken, 2018 yılında bu fark 32’ye çıkmıştır.
“Bakanlık bünyesinde 85.426 kurum yöneticisi, 757.289 kadrolu, 103.399 sözleşmeli olmak üzere toplam 946.114 öğretmen görev yapmaktadır. Ataması yapılmayan öğretmen sayısı ise yaklaşık 700 bindir. Net öğretmen ihtiyacı ise 100 bin dolaylarındadır. Görevleri çocuklarımızı eğitimli bireyler olarak yetiştirmek olan eğitim sisteminin ana unsuru öğretmenlerimizin, sosyal ve ekonomik hayatlarını temelden etkileyecek büyüklükte sorunları bulunmaktadır.
“Öncelikle; sözleşmeli öğretmenlerin 4 yıl boyunca eş ve özür durumuna bağlı olarak tayin hakları yoktur. Sözleşmeleri her yıl yenilendiği için iş güvenceleri yoktur. Rapor süreleri, evlilik, babalık ve ölüm izinleri kadrolulara göre daha kısadır. Tüm bunlar aslında bir öğretmenin verimli ve aktif çalışmasını teşvik etmekten daha çok mesleği bırakmaya yönlendirecek uygulamalardır.
“Ücretli öğretmenlerin ise iş güvenceleri yoktur. Yaz tatilinde, yarıyıl tatilinde, bayram tatillerinde ve hava şartları nedeniyle yapılan tatillerde ücret ve sigorta kesintisi yapılmakta, sigorta primleri ise aylık toplam ders saat sayısına göre ödenmektedir. Ücretli öğretmenlerin çoğu, asgari ücretin altında 1.500-2.000 TL aylık ücret almaktadırlar. Geleceğimiz olan çocuklarımızı emanet ettiğimiz öğretmenlerimizin bir kölelik düzeni içinde 1.500-2.000 TL ücrete mahkum edilmesi Anayasa’ya açıkça aykırıdır.
“Tüm bu sorunları yaşayan, iş güvencesi, geçim kaygısı ve aile bütünlüğünü sağlamak gibi ciddi sorunlarla boğuşmak zorunda bırakılan öğretmenlerin, mesleklerinde yüksek bir performans sergilemelerini beklemek, çocuklarımıza yeterli eğitimi ve öğretimi verdiğini düşünmek hayalcilik olacaktır.
“Bunun yanı sıra, ülkemizdeki öğretmenlerin yaşadığı bu durum hem uluslararası hem de ulusal mevzuattaki düzenlemelere de açıkça aykırılık teşkil etmektedir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi 23.maddesinde:“Çalışan herkesin, kendisine ve ailesine insanlık onuruna yaraşır bir yaşam sağlayan ve gerektiğinde her türlü sosyal koruma yolları ile de desteklenen adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır” denirken, Avrupa Sosyal Şartı’nın, İkinci Bölümünün “Adil Bir Ücret Hakkı” başlıklı 4’üncü maddesinde; ‘‘Tüm çalışanların, kendileri ve ailelerine iyi bir yaşam düzeyi sağlamak için yeterli adil bir ücret alma hakkı vardır’’ düzenlemesi getirilmiştir. Ayrıca öğretmenler arasındaki ayrımlar, Türkiye’nin de imzaladığı Uluslararası Çalışma Örgütü’nün temel sözleşmelerindeki çalışma koşulları ile asgari ücrete ilişkin yaklaşım ve düzenlemelere de aykırıdır.
“İç hukuk açısından da en temel düzenleme Anayasa’nın “Ücrette Adalet Sağlanması” başlığı altında, madde 55’te yapılmıştır. Buna göre “Ücret emeğin karşılığıdır. Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır” düzenlemesi getirilmiştir.
“MEB, eğitim fakültelerindeki artışı övünç kaynağı olarak ifade ederken, öğretmen olarak atanmayı bekleyenlerin sayısının 700 bini aştığını görmezden gelmektedir.
“Ücretli öğretmenler 1500-2000 TL, göreve yeni başlayan sözleşmeli öğretmen 3910 TL ücret almaktadır. Öğretmenler bu gelirlerle sadece barınma ve beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilmektedirler. Öğretmenlerin sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılama şansları da kalmamıştır.
“Bu çerçevede; öğretmenlerimizin yaşadığı sorunların bir Meclis Araştırma Komisyonu kurularak, araştırılmasına gerek duyulmuştur. Bu nedenlerle ortaya çıkan sorunların araştırılması amacı ile Anayasanın 98 ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105.maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması hususunda gereğini arz ederiz.” (HABER: BEYHAN BALLI)