EDEP

Ramazan ayı gelip geçiyor. Eskiden Ramazan aylarında başka sevinç, daha sahici bir neşe vardı. Ramazan dendiğinde pek çok insan gibi ben de çocukluğumu, ilk iftarı, ilk sahuru hatırlarım.

İftar vakti ezan sesini beklediğimi, sesi duyar duymaz, büyüklere haber vermek için nasıl koştuğumu hiç unutmadım.

Kendi yaşımca yaşadığım Ramazanlar bana şunu öğretti.

Ramazan ayı edebi öğrenme ayıdır.

‘Edep’ sözcüğü dilimizin en güzel sözcüklerinden biridir.

Edep; dedikodudan, haksızlık yapmaktan ve birini kolayca suçlamaktan uzak durmaktır.

Sadece o değil. İnsan-hayvan, canlı-cansız veya önemli-önemsiz ya da zengin-fakir ayrımı yapmadan etrafına hoş görüyle bakmak; “eyvallah” diyebilmek, “eyvallah” kelimesi üzerine kafa yormaktır.

Edep uyum içinde olmak demektir. Doğayla, evrenle, yaradılışla, bütünle ve her zerreyle sürekli uyum...

İnsan ayrımı yapmamaktır edep.

Her kuşak kendi Ramazanlarını yaşıyor. Öyle ki her Ramazan ayı bir öncekini aratır oldu.

Gelecek kuşaklar neler anlatır bilemem ama bildiğim ve vardığım kesin hüküm;

İSLAM akıl ve vahiy dinidir. Aklı olmayanın dini de yoktur...

Bugünlerde yaklaşan seçim ve seçimlerde seviye düşerken; Demem o ki hayatımızın her faaliyet alanında, gerekli olan:

EDEP YAHU!?

Yazımı iki Bektaşi fıkrası ile bitiriyorum.

Bektaşi mantığının bazılarına uyarı olmasını dileği ile;

KADI efendi, Bektaşiye sormuş:

"Borcun var mı?"

"Var, bakkala, oduncuya, kasaba!"

"Onu sormuyorum, oruç, namaz borcunu soruyorum!"

"Onun hesabını Allah sorar, sizin soracağınız, ancak bakkal, kasap borcudur!"

           *

Ramazan aynı zamanda neşe, sevinç, eğlence anlamlarına gelir Müslümanlar için.

İki softa, “Ramazan’da bedava yiyip, içeriz” diye bir Bektaşi köyüne misafir olurlar. Hoşbeşten sonra, içlerinden biri tuvalete gider.

Bektaşi, softaları kontrol etmek için odada kalana sorar:

- Senin arkadaşın nasıl bir adam? Bilgisi var mı, yok mu?

O da kendini üstün göstermek için:

- Bırak şunu, eşeğin tekidir der.

Biraz sonra öteki softaya da aynı soruyu sorar.

Bu softa da öteki gibi:

- Bırak şunu, öküzden farkı yoktur, cevabını verir.

Akşam olunca iftar sofrası kurulur. Fakat tepsinin üzerinde arpa ile samandan başka bir şey göremeyen softalar hayretle sorarlar:

- Bunlar ne Erenler?

Bektaşi gülerek cevap verir:

- Biriniz eşek, ötekiniz öküz. Sizin için bunlardan daha iyi azık olur mu?”