Bu konuyu yıllar önce yine yazmıştım. Ancak geçtiğimiz hafta şahit olduğum olay yıllar sonra beni tekrar bu konu hakkında yazı yazmaya yöneltti.
Nedendir bilinmez ama ülkemizde ve Kırşehir’de bir şeylerin ters gittiği bir gerçek. Vatandaş olarak nerede, nasıl davranacağımızı bilmiyoruz veya öğrenmek işimize gelmiyor.
Polislik mesleği ülkenin refahı, iç güvenliği ve huzuru için kurulmuş meslek olup, polislik mesleğini seçenlerde çocuklarımız, kardeşlerimiz, yeğenlerimiz, akrabalarımızın veya komşumuzun çocuklarıdır. Hele Türkiye’de polislik mesleği fakir fukara Anadolu insanının çocuklarının seçtiği bir meslektir.
Polislik mesleği mesleklerin en şereflisi, görevlerin em kutsalı olup, polis üniformasını giymek, o üniforma altında görev yapmak, şehit ve gazi olmak her insana nasip olmayacak kadar şerefli olup, bu şerefte herkese nasip olmayacak kadar değerli olup, polis iyi ve dürüst insanlar için güven, kötü ve dürüst olmayan insanlar için korku kapısıdır.
Polis her zaman iyi niyetli, düzgün ahlaklı, vatan, millet sevdalısı dürüst insanlar için sıcak bir dost elidir.
Polis herkesin canını kurtarmak için kaçtığı olayların üzerine canını hiçe sayarak arkasında kendisini beleyenleri düşünmeden gidendir.
Kısa başlıklarla;
Terör olayları olur, polis orada,
Barlarda, pavyonlarda olaylar çıkar, polis orada,
Okul önlerinde kavga çıkar, polis orada,
Spor müsabakaları yapılır, polis orada,
Uyuşturucu satılır, polis orada,
Yangın çıkar, polis orada,
Deprem olur, afet olur, polis orada
Darbe olur, polis orada,
İntihara kalkışan olur polis orada,
Çocuklar kaçırılır, kaybolur onları bulmak olayları aydınlatmak için polis orada,
Karı, koca kavgası olur, polis orada,
Başı sıkışan olur, polis orada.
Kısaca insanlar zevki sefa içerisinde yaşayarak gününü gün ederken polis yedi gün yirmi dört saat her yerde.
Bu ağır ve zor şartlarda görev yapmak her babayiğidin harcı olmasa gerekir.
Yukarıda bahsettiğim gibi polisler bizim evlatlarımız, kardeşlerimiz, tanıdıklarımız ve ailece konuştuğumuz insanlardır. Anneleri, babaları, eşleri, çocukları, evleri vardır. Zor anlarımızda sığındığımız güven kapımızdır. Netice de polis korkulacak ve korkutulacak bir öcü değildir.
Geçtiğimiz hafta Kırşehir’in merkezinde, belediye kavşağında araç trafiğini düzene koymak, geçişlerde kolaylık sağlamak, araçların ve yayaların can güvenliğini sağlamak için bunaltıcı sıcakta trafik polisleri görev yapıyordu. O esnada annesinin elini tutarak giden dört veya beş yaşlarında bir erkek çocuğu annesinden dondurma almasını istedi, annesi de “hava sıcak terledin, dondurma yersen hasta olursun, eve gidince başka şeyler yersin” dedi.
Çocuk ağlamaya başladı, ağlayan çocuğuna annesi merkez kavşakta görev yapan trafik polislerini göstererek, “bak orada polisler var söylerim seni karakola götürürler” dedi ve üstelik polis amcası oğluma kızar mısın şeklinde bağırdı.
Tabi polisler yoğun trafikten dolayı bayanın sesini duymadı. O sırada devreye girdim ve “hanımefendi neden çocuğunuzu polisle korkutuyorsunuz? Çocuğunuzu korkuttuğunuz polis bu vatanın evlatları bizim çocuklarımız, kardeşlerimiz, akrabalarımız, aile dostlarımız, zor günlerimizde sığındığımız sıcak bir yuvamız, çocuğunuzu polisle korkutmakla şimdiden polise düşman yetiştiriyorsun belki de senin çocuğunda büyüğünde polis olacak bu nedenle çocuğunuzu polisle korkutmanız çok yanlış” dedim.
Tabi benim konuşmamı duyan vatandaşlarda beni haklı bularak teşekkür ettiler. Ancak toplum olarak ta çocuklarını, torunlarını polisle korkutmanın hatasını kendilerinin de yaptığını söylediler.
Maalesef polislik mesleği başı sıkışanın “seni polise söylerim, polis çağırırım, polis amcası oğlum bana eziyet ediyor kızar mısın?” söylemleriyle düşmanı küçükken yetiştirilen bir meslek haline geldi. Hal böyle olunca da toplumumuzda ne polislik mesleği nede, polisler sevilmez oldu.
Bu nedenle gerektiğinde vatan için gözünü kırpmadan şehit olan, gazi olan, sakat kalan, arkasında gencecik eş, yetim çocuk bırakan, zor anlarımızda sığındığımız polislere karşı daha dikkatli olmalıyız, sempatiyle, sevgiyle bakmalıyız ve çocuklarımızı polisle korkutmamalıyız.
Dediğim gibi gün gelip büyüdüklerinde o çocuklar da polis olacaklardır.
O zamanda kendilerinden korkacaklardır her halde.
Bu nedenle toplum olarak çocuklarımızı polisle korkutmaktan ve polisin düşmanını küçükken yetiştirmek huyundan vazgeçmeliyiz.