DÜĞÜNLERİMİZ

Askere giden ve evlenecek çağa gelmiş kız ve erkek çocuklarımız için düğün yaparız.

Düğün şenlikleri bizim çevremizde çok gösterişli olur. Cümbüş, bağlama, keman, darbuka, davul, zurna olmayınca hiç düğün mü olur ?

Bu yıl içerisinde öyle şaşalı ve tantanalı düğün göremedim. Hatta geçen yıllara göre çok çok azaldı.

Gençlerimiz evlenmekten kaçıyorlar. Önce iş. Ev ve bir eve ihtiyaç olan tüm malzemelerin temin edilmesi. Bunlar düşünüldüğü zaman yaşı kırka yaklaşmış erkek ve kız çocuklarının hevesi kursağında kalıyor.

İki bin yılında bir çeyrek altın 7.- TL. iken, şimdi 7000. - TL. yi geçti. Sadece çeyrek altın mı takılacak ? Hayır efendim yüzük, küpe, Bilezik tam altın yarım altın derken ziynet eşyalarının bedelini hesaplayın.

Ya alınacak beyaz eşya ? Diğer malzemeler ? Etrafa korku salmıyorum her şey ortada. Bu masrafa ilaveten çalgı takımı veya düğün salonu derken iyi hesaplar yapılmalı.

"Sol yanı acı olanan, gülüşü de, bakışı da sancılı olur."

İşte düğün hazırlıkları. Anne babayı bir sancı sarar. Her şeyini satar, vatandaşa rezil rüsva olmamak için düğünün yapılmasına katlanır.

Masraf karşısında hane halkının ağzı bir karış açık kalır, baba omuzunda bir habe ile un toplamaya çıkar. Düğün tantanası, şamata, eğlence bir kaç gün sürer. Lakin gelinin inmesi ile birlikte evde bir cangama başlar.

"Küçük bir delik, büyük bir gemiyi batırır."

Babanın ocağı söndü. Şimdi kapı kapı deşirmeye çıkar. Kimse yüzüne bakmaz. Para vermek istemez. Verirse de alamaz.

Baba ve ailesi onursuz sayılacak, ya da gülünç olacak bir duruma düşme nedeniyle bundan üzüntü duyacaklar.

Düğün olayı biter bir şekilde. Gelin ve damat rahatsız edilmemek için evlerini birazda uzakta tutarlar. Alacaklılar gelmeye başlar. İşi gücü olmayan açıkta gezen bazı kimseler, insanı bunaltacak şekilde çok ve anlaşılmaz sözler söylemeye başlarlar.

Alacaklılar birer birer düğün sahibinin evine gelirler. Düğün sahibi düğünden sonra borçlarını ödeyeceğine dair söz verdi. Söz verdi ancak ne ile ödeyecek? Söz paraya benzemez. Parayı gidip bozdurursun da, sözü bozamazsın.

Baba gerekirse evini, tarlasını ipotek ettirip düğünü yaptı çocukları yerine gönderdi. Baba eşi ile birlikte bulama aşı içerek borçlarını ödeme gayreti içerisindedir. Kaç yılda öder, ne ile öder kimse bilemez.

Şimdi gelelim yeni evlenen çifte. Cicim ayları çok çabuk geçer. Gelin ekmek ister, yiyecek ister, giyecek ister. İster de ister. Damat başlar kaşınmaya. Kaşınmayla para kazanılmıyor. Belli yaşa gelmiş iki genç başlarlar evde bir cangama çıkarmaya.

ağıza alınmayacak, hiç kimsenin hoşlanmayacağı sözler söylerler birbirlerine. Gelin başlar giderim ha !

Bir gün aniden heyheyleri tutar gelinin yükte hafif pahada ağır ne varsa alır ve babasının evine gider. Erkek yalvarır ancak tavşan yamaca geçmiştir bir kere.Kadın çizdim oynamam. Şu kadar altınım, bu kadar ziynet eşyam vardı hepsini kocam elimden aldı diye suç duyurusunda bulunur ve altınlarını ister.

Mahkemeye düşerler. Henüz 3-5 ay geçmiştir üzerinden..

Kadere bak sen !

Damat bey ;

"Nereye kaçarsan kaç ! üç şey seninle gelir.Gölgen, acın, geçmişin.

Kaderin seni orada beklemektedir."

Oyun bitti !! Şimdi yargı yolundadır evlilik durumu. Önce yerel mahkeme, sonra İstinaf mahkemesi, en son Yargıtay derken bu süreç 8-10 yıl sürer.. Her iki tarafta son derece yıpranır ekmeğe muhtaç duruma düşerler.

"Bazıları seni sevdiği içen değil,

seni kullanabildiği sürece yanındadır."

Bu kadar kavgadan sonra yanında hiç kimse kalmaz. Getirdiğin gelin neyin varsa alır gider, Erkek ailesi her şeyden bıkmış, eski borçları ödemek için çalışır da çalışır. Giden kadın alacağını almıştır.

Şimdi ne çalgıya, ne oynamaya ne de yeniden çocuğu evlendirmeye gerek duyulur mu ?

Baba ve oğlu gırtlağa kadar borca girmiştir. Evliliğe tilki tövbesi çekerler. Şimdi orta da ne çalgı ve ne de çalgıcı var.. Çünkü kimse evlenmek istemiyor ki !

Andre Gide der ki;

"Yaşam çok zalim öğretmendir. Önce sınav yapar, sonra ders verir."

Herkes bu evlilikten gereken dersi almıştır. Kimse evlenmek istemiyor. Evlenirse de mal edinmek, evlendi ayrıldı desinler önemli değil deniyor.

İşte böyle dostlarım ! Başınıza karlar değil, güller yağsın isterim. Allah herkesin evladına hayırlısı olanı nasip etsin. Erkek olsun, kız olsun kaderlerini güzel eylesin.

Sözün özü ;

"Yara en çok iyileşirken acıdır."

O acıyı bir çeken, bir de çektiren bilir...

Saygı ve hürmetlerimle efendim.