Yine kalleş bir saldırı ve suçsuz günahsız insanların yok edilmesi. Bu kaçıncı, nereye kadar ve bu şekildeki vahşetler nasıl önlenir, nasıl bir çalışmayla terörün üstesinden gelinir? Kırşehir’de insanlar huzursuz ve tepkili.

Yine kalleş bir saldırı ve suçsuz günahsız insanların yok edilmesi.
Bu kaçıncı, nereye kadar ve bu şekildeki vahşetler nasıl önlenir, nasıl bir çalışmayla terörün üstesinden gelinir?
Kırşehir’de insanlar huzursuz ve tepkili. Ancak birlik ve beraberlik konusunda ortak bir dayanışma içinde. Çünkü Kırşehirliler bugüne kadar hep devletine, milletine bağlı olduklarını gösterdiler. Bundan hiç kimsenin kuşkusu yok.
Ancak devlet olarak bizim bu sorulara cevap vermemiz kolay olur ve de olması lazım.
Biz şu kadar devlet kurduk, biz şöyle medeniyet dağıttık falan demeyle hiç bir yere varılmaz. Bu tip sallamalar hamamda türkü söylemeye benzer. Taziye çadırlarının önünde kanı yerde kalmayacak söylevleri yaraları sarmıyor artık.
Otuz yıldan fazladır terör örgütleriyle mücadele eden bir ülkenin emniyet güçleri yeteri kadar tecrübe edinmiş olmalı. Öncelikli olarak terörün kaynağı ve beslendiği yerleri iyi tespit etmek gerekir.
Her ne pahasına olursa olsun kaynağında imha etmenin yolları aranmalı ve yapılmalı, bunları yapabilecek potansiyele sahip bir ülkeyiz.
Yalnız son olaylarda olsun veya daha önceki olaylarda olsun, istihbarat zafiyeti göze çarpıyor. Buna zafiyet eksikliği demeyelim de, istihbarat eksikliği var desek daha doğru olur.
Türkiye ne zaman ekonomisini düzeltme rotasına girse, muhakkak bir sorunla karşı karşıya geliveriyor. İşin garip tarafı da uluslararası iş birliği anlaşmalarımız olan ülkelerin, Türkiye’ye karşı faaliyet gösteren terör guruplarını el altında desteklemeleri, bu desteği saklamadan artık alenen yapıyorlar bu nasıl dostluksa.
Taziye mesajlarında bile “terör saldırısı” diyemiyorlar ve hatta “iyi bir organize” diyorlar utanmazlar. İşte dostlarımız bunlar, bunların dost olmadığını yıllarca yazar söyleriz.
Endüstrisi ve sanayisi gelişmiş ülkeler kendilerine rakip istemezler. Kendi hareket alanlarını daraltacak her türlü gelişmeyi engellemeye çalışır. Dünyanın politikası budur, egemen güçler yüzyıllardır bu taktiği kullanırlar. “Parçala-böl ve yönet!” bunların taktikleridir.
İşte şimdi yaptıkları da budur. 1964 öncesi Doğu’da bazı eşkıya gurupları vardı. Bunların efsanevi hikâyeleri dilden dile dolaşır ve dinleyenlerden hayranlık bırakırdı. Koçero’nun dağdan dağa atlayarak jandarmadan kaçtığını, attığı tek kurşunla jandarmanın silahının namlusunu tıkadığını ballandırarak anlatılırdı, bende çok dinledim ve Tilki Selim denen eşkıyayı bizzat gördüm, öyle ahım şahım bir kimse değildi.
O zamanlar dağlarda eşkıyaları, aşiret ağaları ve şehirde ve beldelerde hâkimiyet kurmuş kaçakçılıkla geçinen şahıslar besler ve desteklerdi.
Zamanın siyasi partilerinin bu insanlarda nasıl oy dilendiklerini ve medet umduklarını bizzat gördüm ve şahit oldum. O zamanda eşkıyalar komşu sınırlarımızı kolayca geçer eylemini veya hırsızlığını yaparak komsu devletlere kaçardı. Suriye’de, Irak’ta ve İran’da o zamanlar istenilen eşkıya veya çetelerin hiçbiri iade edilmedi bildiğim kadarıyla.
Şimdi Irak’ta devlet kurmaya çalışan Mesut Barzani’nin babası da o zamanlar eşkıya veya terörist olarak tanınır ve aranırdı, fakat hiçbir zaman yakalanamadı.1980´li yılları genç kuşaklar hatırlayamaz, neydi o sağcı, solcu hikâyeleri ve sokaklarda zühdü oynatanlar, zamanın devlet başkanının taraf olduğu ve bana bilmem hangi guruba terörist dedirtemezsiniz diye demeçler verenleri de gördük. 5 binden fazla genç çocuklar telef olup gitti ve kaybettiğimiz gençler hep üniversite talebeleriydi. Peki, onlar neden öldü veya öldürüldü ve onların ölümüyle ne değişti veya ne değiştirildi, hiçbir şey.
Bu gün Türkiye, bir gurupla değil, pek çok terör guruplarıyla mücadele etmek ve savaşmak zorunda bırakılıyor. Bunlarla savaşırken kapitalist ülkelerin kıskacına alınmak istenmesi ve ekonomik olarak güçsüzleştirilme faaliyetleri Türkiye’nin nasıl koşullarda ve nasıl bir ortamda mücadele ettiği ve bu mücadelenin ne kadar zor olduğu görülüyor. Ulus olarak geçmişte zamanımıza kadar pek çok zorluklarla karşılaşan ve hepsinin de üstesinde gelmesini bilen Türk ulusu bir gün gelir bu badireleri de atlatır.
Yeter ki basiretli, bilgili ve şahsi çıkarlarını devlet çıkarlarının önüne geçirmeyen idarecileri seçmesini bilelim. İçinde bulunduğumuz zorluklar girdabında, Recep Tayyip Erdoğan gibi bir liderin önderlik etmesi Türkiye için bir şans.
Geçmişte işlediği veya göz yummak zorunda olduğu hatalara inşallah bir daha düşmez, temennimiz odur. İstanbul’da katledilen emniyet mensuplarına ve sivil vatandaşlara Allah'tan rahmet diler, ailelerine sabırlar temenni ederim.