Bugün biraz suya sabuna dokunup, hem nalına, hem mıhına vurmak istiyor, acı ama gerçekleri yazmak istiyorum.
Pazar günü Kırşehir Ahi Stadyumunda oynanan Kırşehir Belediyespor - Karacabeyspor maçını nihayet kazandık. Geçtiğimiz haftalarda kaybettiğimiz puanlara içimiz yanıyor dersek yalan olmaz.
Pazar günü oynanan mücadelede ilk 20 dakikada Karacabeyspor daha derli toplu futbol oynayarak diri ve mücadeleci takım görünümü verdi.
Yıllar önce aynı sokakta ikamet ettiğimiz Teknik Direktör Hakan Karaca ile birlikte Kırşehir'deki ilk maçına çıkan Kırşehir Belediyespor ilk 20 dakikada tutuk bir futbol sergileyerek sahada yok gibiydi, 3 pası bir arada yapamadı. Ancak 20’nci dakikadan sonra oyuna ağırlığını koyarak top oynamaya başlayan Kırşehir Belediyespor bu dakikadan sonra atak futbol sergiledi.
Sergilediği bu atak futbolla yüzde yüz gol olabilecek pozisyonları harcadı, iki pozisyonda Karacabeyspor savunması topu çizgiden çıkardı. Neyse ki 33’üncü dakikada beklenen gol geldi ve rahat nefes aldık. Golden sonra da oyundaki ağırlığını hissettiren Kırşehir Belediyespor'un atakları 2’nci golü getirmedi.
Skor 1-0 iken Karacabeyspor'un tehlikeli atakları vardı bunları savunmamız uzaklaştırmayı bildi.
Karşılaşmanın ikinci devresinde geriye çekilerek oyuna kontrollü başlayan, rakibi orta sahada karşılayan Kırşehir Belediyespor hızlı hücumlara çıkarak net gol pozisyonları yakaladı ama bunları gole çeviremedi.
Mücadele 1-0 devam ederken Karacabeyspor iki tane önemli pozisyonlar buldu Allah'tan gol olmadı. Eğer o pozisyonlardan bir tanesi gol olup, skor 1-1’e gelseydi bu maçı kazanamazdık. Çünkü zor gol atıyoruz. Neyse ki yine orta sahadan basarak kazandığımız topla hızlı bir şekilde atağa çıkarak 84’üncü dakikada 2’nci golü bulduk hem takım olarak, hem taraftar olarak rahatladık ve karşılaşmayı 2-0 kazanarak 7 hafta sonra 3 puan aldık.
Yakaladığımız pozisyonları gole çevirebilseydik maç 6-0’da bitebilirdi. Bu karşılaşma gösterdi ki pas yapmakta ve gol atmakta zorlanıyoruz. Oyunu kontrol altına alabilmemiz için top çevirerek yerden ayağa bol pas yaparak rakibi yormalıyız. Çıktığımız hızlı ataklarda kaleciyle karşı karşıya kaldığımız pozisyonlarda topa aceleyle sert ve havadan vurarak üstten dışarı çıkması yerine soğuk kanlı ve akıllı hareket ederek yerden köşelere ayak içi plase vurarak gol olmasını sağlamak gereklidir.
Hakan Hocama gelince bu maçta Hakan Hoca'nın etkisi görüldü. Oyuncu değişiklikleri zamanında ve yerinde yapıldı. Sistemi oturdukça önümüzdeki haftalarda daha etkili olacağını düşünüyorum. Hakan Hocaya sabır gösterilmeli, zaman verilmelidir. Her şeye rağmen Karacabey maçını kazansak da bu takım bana güven vermiyor, Hakan Hoca da elinde sihirli değnek olmadığı için bu kadroyla bir yere kadar gidebilir. Onun için devre arasında muhakkak eksik mevkilere nokta transferler yapılmalıdır. Hakan Hoca da bu konuda herhalde gerekli raporunu yönetime verecektir.
Karşılaşmayı yöneten hakem üçlüsü ilk devre bocalayarak ters kararlar verseler de ikinci devre güzel maç yönettiler.
* * *
Geçtiğimiz hafta “Kırşehir Çiğdem” Gazetesinde yayınlanan “Sevdamız Kırşehir’dir Bizim” başlıklı yazımda Kırşehir Belediyespor Başkanı Mustafa Bulut'a ve Belediye Başkanımız Selahattin Ekicioğlu'na seslenerek Kırşehirspor'da futbol oynamış eski futbolcuları onure ederek protokol tribününde yer ayrılarak maçları seyretmelerinin sağlanması yönünde talepte bulunmuştum. Ancak hem Kulüp Başkanı Mustafa Bulut'tan hem Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu'ndan ses çıkmadı. Yazılarımı okuduklarından eminim ama herhalde beni ve yazımı talebimi ciddiye almadılar. Demek ki büyük bir maddi yük getirecek çok zor bir talepte bulundum.
* * *
Karşılaşmalarda seyirci adı altında bazı kendini bilmezlerin 90 dakika boyunca küfür etmelerine polis neden sessiz kalıyor. Onlarca bayanın yanında ağza alınmayacak küfürler ayıp ayıp. Hakem düdük çalıyor küfür, rakip oyuncu topu kazanıyor küfür, yedek kulübesinde takımını yöneten rakip teknik direktörlere ve oyunculara küfür ben insanım diyen hiç kimseye yakışmamaktadır. Onlarca görevli polis var hiç birisi de gelip küfür eden bu kişileri uyarmıyor veya kolundan tutup dışarı çıkarmıyor. Zaten bu kişiler belli olup, her zaman aynı kişilerdir. Ben de tribünde oturup maç seyrediyorum, polisler de tribünde oturup maç seyrediyorlar. En azından sizinle birlikte görev yapan kadın polis arkadaşlarınıza saygınız olsun ve bu kişileri tribünde tutmayın. Adam hem küfür ediyor, hem koltukları tekmeliyor, adama “koltuğu neden tekmeliyorsun?” deyince “sana ne babanın malımı!” diyor. “Evet babamın malı, benim malım, hepimizin malı, sonuçta devletin malı ve insanlar sürekli o koltuklarda maç seyrediyor.”
Bu durumu polislere söyleyince “ne yapabiliriz?” diyorlar.
* * *
Bir türlü tribünde sigara içilmesinin önüne geçemedik. Sözde tribünlerde sigara yasak ama içen içene polis dahil kimse bir şey demiyor, uyardığın zaman “sigaradan rahatsız oluyorsan dışarı çık!” diyorlar.
Kırşehir İl Sağlık Müdürüyle, Gençlik ve Spor İl Müdürleri bu konularda uyuyorlar. Maçlardan önce sigara içilmemesi yönünde anons yapılması, tribünlerin belirli yerlerine “sigara içmek yasaktır” levhaları konulması, içenler hakkında gereken hukuki işlem yapılması, polisin onları kolundan tutup dışarı atması çok zor bir iş olmasa gerek.
* * *
“Beleş Tepe” olarak bilinen kale de bedavacılar 10-20 lira vermemek için Kale’den maç seyretmeye devam ediyorlar, neden maç günleri polis veya jandarma Kale’de gerekli tedbirleri alarak bedavacıların kaleye çıkmalarını engellemiyorlar? Bu konuda Kulüp Başkanı Mustafa Bulut ve Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu gereken resmi işlemleri yaparak neden Sayın Valimizden yardım istemiyorlar?
Kırşehir’de ağızlarını açınca herkes galibiyet bekliyor, şampiyonluk bekliyor ama 10- 20 TL verip maça girmiyorlar. Bilet alırken bilet alırken bir muhterem zat 20 TL olan bilet parasına “pahalı” diyerek “ kulüp benim sırtımdan mı geçinecek?“ dedi.
Ey muhterem verdiğin 20 TL parayla kulüp senin sırtından geçinmez. Bir paket sigara parası dahi değil, kulübün senin parana ihtiyacı yok, yalnız bilesin ki bırakın futbolcuların paralarını, primlerini, transfer ücretlerini ödemeyi onların barınmalarını sağlamak, yemek vermek başlı başına bir külfet ve meseledir.
* * *
Gelelim maç sonunda şahsen yaşadığım olaya. Defalarca belirttiğim gibi yeni Teknik Direktörümüz Hakan Karaca ile yıllar önce aynı sokakta ikamet ettik. Sonra Kırşehir'den Isparta'ya gittiler. Pazar günü maç sonrası hemen gitmedim, görüşmek için dışarıya çıkmasını bekledim ve bir müddet sonra Hakan Hoca’nın otobüse doğru yürüdüğünü gördüm, bende kendisine doğru yürürken polis “girmeyin buraya“ dedi.
Hakan Hoca’yla görüşeceğimi söyleyince “Sen mi görüşeceksin?” dedi “Evet” dedim!.
Herhalde beni beğenmeyerek, küçük görmüş olacak ki “Senin ne işin olabilir Hakan Hoca’yla?” dedi, “Olamaz mı?” dedim.” Oysa “ Hakan Hoca’yla görüşecekseniz otobüsün yanında bekleyin” dese anlayış göstererek tepki vermeyeceğim.
Neyse ki Hakan Hoca geldi maskemi indirdim, adımı söyledim “Hatırladın mı hocam beni?” dedim. “Ne demek abi yılların topçusunu hatırlamaz mıyım?” dedi ve yıllar sonra kısa süreliğine görüştük.
Buradan Emniyet Müdürümüze sesleniyorum. Sayın Müdürüm, şu ana kadar Emniyetle, polisle hiçbir problemim olmadığı gibi sizden önce görev yapan Emniyet Müdürümüz İsmail Hakkı Akyüz’le iyi bir diyalog içerisinde oldum ve zaman, zaman çayını içtim. Yine Emniyet Müdür Yardımcısı olarak görev yaparken emekliye ayrılan Hüseyin Tufan hem sevdiğim bir ağabeyimdi hem de aile dostumdu.
Biliyorum polisler çok zor şartlarda görev yapıyorlar. Çok iyi biliyorum ki yaşadığımız dünyada en zor olan şey insanla uğraşmaktır. Biliyorum ki özellikle maç günleri gece nöbetten çıkan polis maç bitimine kadar çalışıyor, 24 saate yakın bir süre ayakta kalıyor bunlara bir diyeceğim yok.
Pazar günü diyalog içerisine girdiğim polisin tutum, davranış ve söylem biçimleri kendisine aittir, tüm emniyet mensuplarına mal edilemez. Ancak bu şekilde hitap eden polislere vatandaşa karşı nasıl davranacağı ve nasıl konuşması gerektiği konusunda ve Hakan Hoca’nın randevularını planlayan özel kalem müdürü olmadıkları yönünde uyarılar yapılıp, telkinde bulunulamaz mı?
Konu sadece benimle de bitmiyor maç bitmiş Kırşehir Belediyespor kazanmış, Karacabeyspor sahada centilmence aslanlar gibi mücadele etmiş ortamı germemiş, her şey çok güzel, maç bitiminden sonra ortaokul ve lise çağındaki gençler futbolcuları bekleyerek fotoğraf çektirmek istiyorlar ama orada bulunan polisler “ boşaltın burayı, beklemeyin “ diyerek gençleri dağıtıyorlar.
Bunlar yanlış şeyler. Oysa tüm şehirlerde maçlardan sonra taraftarlar futbolcuları bekliyor ve fotoğraf çekiniyorlar. Bu güzel hareketler şehir, taraftar ve futbolcu arasında kaynaşma, birlik ve beraberlik sağlar.
Bu konularda polis daha duyarlı hareket edemez mi?
Ben yine de bu davranış biçimlerini polisin yorgunluğuna bağlıyorum.
* * *
Yine geçtiğimiz hafta “Kırşehir Çiğdem” Gazetesinde yayınlanan “Sevdamız Kırşehir’dir Bizim” başlıklı yazımın bir bölümünde Kındam Kapalı Spor Salonunun zeminin iyi olmadığından Kırşehir Belediyespor Kadın Hentbol Takımı maçlarını Ahi Evran Üniversitesi BSYO Spor Salonunda oynadıklarını, neden Kındam’da bulunan spor salonunun zeminin düzeltilmediğini yazmıştım. Yazımı okuyan Sayın Valimiz İbrahim Akın gereğinin yapılması için Gençlik ve Spor İl Müdürü Numan Nafiz Şahin’i arayarak gerekli emirleri vermiş ve şahsımda bilgilendirilmiştir.
Burada ciddi bir devlet adamı örneği sergileyen güler yüzünü, tatlı dilini Kırşehir insanından esirgemeyen, Kırşehir caddelerinde korumasız yürüyerek gezen, vatandaşla iç içe olan Sayın Valimiz İbrahim Akın’a yazılarımızı dikkate alarak göstermiş olduğu ilgisinden, hoş görüsünden, mütevaziliğinden dolayı teşekkür ederim. Ancak burada yine Sayın Valimiz İbrahim Akın’la, Gençlik ve Spor İl Müdürü Numan Nafiz Şahin’e tekrar seslenmek istiyorum.
Pazartesi günü arkadaşımın çok sevdiğim bir kızı beni arayarak “Amca Kındam Spor Salonu’nda final maçımız var, izlemeye gelir misin? “ dedi. “Tabi ki gelirim seni kırar mıyım“ dedim.
Kındam Spor Salonu’na gittiğimde maç geç başladı “problem nedir?” dediğimde “skorbord bozuk” dediler, neyse ki biraz uğraşmakla birlikte skorbord çalıştı ve maç başladı.
Maç esnasında yanımda bulunan beden eğitimi hocalarına “Hani zemin bozuktu gördüğünüz gibi maçlar burada oynanıyor dediğimde okul maçlarının burada oynanmasında sorun yok, profesyonel maçlar oynanamaz“ dediler.
Ayrıca salon soğuktu ben dahil seyredenlerin hepsi üşüdü. “Burası neden soğuk?” dediğimde “kalorifer tesisatı bozuk?” dediler. Anlayacağınız salon her haliyle dökülüyor. “ Yazık değil mi, bu çocuklara hasta olsalar, zatürre olsalar bunun hesabını kim verecek, burada zemin bozuk, skorbord sağlıklı çalışmıyor, kalorifer tesisatı bozuk neden bu maçlar burada oynanıyor?” diyerek adeta isyan ettim.
Bu problemlerin en kısa sürede çözülerek sporcuların daha sağlıklı bir salonda spor yapmaları sağlanamaz mı?
Evet yazımın başlığında dedim ya dost acı söyler ama gerçekleri söyler diye. Ben de acı ama gerçekleri söylemeye çalıştım. Bundan dolayı da beni kimse sevmez ve gördüklerinde yüzlerini ekşitirler. Boşuna dememişler “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış” diye.