DOSDOĞRU YAŞAMAK VE AHİLİKTE HELÂL KAZANÇ

Kıymetli Dostlarım,

Toplumda son dönemlerde gözle görülebilen büyük bir çözülme ve ahlâkî erozyon yaşanmaktadır. En kötüsü de ölçülerimiz tahrip oldu, bizi biz yapan helâl- haram dengesi bozuldu.

Bunun çaresi, " Aşı helâl olmayanın işi helâl olmaz" diyen ve Türk Milleti'nin insanlığa sunduğu Ahilik sistemini hayata geçirmek; insanlığa yeni bir medeniyet hareketi olarak sunmaktır. Bunun için Ahiler tarihte önce insanı inşa etmişler; helâl- haram kavramlarını zihinlere ve gönüllere yerleştirmişlerdir.

Ahilikte emr'olunduğun gibi dosdoğru yaşamak ve helâl kazanç esastır. Ticarî hayatta denenmeyen, makam- mevki ve kadın karşısında test edilmeyen ahlâk kuralı geçerli sayılmamıştır. Ahiliğin nizamnamesi niteliğindeki ilk Türkçe eserlerden olan Burgazi fütüvvet-name'sinde; "Ahilere helâl para gerektir ve hem farzdır hem de sünnettir" denilmektedir. Aynı şekilde ahinin doğru olması ve hak ettiğinden fazlasını kazanmaması ahlâk kuralı haline gelmiştir. Eğer namaz kılan kişinin karnında haram lokma, üstünde haramdan kazanılan bir giysi varsa o kişinin namazı kabul olunmaz denilmiştir.

Ahiler, Nakkaş Ahmet'in fütüvvet-name'sinde belirtilen şu ilâhi düsturları hayat rehberi olarak kabul etmişlerdir:( İsra- 32- 39 ayetler)

" Kötü bir yol olan zinaya yaklaşılmaması; haksız yere cana kıyılmaması; yetim malı yenilmemesi; verilen sözün yerine getirilmesi( ahde vefa); ölçü ve tartıda hile yapılmaması; bilgisizliğin ardına düşülmemesi; yeryüzünde böbürlenerek yürünmemesi; kibir ve gururdan uzak durulması ve Allah'tan başka ilâh edinilmemesi buyurulmaktadır. Ancak bu şekilde dosdoğru yaşanacağına inanmışlardır.

Ahiler, " Emin" kişi olarak bildikleri ve inandıkları Hz. Peygamber'in " Kuşkusuz doğruluk iyiliğe götürür; iyilik de cennete...Yalancılık da insanı fücura( ahlâk kurallarına aykırı yaşama, fuhuş ve zinaya dalma)götürür; o da cehenneme..." sözünü doğru anlamışlar ve günahlardan kaçınmışlar; nikâhsız bir ilişkiyi haram saymışlardır.

Ahi, doğruluk ve dürüstlüğünden emin olunan kişidir. Doğruluk ve dürüstlük, helâl lokma ahiliğin temeli sayılmıştır. Ahinin, eli eksik tartmaz, hak olmayana uzanmaz; çalmaz, çırpmaz, hortumlamaz..Kul hakkı yemez, adaletten ayrılmaz...

Ahiliğin toplumda belirleyici olduğu dönemlerde Osmanlı topraklarına gelen bir yabancı( M. B. Jhonstone) "Onların aralarında senet alıp vermek gibi bir adet yoktur. Türk'ün sözü onun senedidir. Borcunu red etmez ve sahtekârlık onlar arasında bilinmeyen bir şeydir." demektedir. Günümüz Türkiye'sinde bu hususlar hayallerin bile ötesinde...İnanılması bile güç.

Helâl ve haramı bilen ve uygulayan, ahlâklı,

İzzetli, şerefli, adaletli, ehliyetli, dürüst, kaliteli, kul hakkına duyarlı bir toplum inşa etmek için yeteneklere göre eğitimin verildiği bir sisteme ne dersiniz?