Bizim kuşak kadar, bu kadar büyük felaketleri, inanılmaz olayları yaşayan başka bir kuşak yoktur herhalde.
Savaşlar, büyük depremler, yıkıcı seller, darbeler, baskılar, astronomik hayat pahalılığı… Kıyametten başka her şeyi yaşadık.
Dünya tarihinde 5 yılda tüm ihtiyaç maddelerinin, hizmetlerin en az 12 kat arttığı başka bir dönem ve başka bir ülke yoktur. TÜİK ne derse desin, fiyatları 2020 yılına göre bir karşılaştırın, yumurtadan ekmeğe, etten süte, peynirden zeytine, devletin harç ve hizmetlerinden kiralara, akaryakıttan suya, elektriğe kadar ne varsa en az 12 kat arttı. Bir kaç örnek vereyim. 2020 yılının temmuz ayında ekmek 1.25 liraydı, şimdi 15 lira. Yumurta 64 kuruştu, şimdi 7 lira. Peynir, 26-35 lira arasıydı, şimdi 300-400 lira. Dana kıyma 34 liraydı, şimdi 600-700 lira. Buna karşın asgari ücrete, emekli maaşına, ortalama gelire gelen zam 6-7 kat civarında. Bu kadar devasa hayat pahalılığına ve alım gücü düşüklüğüne ne can dayanır, ne hafsala.
Yüksek enflasyon her zaman spekülatörlerin, stokçuların, rantçıların, tefecilerin işine gelir. Onun için de yepyeni zengin türevleri, alışılmadık yaşam tarzları, liyakatsiz yöneticiler, yobaz enteller, komik durumlara düşen paralı şımarıklar oluştu. Etrafıma şöyle bir bakıyorum da; ortalık Kürk Mantosuz Madonna’dan, Kırmızı Başlıksız Kız’dan, burnu uzamayan Pinokyo’dan, fakirden alıp zengine veren Robin Hood’dan, Ali Babasız 40 haramiden, Sihirsiz Lambalı Alaaddin’den geçilmiyor. Hayatında hiç ter dökmeden sefa süren jipli züppelerin ve vücudunun her bölgesinde kozmetik sanayiinin tüm ürünlerini sergileyerek kendisini güzellik abidesi sanan asalak organizmaların cirit attığı bu ortamda; bırakın sağlıklı beslenmeyi sadece aç kalmamak için direnen insanların ne beladan kaçabilmeleri, ne canını, onurunu korumaları da gün geçtikçe imkânsız hâle geliyor.
Ülkenin demografik yapısının hızla bozulduğu bu ortamda da ahlaki çöküntüler, vicdanlara sığmayan adaletsizlikler, zorbalıklar almış başını gidiyor. Her ne kadar geçen yıl hiç kadın cinayetinin işlenmediği tek il olan Kırşehir’le övünsek de bu yılın ilk 6 ayında ülkemizde 300’den fazla kadının erkek cinayetine kurban gitmesi, çocuk tacizlerinin zirve yapması, 290 bin kapasiteli cezaevlerinde 460 bin kişinin kalması, yolsuzlukların, hırsızlıkların, çığ gibi çoğalması ve kolay para kazanma eğiliminin hızla artması sonucu, ortalık Vito Carleone’den, Polat Alemdar’dan, Memati’den, Sülün Osman'dan, Hamido'dan geçilmiyor.
Ekonomik, toplumsal, siyasal, eğitimsel, ahlaksal anlamda o kadar hızlı uçuruma sürükleniyoruz ki, hemen, derhal, şimdi harekete geçmezsek, bu yolun artık dönüşü olmaz ve yok oluş kaçınılmaz olur. Artık, tecavüzcüsüne aşık olan mağdur olmaktan, celladına aşık olma sendromundan kurtulup harekete geçme zamanı. Dönülmez akşamın ufkundayız.

